Azerbaycan'da 7 Şubat 2024 Çarşamba Günü Yapılan ve 30 Yıl Sonra Ermeni İşgalinden Kurtarılan Dağlık Karabağ Bölgesinde de Sandıkların Kurulduğu, 8. Cumhurbaşkanlığı Seçimini, Mevcut Cumhurbaşkanı İlham ALİYEV Büyük Farkla Kazandı. Yeni Dönem, Kardeş Azerbaycan Devleti ve Halkı için Hayırlı, Uğurlu olsun…

Nükleer Enerji ve Semey Nükleer Poligonu

 

“Her sarıklıyı Hoca sanmayın! Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanın emrine uymakta serbesttir. Fakat Bizim dinimiz, en makul ve en tabii dindir.  Mustafa Kemal Atatürk                                                                                                           

Dini hurafelere benzer şekilde, ilmi gerçekliklerin aynı metodoloji ile saptırılması trajikomik bir hikaye olmakla birlikte, internette dolaşan, yalan yanlış yazıların altına “Mevlana” mührü vurulması gibi, nükleer enerji hakkında da sistematik bir bilgi kirliliği vardır.

Bu bilgi kirliliğinin en vahim örnekleri ise; Nükleer santrallerin CO2 ve yüksek miktarda radyasyon yaydığı, yüksek tonajlarda atıklarının olduğu, atıklarının saklanamadığı, bomba gibi patladıkları ve bu enerjiye ihtiyaç duymayacak ölçüde yenilenebilir enerji kaynağımız olduğudur. Çok büyük ehemmiyet arz etmesi nedeni ile öncelikle şunları unutmamamız şarttır.

  1. Nükleer Santraller doğaya CO2(Karbondioksit), CO (Karbon monoksit), SO2 (Kükürt dioksit),vb. gibi kömüre ve doğalgaza dayalı termik santralin yaydığı gibi zehirleyici ya da boğucu gazlar bırakmazlar.
  2. Kömür santrallerinin bıraktığı kül dağları gibi yüksek tonajlarda atığı yoktur. %96‘sı yeniden kullanılabilir kullanılmış yakıtı vardır, o da santralde bekletilir.
  3. Türkiye‘nin elektrik ihtiyacını karşılamak için yenilenebilir enerji santralleri tek başına yeterli değildir.
  4. Üreten bir ülke anlayışı yolunda gidenler için neredeyse zaruret arz eden muazzam ve kontrol edilebilir bir enerji türüdür. Lakin her teknolojinin yan ürünü gibi insanları öldürmek amacıyla geliştirilen tahrip gücü yüksek bombalar üretmeniz de mümkündür. Tıpkı kimyasal maddelerle hem temizlik hem de bomba yapılabilmesi gibi, biyolojik olarak sizi hem iyi hem de kötü edebilen unsurlar gibi.

Ayrıca; 

  • Nükleer santraller enerji üretir, bomba gibi patlamazlar.
  • İnsanlığa faydalı olmak amacıyla, sanayide ve teknolojide itici gücü sağlarlar.
  • Güvenlik kültürü ve disiplini getirirler.

Özetle teknolojiyi barışçıl amaçlarla da kullanabilirsiniz ya da dünyada “saygınlık ve güç” kazanmak ve daha iyi öldürmek için silah da yapabilirsiniz. Birebir aynı düşüncede olduğum için Einstein‘ın çok sevdiğim bir sözünü paylaşmak istiyorum:

“Hâlâ anlayamadınız değil mi? Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil. Kavganın kazananı yoktur. Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz. Önemli olan kalp kırmamak. Önemli olan yargılamadan, karşılıksız sevebilmek ve iyilik yapabilmek. Haklı bile olunsa özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmaktır. Egonuzu kontrol edemediğiniz sürece, O sizi kontrol etmeye devam edecek. Böyle olduğu sürece, bütün dünya sizin olsa bile, asla mutlu olamazsınız.”Albert Einstein

albert_einstein_olumu_ve_calinan_beyni7-tarihtebugun

  

Bu yazıda, insanların daha iyi şartlarda yaşamalarını sağlamak amacıyla geliştirilen enerji türünü bir tarafa bırakarak tamamen zıt bir amaca hizmet eden, kavgadan ve savaştan kazananların olduğunu düşünenlerin geliştirdikleri, tek amacı karşı tarafı yok etmek ya da zarar vermek olan nükleer bombalardan bahsedeceğim.

