Moğolistan bir iş seferi idi… Ama bu işin içinde başka bir sevda vardı. Benim sevdam Cengiz Handı. Büyük Hanın doğduğu, ayak bastığı topraklara ayak basmak, onun “Gök Tengri”sine, yani mavi semasına kendi gözlerimle bakmak istiyordum.
Yusuf Vezir Çemenzeminli “İki Od arasında” romanında yazıyor ki, “Karabağ Hanlığı kurmuş Cavanşirler kendilerini Cengiz Han soyundan sayıyorlar. Hanlığın tüm idari sistemi, bayrağından tutun da tuğrasına kadar Cengiz Hanı hatırlatırdı.” Amerikalı âlim Uezerford “Cengiz Han araştırma” eserinde yazıyor: Cengiz’in torunları Rusların işkâlına kadar Orta Asiya ve Kafkazları idare ediyorlardı.”
Cengiz Han tek sevdam değildi muhakkak. Ondan tam 500 yıl sene önce içerisinde “Türk” kelimesi geçen, Türk Tarihinin başlangıç mekânı olan Hun İmparatorluğunun topraklarını can gözü ile görmek vardı içimde. Bir de Tarih Müzesini gezecektim. Yoğun iş temposunda bunlara zaman ayıracaktım.
Gittiğim ülkede dükkân pazardan tutun da tarihi yerleri gezerim hep. En çok merak ettiklerimden biri de hamamlardır. Ama Moğolların hamam kültürü olmadığı için başkent Ulanbatur’da halk hamamı yoktur.
Uçsuz bucaksız çöller ülkesi
Moğolistan’ın yüzölçümü 2 Türkiye, 19 Azerbaycan büyüklüğündedir. Nüfusu 3 milyon, onların ise yarısı başkentte yaşamaktadır. Ahalinin %53 ü Budist, % 38 Ateist, geri kalanları ise İslam, Hristian, Şamanizm ve diğer inançlara inanıyor. Ülkede büyükbaş, küçükbaş hayvan sayısı ise 50 milyonun üzerindedir. Tarım yok sayılabilecek kadar azdır. Her şey Çin’den ithal ediliyor. Moğolların inançlarına göre toprak çanlıdır, onu yaralamak olmaz. Başkentteki ağaçlar ise Sovyet işgali döneminde dikilmiş.
Hayvancılıkla uğraşan ahali çadırlarda yaşıyor. Çok pratik, 2-3 saatte kurulan ve söküle bilen bu çadırlar yılda dört kez mekân değiştiren Moğollar için en uygun barınma yerleridir. Çağdaş dünya insanı hemen sorar: sıcak su, mutfak, banyo, yatak odası, çamaşır, bulaşık makinesi, internet nerede? Ama Moğolların yaşam şekli farklıdır…
Moğolistan da bizim gibi ağır işgaller yaşamış. Çin ve Rus işgalleri yaşamış. Bu gün bağımsız olsa dahi her iki ülke arasında sıkışmış durumda. Ülke bağımsızlığını çok ciddi kanunlarla sağlama almış ve bağımsızlığı sürekli tebliğ ediyorlar. Ama öte taraftan ahalinin tükettiği meyve, tarım ürünleri, giyecek- her şey Çin’den geliyor. Bu 6 günde sadece 2 milli giyimli insanla karşılaştım, onlar da yoksul kesimden idiler.
Demokrasi ve Kaşmir
Moğolistan 1990 senesinde Sovyetler işgalinden kurtulmuş, bağımsızlığını korumak için Batılı kuruluşlarla ciddi işbirliği içerisindedir. Ülkenin denizlere çıkışı yoktur. İthalat ve ihracatta komşularına bağımlı durumdadır. Lakin devlet bu kadar kısıtlı imkânlarla ülkesini Dünya Ticaret Örgütüne üye etmeği başarmış.
Ülke ahalisi eğitimlidir. Gençlerin hepsi ana dillerinin yanı sıra İngilizce biliyor. Moğollar Rusların yeniden işgalini istemiyor ve buna aşağılanmak gibi bakıyorlar. İşgallerden kalma rüşvet, üçkâğıtçılık, kara para aklama olayları vardır, ama devlet buna karşı ciddi ciddi mücadele veriyor. Seçimler demokratik geçiriliyor. Sovyetlerden sonra demokrasi, insan hakları, yasalaşma konusunda onlar bizlerden çok daha ileridedir.
