23 NİSAN 1920; Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. ATATÜRK; “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir!” diye açıkladı, o gün, “HAKİMİYETİ MİLLİYE BAYRAMI” oldu ve çocuklara armağan edildi. 1923'te “ÇOCUKLARIN ROZET BAYRAMI”, sonrasında “ÇOCUK BAYRAMI” adını aldı, 1929'da iki bayram birleştirilerek “HAKİMİYETİ MİLLİYE VE ÇOCUK BAYRAMI" oldu... "23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI" Kutlu Olsun! Türk çocukları başta olmak üzere bütün çocuklar daima özgür, güvende ve mutlu yaşasın…

Ermeni Tedhişi

ermeni-diasporasini-yalanlayan-fotograflar-aslinda-ermeniler-katliam-soykirim-yapti-toplu-mezarlar-igdir-oba-koyu

Tarihe baktığımızda gerek Selçuklular döneminde gerekse Osmanlı İmparatorluğun döneminde Türklerin Müslüman olmayan toplulukları koruyup kolladıklarını görmekteyiz.
Ermenileri hep koruyan kollayan Türkler nedense dış güçlerin oyununa gelen Ermeniler’den hep kötülük görmüştür. Özellikle Ermeni Taşnak  Komitacılar, Anadolu’nun pek çok yerinde ama özellikle de Doğu Anadolu’da, Erivan’da, Azerbaycan’da adeta Türk soykırımı yapmış, binlerce masum savunmasız erkek-kadın, çoluk çocuk, yaşlı insanları öldürmüşlerdir.
Ermeni Taşnaklar’ın yaptığı bu katliamlardan(katliam sonrası zorlukları onlar yaşadığı için) en çok kadınlar zarar görmüş, kimisi eşini, kimisi çocuğunu, annesini, babasını, kardeşini kaybetmişlerdir. Birden fazla yakınını kaybedenlerin sayısı az değildir.Bildiğimiz bir örnek; bir anne, kaçarken taşıyamadığı için iki çocuğundan birini yolda bırakmış,çocuklarından birini tercih etmek zorunda kaldığı için de ömrünün sonuna kadar acılar içinde yaşamıştır.. Tıpkı bugün Irak’ta, Suriye’de olduğu gibi acıyı çeken anneler ve çocukları olmuştur.
Benim Babaannemdir yukarıda söz konusu edilen kadın.Bir Türk yurdu olan İrevan(Erivan)’da mutlu bir şekilde yaşarken, 1920 yılında Taşnak Ermenilerin Erivan’da Türklere yaptıkları  baskın ve saldırı sonucunda doğduğu toprakları, evini bırakarak kaçmak zorunda kalmıştır. Bu kaçış eziyet, acı, gözyaşı içinde olmuş, çok sevdiği kocasını Aras nehri kıyısında Ermenilerin kalleş kurşunu ile kaybetmiş, ayrıca da çok acılar çekmiştir.
İşte Ermeni teröristlerin savunmasız suçsuz Türk milletine uyguladıkları bu zulmü, babaannemin Erivan’da başlayıp Iğdır’da sonuçlanan kaçış öyküsünü ağabeyim Araştırmacı-Yazar-Gazeteci Serdar Ünsal “Yüreğim İrevan’da Kaldı” adıyla romanlaştırdı.
Emperyalistlerin devletlerin emellerine alet olmuş Ermeni teröristlerin iç yüzü gösteren bu kitapta SERDAR ÜNSAL: “..Bu romanda, gerçek bir zulümden kaçan bir kadının, bir annenin yaşadıklarını okuyacaksınız” dediği olay, 1920 yılında, o güne kadar bir Türk yurdu olan bugün Ermenistan topraklarında kalan, İrevan (Erivan) şehrinde yaşayan Türklerin Ermeni mezalimine uğrayarak doğdukları topraklardan topyekun kaçış hikayesidir aslında.
Serdar Ünsal kitabıyla ilgili olarak şunları da ekliyor konuşmasında: “bütün hikaye, yıllarca dinlediğim için beynime kazınmış gerçek yaşanmış bir hikayedir..Babaannem ve Dedem,büyüklerinin ısrarıyla, Ermeniler’in saldırısından kurtulamayacaklarına inanarak çok meşakkatli bir yolculuğa revan olmuşlar. Kilometrelerce yürüyerek İrevan’dan Aras nehrini geçmeyi de başararak İran’a, oradan da Türkiye’ye Iğdır’a gelmektir hedefleri. O günkü kıt kanaat şartları düşününce; bin bir zorlukla karşılaştıklarını tasavvur etmek zor değildir ki, bu anlamda büyük bir başarı öyküsüdür de… Babaannem İrevan’da evini,sevdiklerini , babasını bırakarak kocasıyla kızıyla İran’a kaçarken Ermeniler tarafından Aras nehrinde kocasının vurulmasını ölünceye kadar unutamadı.İkisini aynı anda taşıyamayacağı için çocuğunun birisini Aras nehrinin kıyısında bırakmak zorunda kalan bir annenin hikayesi.. İşte bu mezalimi en iyi şekilde bir romanda anlatabilirim dedim. Ermeniler sözde soykırım yalanlarını istedikleri her alanda anlatsınlar, Gerçek bir hayat hikayesi kadar inandırıcı olamaz. Bu romanın çıkması bence çok ses getirecek.Ermeni tedhişinin gerçek yüzünü herkes biraz daha yakından görmüş olacaktır. Kısacası  okuyucu, Yüreğim İrevan’da Kaldı” romanında Vatan İrevan’a hasret ölenlerin hikayesini,zulmü, Aras nehrinin kan gölüne çevrilmesini, eşi kocadan, anneyi yavrusundan, anne ve babayı birden çok evladından ayırmasını, bir Hocalı faciasının benzeri gibi okuyacak, hüzünlenecek, üzüleceksiniz”…
Serdar  Ünsal, tarafından yazılan romanın editörlüğünü  Zeynep Hoşhaber, Leylan Ünsal Güneş, Azerbaycan Türkçesi ile yazılan kısımları Hatice Tağal, kapak tasarımı Tuncer Kırhan, Savaş  Ünal, M.Erdem   Aydemir, kapak resmi Ekber Yeşilyurt PR menejeri  Elnur  Eltürk  üstlenmiştir.Romana katkılarından dolayı yazar Fatma Çetin Kabadayı ve Müslim Oğuz’a, omana destek veren Yaycılı ticarete ve Azer Yaycılı’ya yazar teşekkür ediyor.