Şunu açıkça söylemeliyim ki nükleer bombaların etkileri o kadar vahimdir ki belirli bir bölgeyi belki de hiç kullanamayacak olmayı bile göze alarak, daha doğrusu gözünüzü karartarak kullanırsınız. Kullanırsınız derken, henüz bizim böyle bir silahımız olmadığı için,  endişelenmenize de gerek yok, diyebilir miyiz!  Asıl korkmanız gereken; diğer devletlerde olup da bizde olmaması, olmalı!.. Sonuçta bizim isteğimiz; hiç kimsede bu bombaların olmamasıdır. En doğrusu, keşke bombalar hiç olmasa ama maalesef dünya böyle bir yer değil. Aslında Dünya‘nın bir suçu yok, bunu yapan biz insanlarız.

Atomic-bomb-facts-Fat-Man

Bununla birlikle bu yanlış insanlar kendi ülkesine atom bombası atmıyor! Araştırmalar gösteriyor ki, nükleer denemelerini zaruret nedeni ile kendi topraklarında yapan devletler, kendi ırklarına ya da kendi vatandaşlarına zarar vermeyecek şekilde denemeler yapmış yahut yapmaya çalışmışlar.

Exercise_Desert_Rock_I_(Buster-Jangle_Dog)_002

Atom bombası denemelerine baktığınızda, ABD’nin denemelerinin Nevada‘da Kızılderili kardeşlerimizin topraklarında; Rusya’nın denemelerinin, Kazakistan bölgesindeki Kazak kardeşlerimizin topraklarında, Çin‘e baktığınızda ise, Lob-Nor Bölgesindeki Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin topraklarında yapıldığını görürsünüz. Ne hikmetse hepsinin aslında Türk toprakları üzerinde yapıldığını, hepsinin gerekli önlemler alınmadan yapıldığını ve insanlık dışı olduğunu göreceksiniz. Biz tüm denemelerin Türk topraklarında ve Türkler üzerinde denenmesinin bir tesadüf olmadığına inanıyoruz. Kaldı ki; Tesadüf olduğuna inansak dahi kardeşlerimiz için buna engel olunmalıdır!.. Bugün dahi öldürülme korkusuyla Semey ‘de yaşayanların ya da belli bir süre yaşamış olanların bilgi paylaşmaya çekindiği ve belki de korktuğu,  Kazakistan‘daki Semey Nükleer Poligonuna değinmek istiyorum.

SSCB’nin 40 yıl boyunca 468 atom bombasını denediği yer, Kazakistan Cumhuriyeti sınırları içerisindeki 304,000 km²’lik alandır. Adı: Semey Nükleer Deneme Poligonu(SİYAP)’dur.. 1,7 milyon insan ve doğal çevre ölüme terk edilmiştir ama ortaklık malıymış gibi “Orta Asya toprakları” yakıştırması yapılmıştır. Bu insanlık ve çevre ayıbını tarih kitapları nasıl kabul edecek, çok merak ediyorum

Bu konuda yazılmış bir çok yazıdan birini paylaşmak isterim:

semey

“Semey Nükleer Poligonu –(Alıntıdır)

… “Semey (Semipalatinskiy), Kazakistan Cumhuriyeti’nin kuzey doğusunda bulunan ve Orta Asya tarihinin önemli şahsiyetlerinin yetiştiği kahramanların ise harman olduğu bir bölgesiydi. Dünyada kendine süper güç adı veren devletlerin nükleer poligonlarının en acımasızca kullanılanlarının hedefinde her zaman Türkler ve toprakları olmuştur.”

… “SSCB ve ABD 20.yüzyılın başından itibaren silah sanayinde nükleer silah ve keşiflere yöneldi. Uluslararası silah teknolojisi casusluklarının en üst safhada yaşandığı bu yüzyılda Sovyetler Birliği’nin (SSCB) Devlet Güvenlik Komitesi Stalin’in imzasını taşıyan 28 Eylül 1942 tarih ve 2352 nolu kararıyla uranyum üzerinde çalışmasına başladı.

11 Şubat 1943 yılında ise nükleer teknolojisi ve atom enerjisinin geliştirilmesi için 2 nolu Atom Enerji Bilim Akademisi laboratuarını kurdu. Laboratuar dünyanın en zeki matematik, kimya ve fizik bilim adamlarıyla istihdam edildi. Kısa süre sonrada SSCB Atom Enerjisi Kurumu olarak resmi statüsünü aldı. Başkanlık görevini bugün Sovyet tarihinde yerini alan İ.V. Kurçatov getirildi. Bu dönemde Sovyet ajanlarının dünyadaki nükleer silah teknolojisi hakkındaki istihbaratı hızlandı.

1943–1945 yılları arasında Sovyet Haber Alma İstihbarat Teşkilatı (KGB) kurulan bu kurum için başta ABD olmak üzere birçok ülkedeki nükleer silah ve uranyum çalışmalarını 10000 sayfalık bir doküman olarak toplamıştı. SSCB tarafından denenen ilk atom bombaları bu bilgiler ışığında başarıya ulaştı. 1941–1945 yılları arasında SSCB büyük bir eğitim ağı kurarak ülke çapında seçilmiş kişilerin 3 yılda sadece atom ve nükleer bomba teknolojisinde eğitilmesi için bir sistemi başarıyla hayata geçirdi. 1946 yılında ABD’nin Hirosima ve Nagasaki’ye attığı atom bombaları tüm dünyanın ilk nükleer korkularının da başlangıcı oldu. Artık er meydanı savaşları havada, deniz de ve karada sona erdiği teknoloji ve nükleer denilen bir gücün devranı başlamış oldu. 1946 yılına kadar Almanya ve Çekoslovakya’dan zenginleştirilmiş uranyum alan SSCB kendi nükleer tesislerini kurma yolunda hızlı bir süreci başlattı.

Bu süreç ayrıca Orta Asya’da yaşayan halkların kaderindeki sona yaklaşılan bir süreci oluşturdu. 29.08.1948 yılında SSCB ilk atom bombasını başarıyla ve dünyadaki atom bombalarından çok daha güçlü olarak denedi. Artık durdurulamaz nükleer silah yarışı başlamıştı. SSCB yeni nükleer deneme üstlerini kurmak üzere geniş bozkırlara sahip olan Kazakistan’ın Semey vilayeti topraklarını seçti. İnsanlar ve köyler üzerinde gizli kameralarla radyoaktif fırtına ve maddelerin etkilerini incelenmeye alındı. Halkın bilgisi ve haberi olmadan onları canlı denekler olarak kullandı. Kimi zaman denek şehirler kurarak patlamaların bu şehirdeki bina, köprü, tünel, metro ve tesisler üzerindeki etkilerini gözlemledi.

Dünyanın ve Kazakistan’ın bilgisi dışında SSCB devleti hiçbir kaideye bağlı kalmadan Semey nükleer poligonunda 40 yıl içerisinde toplam 468 nükleer deneme gerçekleştirdi. Bu rakamlar akıllara durgunluk veren bir sonun göstergesi oldu. Bugün resmi olarak 18500 km²’lik bir saha olarak poligon alanı gösterilmiştir. Fakat yapılan denemelerin etkisi incelendiğinde radyoaktif maddeler ve bulutların 304000 km²’ye yayıldığı görülmüştür.

Bölge insanından ve dünyadan 1993 yılına kadar poligonun ne derecede nükleer denemelerle etkilendiği hakkında yazılı bilgiye rastlanılmamıştır. Semey nükleer poligonu hakkında bugünkü eldeki verilere bir göz atalım.

Poligonun kısa adı SİYAP olarak adlandırılıyordu. Orada SSCB bugünkü nükleer gücünün temelini yaptığı denemelerle attı. İstatistik verileri SSCB’de bugüne kadar gerçekleştirilen genel nükleer denemelerin üçte ikisinin Semey’de yapıldığını ortaya çıkarmıştır.

Bu oran dünyadaki yapılan denemelerin dörtte birine denktir. Yapılan nükleer denemeler 2 etapta gerçekleştirildi.

  1. Etap: 1949–1962 yılları arasında atmosferde ve yerüstünde gerçekleştirilen nükleer denemeler: Bu denemelerde patlama sonrası poligon sahasına yağan radyoaktif maddelerin davranışlarının ölçümü yapılıyordu. İklimsel yağışların ne şekilde etkilendiği ve gaz bulutlarının oluşturduğu dalgaların sınırların çok fazla dışına kadar yayılışı ile nitelendirilmekteydi.
  1. Etap: 1961–1989 yılları arasında yeraltında gerçekleştirilen nükleer denemeler: Yeraltında meydana gelen merkezi çukurlar ve bu çukurlarda toplanan radyoaktif yükünün etkileriyle nitelendiriliyordu. Bu denemelerde istisna oluşturan bir durum vardı ki o da denemelerin tahminin kat kat üstünde yapıldığında yeryüzünde oluşturduğu radyoaktif kirlenmelerdi.

SSCB yeraltı ve atmosferde yaptığı denemeler için bölgesel hedefler ve bazı kodlar kullanmıştır. Bu hedefler yerleşim yerlerinin adlarıyla kısaca şöyle gruplandırılmıştır:

Hedefin adı & Hedef kodu

Aktan-Berlik “A”

Balapan “B”

Balapan Köyü “B2”

Gornaya (Dağ) Üssü “G”

(Degelen, Mırjık, Sarı Özen)

Degelen “D”

Mırjık “M”

Sarı Özen “S”

Bilinmeyen hedef “N”

Opıtnoye Pole (Pavladar-Karaganda arası) “P-1,2,3”

300 km’lik bir saha

Baykal (2 deneme reaktörü vardı) “10”

İlmi Araştırma ve Işınlama kompleksi “RBŞ”

Telkem (Barışçı deneme sahası) “T”

“O.P.”, “N”, “RBŞ”, IGR reaktör yönetimi “Ş”

Sotka “100”

Semey Nükleer Deneme Poligonunun (SİYAP) tarihine baktığımızda dünyanın en büyük bombalarının ilk kez burada geliştirilerek denendiğini görmekteyiz.

SSCB özellikle 1950 yılından buyana 2 çeşit nükleer teknolojinin geliştirilmesine önem vermekle kalmamış bu bombaları ilk kez Semey’de denemiştir. Bunlar termonükleer bombası ve hidrojen bombalarıdır.

Tek ve iki basamaklı bu bombaların icadı ve denemesi ABD’nin Hiroşima ve Nagasaki de kullandığı atom bombalarının tecrübesinden çok daha korkunç ve tehlikeli olmuştur.

SSCB’nin ilk nükleer zafer olarak ABD’nin önüne geçtiği RDS-6s ve RDS–37 adlı bu bombalar bugün Semey ve bölgesinde 304000 km’lik alanda yaşayan 1,7 milyon kişinin hala kurban olarak yaşamak zorunda bırakan ilk denemeleriydi.

RDS-6s tek basamaklı bir termonükleer modeli olarak 1950–1953 yılları arasında hazırlanarak ilk kez 12 Ağustos 1953 tarihinde Semey’de 400 kilotonluk bir patlama şiddetiyle denendi. Bu denemede başarılı olan SSCB cesaretlenerek iki basamaklı RDS–37 adlı hidrojen bombasını 1954–1955 yılları arasında hazırlayarak 22 Kasım 1955 tarihinde yine Semey Poligonunda gerçekleştirdi. RDS-37’nin 1,6 megatonluk patlaması akıllara sığacak gibi değildi. Her iki bombayı da hava taşıtı yoluyla atan SSCB bombaların ortak özelliği olarak taşınabilirlik kabiliyetlerini geliştirdi.

1955 yılından sonra Semey Poligonu sınırlarını genişleten SSCB 1989 yılına kadar bu nükleer gelişmeleri bu poligonda sürdürdü.

40 yıllık bu süre zarfında Sovyetler Birliği Cernobil Nükleer silah fabrikasında ürettiği 468 bombanın denemesini Kazakistan’ın Semey Poligonunda gerçekleştirmiştir. Bu denemelerin 125’i atmosferde (26’sı yerüstünde, 91’i havada ve 8’i yüksek irtifalarda) 343’ü ise yeraltında (215’i dağlara kurulan galeri gediklerde, 128 tanesi de dikey deliklerde) değişik çap ve patlama şiddetlerinde gerçekleştirildi.

Bu denemeler gerçekleştirilirken halk nükleer tepkilerin kendi üzerlerinde denenmesine çoğu zaman isyan ediyordu. Fakat SSCB ajanlarının tehditleriyle korkutulan halk sindiriliyordu.

Bu denemelere şahit olan Abay kasabasına bağlı Kunduzlu köyü sakini ve emekli gazeteci Irıshan Musaoğlu bu durumu: “Bu olay sözle anlatılamaz. Bir taraftan yapılan denemeleri ve halkın kaygılarını anlatmak istiyorduk, diğer taraftan da çevreye verdiği akıl almaz zararlara ve insanlar üzerindeki olumsuz etkilerine şahit oluyorduk.

1953’te öğrencilik yıllarımdaki bir atom bombası denemesi aklımdan çıkmıyor. Herkes akıl sağlığını hemen hemen kaybetmişti. Bir gecede tüm köyü oradan göçe zorladılar.1945 yılından itibaren değişik ölçeklerde yüzlercesi denendi. Köyler uyarılmadan kurulan gizli kameralarla yapılan deneylerin sonuçları incelendi. Tepkilerimiz ortaya çıkmaya başlayınca bize gelip SSCB ve burada olanlar hakkında olumsuz konuşanlar ölümle tehdit edildi” şeklinde itiraf etmiştir.

1963 yılında Moskova’da SSCB, ABD ve İngiltere arasında imzalanan ilk nükleer silahsızlanma anlaşmasıyla denemelerin atmosferde yapılmaması kararı uygulamaya girdi. Daha sonra Fransa ve Çin bu anlaşmaya dâhil oldu. Bugün 117 ülkenin kapsamında olan anlaşmaya 1991’de Bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti de katıldı.

Kazakistan’ın, Semey Poligonunu kendi isteğiyle kapatması Birleşmiş Milletler (BM) ve dünyanın önde gelen sivil toplum örgütlerince takdirle karşılandı.

Semey poligonunun kapanması uluslararası sivil toplum örgütlerinin ümit ve cesaretini meydanlara taşıyarak nükleer silah karşıtı gösterilerin artmasına da sebep oldu. Bu gösteri ve mitingler karşısında 1991’de sırasıyla Rusya’nın “Yeni Dünya nükleer deneme poligonu”, ABD’nin Kızılderililerin ana yurdu olan Nevada’da 40 yılı aşkın süredir kullandığı “Nevada nükleer deneme poligonu”, Fransa’nın “Atoll Mururod nükleer deneme poligonu” ve Çin’in Doğu Türkistan yakınlarındaki “Lob-Nor nükleer deneme poligonu” birbiri ardına kapandı.

Kazakistan’da kapatılan Semey nükleer deneme poligonunda kapatılan 181 tünel ve 13 kuyunun sonuncusu olan 160’nolu Degelen dağındaki deneme tüneli ise ABD ile yapılan anlaşmayla Kazakistan bütçesinden 172 milyon dolarlık bir harcama ile son nükleer yüklerin imhasıyla kapatılmış oldu.

Kazakistan Bilimler Akademisi Enerji Enstitüsü yaptığı açıklamada Semey nükleer poligonunda (SİYAP) SSCB tarafından 40 yıl içinde gerçekleştirilen nükleer atom bombalarının etkisinin 1945 yılında Hiroşima ve Nagasaki’de patlayan atom bombalarından 2500 kat daha güçlü ve radyoaktif bir etki yarattığını belirtti.

1949–1989 yılları arasında aktif olarak kullanılan Semey nükleer deneme poligonu (SİYAP) SSCB’nin dağılmasıyla ünlü Kazak Türkü aydını ve parlamenteri Olcas Süleymanov’un girişimleri sonuç verdi ve Bağımsız Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nursultan NAZARBAYEV’in kararnamesiyle 29.08.1991 tarihinde sonsuza kadar kapatıldı.

Semey’de sorunlar poligonun kapatılmasıyla bitmedi. Resmi olarak 18500 km²’lik bir alan olarak belirtilen poligonun etki alanının BM araştırma heyetinin 1993 yılında yaptığı bir tespit sonucu 304000 km²’yi aştığını ortaya çıkarmıştır. Bu alanda 1,7 milyon insanın Semey Kurbanları başlığı altında reabilite edilmesi ile ilgili sorunlar bugün hala çözümlenebilmiş değildir.

Sağlık Örgütleri bu bölgede yılda 380 bin kişinin düzenli olarak sağlık taramasının yapılması gerektiğini ortaya koymuştur. Buna rağmen şartların elverişsizliğinden sadece yılda 20 bin kişi bu taramalardan geçirilebilmektedir.

Semey’de hükümet ve devlet yardımları aralıksız yürütülmeye çalışılsa da 01.06.2005 tarihi itibariye Semey kurbanlarına bütçeden ödenmesi gereken 12,8 milyar tenge borcun ödenemediği görülmektedir.

Bölgenin % 80 oranda genetik bozuklukları ve onkolojik rahatsızlığı günden güne artmakta olduğu da bir acı gerçektir. Bu bölgede sakat doğum ve nüfus azalması ülke genelinin tam 1,5 katıdır. Yine verilere göre bu bölgede yaşayan insanlar maalesef radyoaktif ışınların etkisiyle azami yaşam süresi 45 – 50 yıla düşmüştür. Bölge insanında tansiyon, alerjik deri hastalıkları, ciltte erken yaşlanma ve psikolojik bozukluklar nüfusun %82 sini etkisi altına almıştır.

1990 yılı ile karşılaştırıldığında 2004 yılında ölüm oranı %66,4 artmıştır. Yani 1990 yılında 47026 radyoaktif ölüm vakası varken bu rakam 2004’te 70800’e çıkmıştır. Doğumlarda ise % 44 gibi bir oranda ürkütücü bir düşüş vardır. Onkolojik hastalıklarda ise %50 ye varan bir artış söz konusudur.

Bölge insanının %73’ü işsizdir ki bu oran ülke genelinde gösterilen işsizlik oranından fazladır.

Kazakistan Cumhuriyeti yasaları ve hükümet kararnameleri bu bölgeyi Ekolojik Felaket bölgesi olarak adlandırmış halkın ve doğal çevrenin korunması ve iyileştirilmesi hakkında her yıl düzenleme ve kanun maddeleri çıkarmıştır. Fakat çıkarılan yasa ve kararlar sağlıklı bir şekilde uygulanamamaktadır.

Devlet istatistik ajansının resmi verilerine göre Semey eyaletinin sınırları içerisindeki toprakların %65’i radyoaktif maddelerce kirlenmiş ve felaketlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Bu yerleşim bölgelerinin başlıcaları Eski Semey Bölgesi; Glukof, Şemonoih, Ulan, Zaysan, Zıriyanov, Tarbakatay, Öskemen, Ridder, ve Doğu Kazakistan sınırlarında; Tavriçeskiy, Samara, Serebranskiy ilçeleri ile Pavladar eyaletinde; Bayanavul, Maylı, Lebyajinskiy Karagandı Bölgesinde; Karkaralı, Abay, Bes Karagay, Sarapan-İsa (Yeni adı Semey ilçesi) adlı kasaba ve şehirleridir.

Kazakistan Cumhuriyeti 1992 yılında çıkardığı bir yasayla poligon sınırları olarak gösterilen toprakların ekonomiye kazandırılması ve iyileştirilebilmesi için üç eyaletin sınırları arasında paylaştırmıştır.

Kazakistan ile 2000–2005 yılları arasında Birleşmiş Milletlerin imzaladığı doğal çevreyi, halk sağlığını ve ekonominin iyileştirilmesi başlıklı anlaşmalara rağmen bölgede yapılan kayda değer bir iyileştirme görülememiştir.

1993 yılında BM heyeti incelemeleri sonucu dünya korkutucu nükleer ölümün ve kurbanlarının gerçekleriyle tanışmıştır.

Ata topraklarımızda yüz binlerce insanımızın gözden çıkarılarak kurban edildiği Kazakistan’ın “Semey”, Çin’in “Lob-Nor”, ABD’nin “Nevada” ve İran’da gerçekleştirilen ve hala 50 milyona yakın Güney Azeri, Horasan ve Kaşgay Türkü’nü tehdit etmiş ve eden tüm çalışmaları lanetliyoruz.

Yüzyıla yakın süre zarfında nükleer denemelerin insanlık için hiçbir fayda getirilmediği malumdur. Yüz binlerce hektarlık topraklar yüz yıl boyunca tarım ve hayvancılık endüstrisi desteklenip geliştirilseydi hem insan hayatının kutsallığı ihlal edilmezdi hem de üzerinde yaşayan halklar ve dünyamız nükleer maddelerin yol açtığı küresel ısınma ve tabi felaketlerle karşı karşıya kalmazdı.

Yıllarca gizli bir yok ediş planıyla yok edilen aziz milletimizin masum şehitlerini dua ile anıyoruz.

https://tr-tr.facebook.com/notes/t%C3%BCrk-soyk%C4%B1r%C4%B1m%C4%B1/semey-%C3%B6l%C3%BCm-poligonu-kurbanlar%C4%B1-kazakistan/159334154111921/

Mehmet Kutalmış Karacan

1985 yılında Ankara ‘da dünyaya geldim. Tüm öğrenim hayatımı Ankara ‘da geçirdim. Türkiye ‘de 35 yıldır yalnızca Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde bulunan ve kazandığım yılda yalnızca 146 mezuna sahip Nükleer Enerji Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Çalışma hayatı temposu ve İstanbul ‘a taşınmamla birlikte bir gün bitireceğime inanarak başladığım Nano teknoloji ve Felsefe alanlarındaki yüksek lisanslarıma ara vermek durumunda kaldım. Arkadaşlarım arasında spora, sanata ve şiire olan merakım ile tanınırım. Başta okçuluk, yüzme ve basketbol olmak üzere spora yatkınlığım, kendi eserlerimi yazmam ve başka eserleri okumaktan büyük keyif almamdan ötürü olan şiire merakım, ayrıca Türk Sanat Müziği hayranlığım ile bilinirim. Ülkemizde Nükleer Enerji ile alakalı faaliyetlerin neredeyse olmayışı nedeni ile mezun olduğum yıllarda fark ettiğim Elektrik Piyasasına aktif satış ile başladım. Kısa zamanda toptan satış ve elektrik üretim şirketlerinde üretimden, satıştan ve tahminden sorumlu olarak görev aldım ve almaktayım.

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın