Her evde görmeye alışık olduğumuz bu mavimsi, pırıltılı televizyon ekranından yansıyan, insanları büyüleyen saatlerce seyre dalmamıza sebep olan ve insanoğlunu pasif alıcı durumuna getiren araç için, uygun bir tanım olmalı; TELEVİZYON. İnsanoğlunun hayat tarzlarının, sosyal ve kültürel alışkanlıkların gelişmesinde çığır açan bu çılgın araç, günümüzde oluşturduğu etkiyle siyasi devrimleri bile geride bırakıyor.
Ateş kullanıldı, tekerlik bulundu, matbaa icat edildi, buharlı motor ve demir yolu ulaşımının gelişmesi insan hayatında derin ve sürekli etkiye yol açtı fakat 1950’lere dayandırabilecek televizyon çağı bütün bu buluşlardan öteye giderek devrimci bir dönüm noktası teşkil etti.
Küçük oyuncak oldu… Ciddiye alınmayan ufak bir yenilik muamelesi gördü… Daha sonra zaman, mekân tanımayan, sosyal kültürel ve zihinsel çevremizi etkileyen önemli bir unsur haline geldi ve bu ilginç araç dünyayı algılayış tarzımızda köklü bir değişikliğe sebep oldu. Duyu organlarımızın ulaştığı alan genişledi, okumaya ve yazılı eserlere dayılı medeniyet bir anda son buldu, yerine çok boyutlu hazır düşünce kalıpları ve yenidünyayı algılama tarzını getirdi.
‘’Mesaj, aracın kendisi oldu.‘’ televizyon zaman ve mekân kavramını kaldırıp gözlerimiz, kulaklarımız ve her şeyimizle ‘’ hazır ol’’ mesajı vererek dünyayı daha farklı görme, algılama ve düşünme etkisi oluşturdu.
Örneğin; belli bir marka arabanın artık daha düşük fiyatlarla satın alınabileceğinin algısını mesaj vermesi gibi…
Televizyonun kullandığı dil drama dilidir, kurguya dayanır dünyayı düşünme, onu yaşama ve bu konuda akıl yürütmemize yarayan yöntemle, gördüğümüz her şey gerçektir algısı oluşturur. Televizyon hem sahne hem çerçevedir. Sunucunun sunduğu haber unutulur fakat çizdiği karakter akılda kalır. Haberler değişir fakat izleyicinin gözünde ve tahayyülünde sunucu karakteri yer eder.
Gerçek olaylar bir defa olur, geriye alınamaz tekrarlanamaz ama televizyon dili dramada ise olay gerçek gibi görünür ve defalarca tekrarlanabilir. Örneğin; önemli bir diplomatik misafirin ülkeye gelişi sırasında kameralar özenle yerleştirilir, en dramatik açılar belirlenir ve film azami dramatik etkiyle düzeltilerek, yüksek oranda gerçeklik ve sahneleme süzgecinden geçirilir ve bu sahne yıllarca akıllarda kalır.
Televizyon sisteminin can damarı olan reklamlar çağın en çarpıcı en etkili, dramatik ifade ve iletişim aracı olarak karşımıza çıkar.
Gerçek bir kişi, bir film yıldızı yâda bir sporcu kendi başından geçenleri anlatır, bir ürün veya hizmet tavsiye eder… Aslında bu kişiler gerçek tecrübelerini değil güzelliklerini ve başarılarını reklam yaptıkları ürüne veya hizmete borçlu olduklarını iddia ederek büyük kitleleri etkilerler. Bütün televizyon programları, izleyicilerin dikkatine reklamları çekmek için vardır.
‘’ Yavrusuna sabah kahvaltısı hazırlayan ev hanımının ilgi uyandıracak kadar güzel olması, olayın geçtiği mutfağın dekorasyonu, pencereden göze çarpan bahçe, çocukların yüzleri ve giysileri, fon müziği, birkaç saniye içinde izleyicide güçlü bir etki yaratır.
Farklı okullara giden, farklı sosyoekonomik çevrelere, farklı konuşmalara hitap eden bu reklamlar bu toplumdaki bütün fertleri pratikte ortaklaştıran tek faktördür ve izleyicinin bilinçaltına kuvvetli etki yaratır. Televizyon haber programlarını yürüten kişiler güvenilir vatandaşlardır ve şefkatli insanlardır ama dünyanın bir köşesinde bir felaket meydana geldiğinde gözlerinde bir heyecan ve keyif belirtisi oluşur, felaketli bir olayın olmadığı gün ise onlar için sıradan bir gündür ve mesleki başarısızlık sebebidir.
İzleyen seyirci kurmaca olayların, cinayetlerin heyecan verici eğlencelerin, terörist eylemlerin televizyon penceresine yansımış halini gerçek dışı olan birçok fantezi kurgusunu izleyici zihninde güçlü ve somut zararlı etkiler oluşturacak şekilde izler.
Yapılan araştırmalar sonucunda sürekli televizyon izleyen öğrencilerin, dikkat sürelerinin azaldığı, yoğunlaşma yeteneklerinin düştüğü, daha fazla saldırgan davranış eğilimleri gözlemlendiği ve izledikleri bir filmin etkisinin belki yıllarca bilinçaltlarında ve ruh hallerinde olumsuz etkilere yol açtığı gözlemlenmiş, şiddete dayalı çizgi filmler çocukların bilinçaltında kuvvetli olumsuz etkiler meydana getirmiştir. Özellikle 12 yaş çocuk zihin seviyesi hedeflenmiştir ve dünyanın pek çok yerinde Cola, Rock müzik, Blue Jeans dünya kültürü genelinde tek türe indirgeyici bir etkiye sahip olmuştur.
Piyasa araştırmalarına göre, öğleden sonra TV seyircilerinin büyük kısmını ev kadınlarının oluşturduğu saptanmış, buna istinaden sabun, deterjan, kozmetik reklamları bir birleriyle rekabet eder duruma gelmiştir. Televizyon insanlara ne istiyorlarsa onu vermez aksine, insanlara ne sunulmuşsa o malzemeleri verir. Temel amacı ise insanları koltuklarında oturtarak reklam seyrettirmektir. Dayanıklı malları, sabunu, hamburgeri bir kültür ögesi gibi sunması da oldukça ilginçtir.
Televizyon milli kültürün şekillenmesine katkıda bulunan ve bir toplumun kültür seviyesini yansıtan önemli bir araçtır. Toplumumuzda, ‘’okul ilk çağında ‘’televizyondaki çok şeyin sahnelendiğinin, tek başına bir konuşmacıdan ziyade kameraman, ses ekibi, yapım asistanları ve yönetmenlerinde olduğunun, televizyon örgüt yapısı, finansmanı, reklam bağımlılığı ve teknikleri ve insan psikolojisi üzerindeki etkilerinin mutlaka ‘’Televizyon Eleştirisi ‘’dersi adı altında öğretilmesi hedeflenmelidir. Hatta bu konu ülke gündeminin en üstteki önceliklerinden birisi olmalıdır.
Kısacası ‘’ KURGUYA BÜRÜNEN GERÇEKLE, GERÇEK OLAN KURGUYU AYIRT EDEN BİREYLER ‘’ TOPLUMU KASUP KAVURAN BU SİYAH CAMIN ARDINDAKİ büyüyü keşfetmelidir.