Moğolistan’ın bizde olmayan ikinci büyük başarısı Kaşmir kumaşıdır. “Gobi Cahsmere” dünyada rakip tanımayan lüks markadır. 1977 yılında üretime geçmiş, rejim değişse de, devlet markayı koruyup, 2007 senesinde ise özel mülkiyete devredip. “Gobi Cashmere” hem yüksek kaliteli üretimi, hem de çalışanına verdiği hizmete göre dünyanın ilk beş şirketi arasındadır. Tabii lüksün fiyatı da “lüks”tür.
Tabii ki Moğolistan fakir bir ülkedir. Ahalinin %40 gecekondularda, çadırlarda yaşamaktadır. Halen taş kömür yakıyorlar. Maaşlar çok düşüktür. Öğretmenler ve doktorlar 150-200 Dolar alıyor. 1000-1500 Dolarla en yüksek maaşı hâkimler alıyor. Ki bu da bakanların maaşının iki katıdır.
Gök Tengri rengi
Moğollar maneviyatını ve ruhunu korumak için ilk sırada tarihe sığınıyorlar-Cengiz Han ve Büyük Hun İmparatorluğu. Düşünüyorum: tarihin bu iki büyük olayı Moğollara ait midir? Bu gün sayı 3 milyona ulaşmayan bir halkın 1500 yıl önceki sayı ne kadardı? Peki, ne kadarcık bir yüz ölçümde yaşıyorlardı? Türkler neden bu çölleri terk etti? Tarih ilmi bu sorulara cevap veremiyor, ama Moğolların cevabı net dir. Onlar bu yerlere ait tarihten kendi milli kimliklerini yaratmış, milli sığınacaklarını kurmuşlar. Sonrasında ise devletlerini yaratmışlar. Devler arasında var olmak bazen tarihten geçiyor. Hatta efsanelerle olsa bile…
… Hava sıfırın altında 12 derece… Soğuk bıçak gibi kesiyor. Gökyüzü masmavi, issiz ve sissiz… Nokta kadar leke yok enginliklerde… Uçsuz, bucaksız çöller ile gök mavisi gökyüzü sanki birleşmiş gibi duruyor biraz ötede. Günün öğlen saatinde masmavi (gök) gökyüzü, çok parlak güneş ve bıçak gibi kesen soğuk-üç zıt-üçü bir arada… Başka bir yerde var mı, bilmiyorum.
Dedelerimiz kendilerine Göktürkler demişler. Bu gök semanın evlatları sanmışlar kendilerini. Sema-eski Türkçede Tengri demektir. Tengri-Tanrı. Göke bağlı, Tengri’ye bağlı. Bayrağımızdaki Türklüğün rengi olan mavi bu gök Tengri’den almış rengini… Ben o kutsal rengin sonsuzluğunu – bu topraklarda Gök Tengri’de gördüm…
Üç renkli bayrağımızı yücelten büyüklerimize Gök Tengri’den selam olsun!
Türkler için Gök Tanrı kutsal idi. Cengiz Han doğduğu ve gömüldüğü Burhan Haldun dağının eteğinde ibadet eder, diz çöküp başını toprağa koyar, sonra ise ellerini Gök Tengri’ye açarak dua ederdi: Yüce Tengrim, bana alnıma yazılanları yaşamak için yol göster. Büyük Han sonralar diyecekti: “Bazıları bana barbar, bazıları amansız diyor, ben ise alnıma yazılanı yaşadım. ”
Cengiz Han’ın mezarından sonra Gök Tengri altında tenha yatan Bilge Vezir Tonyukuk’un mezarını ziyaret ettim. Bilge Vezir Tonyukuk sağlığında milletine, devletine olan vasiyetlerini taşa yazdırmış, o taşlar tam 1300 senedir Vezirin mezarı başında. Gök Tengri’nin altında dim dik duran taşlarda Türkler için altın tavsiyeler yazılı. Bu vasiyetlerden birinde Türkün kendine dönmesi, bir olması, Büyük Bilgelerini hakan yapıp, onun etrafında toplanması öğütleniyor. Başka birinde ise diyor ki, Budizm Türklerin yapısına zıtdır. Türkler kendi dinlerine – Gök Tengri’ye bağlı kalmalıdırlar. Aldanmamalı, ayık olmalıdırlar. Bilge Vezir Tonyukuk Destanı asırların ötesinden bugünümüze Türkler için gönderilmiş, hala güncelliğini koruyan bir yapıttır.
…Moğolistan’dan Türkiye’ye uçuş tam tamına 12 saattir.
Türk’ün bin yıldır geldiği yolun sonunda güzelim İstanbul beni bekliyordu…
Ben ise bir sevdadan o biri sevdama, bir kaanımdan diğerine acele ediyordum…
(Türkiye Türkçesi’ne Şeyda Nasibli uyarladı.)