Ön yüzünde Ağrı Dağı ve bir Türk kızının yer aldığı kitabın arka kapağında  Yürek yaramız olan Göğ Mescidin resmi  ve  şu cümleler yer alıyor: “
Silah sesleri önce Abbas’ı ardından da Seriye’yi sıçratarak uyandırdı. Demek ki onlar yola koyulur koyulmaz Ermeniler de boş durmamıştı. Belki Erivan bile basılmıştı. Şehrin mescidine yakın olan o sıcak evlerinin yerinde belki de şimdi yeller esiyordu. Muhakkak ki birçok yer harabeye dönmüş,yıllarca elleriyle yaptıkları evleri belki de yakılmış talan edilmişti.Hep: “İnşallah, bir daha olmaz” diye anlatırdı büyükleri. Bu baskın-soykırım ilk kez olmuyordu 1860’lı yıllara kadar giden bir geçmiş vardı. Onlar affetmezdi; onlar acımasızdı!..
Bilemezdi evinin anahtarını komşusu Zilaf’a bırakırken onun da ‘Nasıl olsa dönemezler’ diyerek evindeki eşyalarına el koyacağını… Halısından tabağına, kıyafetlerinden perdesine, çiçeğinden çarşafına kadar her şeyini acelece evine taşıyacağını… Korkuyla gözlerine bakan kocasının ani kalkışıyla Seriye de kızını uyandırdı: “Firuze! Kalk kızım! Hemen kaçmalıyız… Kalk yavrum… Kaçmalıyız! Yaklaşıyorlar!” Bu gerçek hayat hikayesi okuru baştan sona sarıp sarmalayacak!Ermeni yalanlarını çürütecek…
Vatana, annesine, babasına, çocuğuna, kardeşine, evine hasret ölen bir kadının hayat hikayesinin anlatıldığı Yüreğim İrevan’da Kaldı’romanı, serdarunsal76@gmail.com mail adresinden talep edilebilir.

Leylan Güneş

Leylan Güneş emekli ilkokul öğretmenidir, Ankara'da yaşamakta olup bir kızı ve torunu vardır. Öğretmenlik döneminde talim terbiye eğitim araştırmaları merkezinde çalışmıştır. Emekli olduktan sonra uzun yıllar aktif siyasi çalışmalarda bulunmuştur.

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın