Azerbaycan'da 7 Şubat 2024 Çarşamba Günü Yapılan ve 30 Yıl Sonra Ermeni İşgalinden Kurtarılan Dağlık Karabağ Bölgesinde de Sandıkların Kurulduğu, 8. Cumhurbaşkanlığı Seçimini, Mevcut Cumhurbaşkanı İlham ALİYEV Büyük Farkla Kazandı. Yeni Dönem, Kardeş Azerbaycan Devleti ve Halkı için Hayırlı, Uğurlu olsun…

TÜRK POLİS TEŞKİLATI

eeb12cbcb03febcf7fc95aa49b4811cb_1320358479

Bu yazımda sizlere, Türk Polis Teşkilatının tarihi evreleri ve polisin hayatımızdaki yeri hakkında yaptığım araştırmalar çerçevesinde bilgiler vereceğim. Nisan ayının önemli günlerinden biri, Polis Teşkilatının kuruluşu ki bunun temelleri 10 Nisan 1845 tarihinde Osmanlı döneminde atılmıştır. 1945 senesinden beri de Polis günü olarak kutlana gelmiş bir gün. 4-10 Nisan haftasını da Polis Haftası olarak kutluyoruz.

Polis terimi, kökeni hem Yunanca hem de Latince olan “politika” kelimesinden türemiştir. Küçüklümüzde korktuğumuz, gençliğimizde nefret ettiğimiz, o polis amcalarımız olmasa idi ne olurdu diye düşünüyorum da… Hatta polis olmak isteyen gençlerimize “ Ne yapacaksın polis olup, adam mı öldüreceksin” diye karşı çıkan ebeveynlerimiz geliyor aklıma. Her ne kadar günümüzde polis deyince aklımıza biber gazı sıkan, gereksiz müdahalelerde bulunan, halkın güvenliğini sağlayacağı yerde, halka hücum eden etten ve kemikten oluşmuş duvar gelse de; polislerimiz, güvenliğimizi sağlamak amacıyla kurulmuş bir teşkilatın mensubudurlar.

Polis tarihi, Türk tarihi ile başlamıştır. Türklerde devlet geleneği, tarihin en eski devlet kurucularından olmaları dolayısıyla binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Türk devletlerinde askeri ve idari işlemde de lider olan başbuğlar, aynı zamanda kolluk işlerini de üzerlerine almışlardır. Bunun için ilk devirlerdeki kolluk tarihimiz, tamamıyla askeri tarihimizden ibarettir. Lider durumunda bulunan “Başbuğ” Hakanlar aralarında birçok yazılı ve sözlü hukuk kaideleri de koymak suretiyle suç sayılan fiillerin işlenmesine de mani olmak ve suç işlendikten sonra da faillerini ortaya çıkarmak suretiyle toplum düzenini bozucu faaliyetleri önlemişlerdir.

Eski Türk medeniyetinde, Başbuğ Hakanlar tarafından yürürlüğe konulan idare ve inzibat sistemine ait üç önemli kanunun var olduğu görülmektedir. Bu üç kanun, Oğuz Töresi, Uluğ Yasa ve Timur’un çıkardığı Tüzükat ’tır.

Kolluk tarihimizle ilgili olarak en eski yazılı belge durumundaki Tonyukuk kitabesi, (Miladi 725) Subaşı ünvanlı İnal Kaan’dan bahseder ki; dolayısıyla, kolluk tarihimizi Subaşı’lardan itibaren başlatmak ve İnal Kaan’ın, en eski kolluk amiri olduğunu kabul etmek gerekir. Bu arada, en eski Türkçe’ de bir de Yargan kelimesinin geçtiği ve bu kelimenin de zabıta manasına geldiği belirtiliyor. Moğolca zabıta anlamına gelen Daruga kelimesi ile eşanlamlı olduğu savunulan Yargan’ın Uygur Türk metinlerinde ‘zabıta ve taharri memuru’ anlamında kullanıldığı ifade edilmektedir.

Türk Devletlerinin iç güvenliklerini, ordularından ayırdıkları bir kısım kuvvet ile sağlamak yoluna gittikleri görülmekte ve ülke düzeyinde, ilk zamanlar askeri amaca hizmet eden fakat sonraları kentler düzeyinde merkezileştirilen bir güvenlik sistemi kurdukları görülmektedir. DARMA örgütünün idari yapısına çok benzemektedir.

Bu teşkilatın genel görevi, düşman saldırılarını önceden tespit ederek “Kargu” denilen bir haberleşme sistemi ile merkeze bildirmekle yükümlüydü.

SUBAŞI

Ordu veya asker manasına gelen “SÜ” unvanı, ilk devirlerde ve henüz kabile sistemi zamanında ordunun başında bulunanlara subaşı şeklinde verilirken; başbuğluğun hakanlara geçmesinden sonra, subaşılık artık bir mevkiin idarecilerine verilen unvandan öteye geçememiştir.

İslam Türk Devletleri zamanında subaşı, daha küçük mevkilere sahip bulunmaktaydı. Subaşılar, o devirde ancak bir vilayetin mülki ve askeri işlerini yürüten bir memur durumundaydı. Osmanlılar zamanında ise subaşının mevki ve vazifeleri daha da küçülmüştür. Subaşılar, sadece asayiş ve inzibati işlere bakmaktaydı. Daha sonraları ise, en çok zabıta ile ilgili belediye hizmeti gören memurlar durumuna gelmiş bulunmaktaydılar. Subaşılar, çarşı ve pazar yerlerinde gezerek buralarda vuku bulan uygunsuz işleri tanzim eder ve sokakların temizliği ve kaldırımların, yolların tamiri, bakım ve onarımlarının yapılması için de ilgilileri haberdar ederek yaptırılmasını sağlardı.

Selçuklularda Emniyet Hizmetleri

Türkler, miladi VIII. asrın ortalarından itibaren yavaş yavaş İslam medeniyeti çevresine girmiş, sonra da İslam dünyasında büyük bir rol oynamışlardır. Emevi ve Abbasi imparatorluklarının hizmetine alınan Türklerin, bu devletlere büyük faydaları dokunmuş, İslam kültürüyle iç içe olma neticesinde, İslam Arap devletlerinde görülen zabıta hizmet ve teşkilatının Türk boyları üzerinde tesiri olmuştur. Bunlar milli unsurlarla birleşerek orijinal zabıta teşkilatına zemin oluşturmuşlardır.

Selçuklular zamanında, bir ilin mülki ve askeri idaresi subaşılar tarafından yürütülürdü. Büyük Selçuklu imparatorluğunun kurucusu Selçuk Bey de, bir subaşıdır.

Anadolu Selçuklularında, il merkezlerinde askeri ve mülki işlere bakan komutanlara subaşı denilmiştir. Bunlar bulundukları yerlerin kamu düzeni ve güvenliğini sağlamışlar, savaş zamanı da çevrelerindeki ilçe ve köylerin tımarlı sipahilerine komuta etmişlerdir.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışından sonra, Anadolu’da kurulmuş beyliklerde de askeri komutana subaşı denilmiştir.

OSMANLI DEVLETİNDE GÜVENLİK HİZMETLERİ

Osmanlı Devlet Teşkilatı ve diğer sosyal kurumlar gibi emniyet teşkilatı da; devletin kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme ve yıkılış dönemlerindeki şartlar doğrultusunda değişme gelişme göstermiştir.

Devletin genel çözülüşü ve yıkılışı sıralarında gerilemiş ve bozulmuş, askeri ve sivil yönetim alanlarında ya­pılan yeniden düzenleme ve geliştirme girişim ve uygulamalarından etkilenerek değişikliğe uğramış, yeni biçimler almış ve bugünkü emniyet teşkilatımızın temelleri atılmıştır.

 İLK POLİS TEŞKİLATININ KURULUŞU (10 Nisan 1845)

1845 tarihi, Türk Emniyet Teşkilatı açısından önemli bir noktadır. Çünkü bu tarihe kadar zabıta olarak nitelenen teşkilat, 10 Nisan 1845’den itibaren polis adı altında hayata geçmiş ve Emniyet Teşkilatının kuruluş günü olarak kabul edilmiştir.

Yeniçerinin ortadan kaldırılmasından sonra, başkentte ve eyaletlerde zabıta hizmetleri eskisiyle kıyaslanmayacak derecede gelişmesine rağmen; bu hizmetler karışık ve ayrı ayrı kurumlara bağlı olarak yürütülmekteydi. Teşkilat ve yürütme alanındaki bu karışıklığı ortadan kaldırmak amacıyla ilk defa 10 Nisan 1845’te İst­anbul’da ilk polis teşkilatı kurulmuş, görevleri de yine aynı tarihte yayımlanan Polis Nizamnamesinde belirtilmiş ve bu durum yabancı elçiliklere de bir yazı ile bildirilmiştir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİNDE POLİS HİZMETLERİ

Cumhuriyetin Kuruluşu ile birlikte, Türk polisini tam olarak donatmak için Avrupa’nın çeşitli ülkelerine memurlar gönderilerek bilimsel ve teknik olarak yetişmeleri sağlandı. Hatta Avusturya’dan iki mütehassıs getirilmiştir.

Ülkede modern bir polis teşkilatının kurulması amacıyla yapılan hazırlık mahiyetindeki çalışmalar, 2049 sayılı Polis Teşkilat Kanununun yayımlanmasına kadar devam etmiştir. 1924’te Emniyeti Umumiye Müdürlüğüne bağlı olarak yeni birimler oluşturulmuş ve Umum Mü­dürden başka, bir Umum Müdür Muavini, Üç Şube ve Evrak Memurluğu ve Polis Mecmuası Müdürlüğünden oluşmuştur. 1341 senesinde, üçüncü şubeden levazım işleri alınarak, Levazım ve Kısmı Fenni adıyla oluşturulan beşinci şube müdürlüğüne verilmiştir.

1930 senesinin Haziran ayında yürürlüğe giren 19 Mayıs 1930 tarih ve 1624 sayılı Dâhiliye Vekâleti Merkez Teşkilatı ve Vazifeleri Hakkındaki Kanun çıkarılmıştır. Kanuna göre; Emniyet-i Umumiye Müdürlüğü adı Emniyet işleri Umum Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir. Memurin ve Levazım Müdüriyeti birleştirilerek üçüncü şubeye bu isim verilmiştir. Beşinci şube de teknik işlere ayrılmıştır. Parmak izi, ayak izi, fotoğraf tetkiki ve bunlardan bir sonuca vararak olayların aydınlatılması için bu şubenin ihtiyaçları karşılanmış ve o günün şartlarında modern bir şekle getirilmiştir. Azınlıklar ve yabancıların işleri; dördüncü şubeye verilerek, altıncı şube kaldırılmıştır. Bu durumda, Emniyet işleri Umum Müdürlüğü’nün merkez teşkilatı, beş şube ile müstakil bir evrak kaleminden oluşmaktaydı. Emniyete ait mevzuatın bütün olarak yenilenmesi yönünden önemli ilk adım 30 Haziran 1932 tarihli ve 2049 sayılı Polis Teşkilat Kanununun çıkarılması olmuştur. Bu kanunla, 2 Mayıs 1329 tarihli Polis Nizamnamesinin bu kanuna aykırı hükümleri yürürlükten kaldırılmış ve Cumhuriyet polisinin yeni teşkilat esasları kurulmuştur.

1932 senesi Eylül ayı başında yürürlüğe giren bu kanun; merkez ve taşra kuruluşlarına ait ilkeleri, kadroları ve derecelerini, mesleğe giriş şartlarını, seçme, atama, yükselme, yer ve görev değiştirme usullerini ve teşkilat içinde görevli kurullar ile disiplin suç ve cezalarını düzenleyen 46 maddeden oluşmakta idi.

Bu kanun, gelişmelere ayak uyduramadığı ge­rekçesiyle 4 Haziran 1937 tarihinde kaldırıl­mış, yerine neşir tarihi 12 Haziran 1937 olan 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu yürürlüğe konmuştur.

Bu kanun, Emniyet Teşkilatında yapı ve fonksiyon itibariyle yeni birimlerin oluşmasına sağlamış, daha önce şube olarak hizmet veren birimler çoğaltılmış ve daire reislikleri olarak faaliyete geçmiştir. Buna paralel olarak da personel sayısı artmıştır. Ayrıca emniyet teşkilatının bölümleri, meslek dereceleri, mesleğe kabul ve tahsil şartları, meslekten çıkma ve çıkarılma ve disiplinle ilgili hususlar tekrar belirlenmiştir. Bu kanun 98 maddeden ibaret olup, bugünkü teşkilatlanmanın dayanağıdır. Yayımlandığı günden zamanımıza kadar ortaya çıkan ihtiyaçları gidermek amacıyla birçok değişikliğe uğramıştır.

 Görev ve Yetkilerini Düzenleyen Mevzuattaki Gelişmeler

Çeşitli kanunlarda yer alan görev ve yetkilere ait hükümlerin sistemli bir şekilde toplanarak icra edilmesinin gerekliliği üzerine 4.7.1934 tarih ve 2559 sayılı “Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu” çıkarılmıştır. Bu kanun, 28 maddeden ibaret olup, görev ve yetkilerin kullanılmasının hukuki dayanağı niteliğindedir. Yayımlandığı günden zamanımıza kadar ortaya çıkan ihtiyaçları gidermek amacıyla değişikliklere uğramış ve bazı maddeler eklenmiştir. 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu polisin görev ve yetkilerini genel hükümler halinde belirlemektedir.

Yeni Birimlerin Kurulmasını Sağlayan Mevzuattaki Gelişmeler

1953 yılına kadar trafik problemi belediyelerce hazırlanan Seyrüsefer Talimatnamesi ile 2559 sayılı PVS ve Jandarma Vazife ve Selahiyet Nizamnamesinin getirdiği yükümlülüklerle giderilmiştir. Trafik probleminin halli için ayrı bir teşkilatın kurulması zorunlu hale gelmiştir.

Trafik Zabıtası

Karayollarımız üzerindeki motorlu araçların denetiminin sağlanması için 18 Mayıs 1953 tarih ve 6085 sayılı kanun yürürlüğe konularak Trafik Zabıtasının kurulması sağlanmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez ve Taşra Teşkilatlarında bu hizmeti yürütecek birimler oluşturulmuştur. 27.10.1966 tarihinde Bölge Trafik Zabıtası fiili hizmete başlamıştır.

Toplum Zabıtası/Çevik Kuvvet

15.7.1965 tarih ve 654 sayılı Kanunla Toplum Zabıtası kurulmuş ve yirmi yıla yakın bu isim altında toplumsal olaylar karşısında devlet güvenliğinin sağlanması için hizmet etmiştir. 1.1.1983 tarihinde çıkarılan 2696 sayılı Kanunla, Toplum Zabıtası kaldırılıp yerine Çevik Kuvvet Şube Müdürlükleri kurulmuştur. Yasal toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde düzen ve güvenliği sağlamak ve toplu hareketleri önleyici tedbirler almakla görevlendirilmiş, ayrıca kanunsuz toplu olayları zor kullanarak dağıtma yetkisi verilmiştir.

 Özel Harekât Birimleri

Yıkıcı ve bölücü akımları aracılığıyla oluşan terör olaylarını önlemek, Türk veya yabancı asıllı insanların teröristlerce rehin alınması halinde veya uçak, otobüs, tren gibi herhangi bir ulaştırma vasıtası kaçırma olayında, rehine bulunması halinde, ani müdahale ve baskın ile kurtarma amacıyla kurulmuştur. 2559 sayılı PVSK’na 16.6.1985 tarih ve 3233 sayılı kanunla yapılan değişikliğin 5. maddesine istinaden Özel Harekât Birimleri kurulmuştur.

Değişik kaynaklardan aldığım bilgilerle, Türklerin var oluşu ile birlikte oluşan ve asırlar boyu hem bilimsel hem de teknik olarak donatılarak geliştirilen polis teşkilatının oluşumunu özetledim.

Keşke elimizde bir zeytin dalı olabilse, bizler kendi koyduğumuz kanunlara ve yönetmeliklere uymayı bilsek, şikâyetlerimiz de, kendiliğinden azalırdı. Hep birilerini suçlamak yerine, polisin korumakla yükümlü olduğu değerler için, bizlerde mücadele versek, daha çok huzur bulurduk.

Şerife Birer

ODTÜ Elektrik Mühendisliği mezunu,Türk Telekomünikasyon A.Ş. de 28 yıl çalıştıktan sonra, 2011 de emekli oldu. Siyaset, medya tasarımları ve sosyal medya aktiviteleri, proje-planlama işleri ile uğraşmaktadır. Kadın kuruluşları başta olmak üzere çeşitli STK'nda aktif üyelikleri bulunmaktadır. Günlük bir gazetede kadın ve sağlık sayfası hazırlıyor.

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın