Fotoğraf- Dursun Ali Sarıkoç
Bilindiği üzere 14 Şubat Sevgililer Günü olarak dünyanın çeşitli ülkeleri ülkelerinde kutlanmaktadır. Tarihi araştırmalarıma göre eski Roma’ya dayanmaktadır. Bu yazımda içimizi her zaman ısıtan sevgi hakkında bir kaç cümle yazmak istedim. Bende belki bir grup gibi şöyle düşünmekteyim; sevgililer günü ülkemizde dâhil olmak üzere bir pazar stratejisi oluşturmak amacıyla yangınlarmış ve iyi bir alışveriş sektörü olmuştur. Yani sevgi ekonomik değerlerle ölçülmeye başlanmış, hatta pırlanta reklamlarına kadar girmiştir. Oysaki sevginin ekonomisi yoktur. Sevgi parayla, pulla satın alınamaz. Hiç bir makamda karşılığı yoktur. Sevgi insanlığa verilmiş en büyük hazinedir. Para pul kazandırmaz ama ruhumuza çok şey kazandırır. Sevgi kalbin resmidir, kalbin sesidir, güzel bir melodiyle çırpınıp duran kalbin atışıdır. Bu nedenle sevgililer günü tek bir gün olmamalı, bir gün ile anılıp yaşanmamalı, o kalp her gün çarpmalı. Sevdiğimize her gün söyleyebilmeliyiz sevdiğimizi, bu kadar zor olmamalı sevgiyle yaklaşmak ve sevgiyle davranmak.
Sevgi bir bebek gibidir. İlgi ister, şefkat ister, fedakârlık ister. Ayrıca sevginin babası da saygıdır. Ancak sevginin ardından saygıda diz çöker huzurumuzda.
Hiç kimse ilgi ve sevgiye hayır demez. Annemiz, babamız, çocuğumuz, eşimiz dostumuz bizim için sevgili değiller mi yeri geldiğinde. Bütün mektuplar sevgili diye başlamaz mı? .Sevgili Anneciğim, Sevgili Ali, Sevgili arkadaşım vs.
Sevgi evrenseldir. Dünyanın neresine gidilirse gidilsin hiç bir yerde değişiklik göstermez. Hayat sevmekle başlar. Daha dünya ya ilk geldiğimizde bizi sarıp sarmalayan annemizin sevgisini hatta daha onu görmeden karnındayken başlamaz mı? Hayata orda sıkı sıkıya tutunmaz mıyız? Hücrelerimiz sadece kanla beslenmez, sevgide onun kadar hayati bir ihtiyaçtır. Sevgisizlik hücreleri öldürür, zamanla gerçek anlamda hastalığa dönüşür. O nedenle sevgi birçok hastalığa şifa ve devadır.
Sevgi insanın hem bedenine hem ruhuna işler. Onu yakından tanıyanların yüzüne yansır, gözleri ışıldar; gülümsemeyi, tebessümü eksik etmez yüzünden. Seven ve sevilen bir selam verirken bile gülümser. Ruhumuzda bedenimizle birlikte doğru oranda seyrederek sevgiyi gözlere taşır. Güzel gören gözlerle kişi çevresindeki bütün zorluklara rağmen güçlenir, umut dolu olur, farkındalığını arttırır ve en önemlisi vicdanıyla hareket etmeye başlar.
Sevgi başlı başına bir terbiyedir. Sevgide kibir, gurur, kıskançlık olmaz. Sevgisiz insan boş bakar, hatta baktığını görmez. Gönül gözü kapalıdır. Yani kısacası; sevgi insan olmanın ilk ve temel gereksinimidir. Yaşamın var oluş sebebidir. Sevgi insanı büyütür, hayata hazırlar. Dostluklar sevgiyle kurulur, en sağlam temeller sevgiyle atılır. Sevmeyi bilmeyen insan yalnız yaşar. İnsan sevgiyi tanırsa özgürlüğü de mutluluğu da tanır. Gönül kapısını sevginin anahtarı açar.
Sevmek en iyi sanattır. Belki kimi bunu ustalıkla becerebilmekte, kimi ise bundan uzak yaşamaktadır. Bu yetenek doğuştan da gelir, sonradan da geliştirilebilir. Ancak sevgi sübjektiftir gönül işidir. Gönle girmekle kazanılır. Ayna gibidir. Ne verirsek onu alırız, yüzümüze ” ben” olarak geri döner. İşte o zaman sevgi engel tanımaz. Bu yüzden sevgiyle söylenebilecek güzel sözleri ertelemeyelim derim. Sevgi anlayışı da beraberinde getirdiği için birbirimizi sevdikçe anlamaya da çalışalım.
Sevginin modası hiç geçmez ve sonsuzdur. Buna şu anda en güzel örnek; yazıya başlarken bir kaç cümle dedim ancak kalemim sevgi dedikçe yazdı ve içimde var olan sevgi ile birlikte sonsuza kadar sevgi üzerine yazabileceğimi hissediyorum. Sevgi için o kadar çok yazılmış ve o kadar söz söylenmiş ki; ama benim aklıma ilk gelen gönül dostu, sevginin oduyla yanmış tutuşmuş halk ozanımız Yunus Emre’den satırlarla noktayı koymak istiyorum. Sevgi ve ışıkla kalın.
Ben gelmedim dava için,
Benim işim sevi(sevgi) için.
Ben sevdiğimi demez isem,
Sevmek derdi boğar beni.
Elif okuduk ötürü,
Pazar eyledik götürü,
Yaratılanı hoş gördük,
Yaratandan ötürü.