Azerbaycan'da 7 Şubat 2024 Çarşamba Günü Yapılan ve 30 Yıl Sonra Ermeni İşgalinden Kurtarılan Dağlık Karabağ Bölgesinde de Sandıkların Kurulduğu, 8. Cumhurbaşkanlığı Seçimini, Mevcut Cumhurbaşkanı İlham ALİYEV Büyük Farkla Kazandı. Yeni Dönem, Kardeş Azerbaycan Devleti ve Halkı için Hayırlı, Uğurlu olsun…

Türkiye’deki Darbe Girişimine Azerbaycan’dan Bakış

TBMM'NİN BOMBALI_SALDIRIDAN SONRAKİ HALİNDEN... _

Gazi Meclis bu kez kendi  ülkesinin silahlarıyla vuruldu! 

Türkiye Cumhuriyeti 15-16 Temmuz 2016 tarihlerinde cumhuriyet döneminin en önemli olaylarından birini yaşadı. 15 Temmuz günü Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde kümelenmiş bir grup tarafından başlatılan darbe girişimi, silahlı kuvvetler dâhil olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin ortak direnci sonucunda başarısızlıkla sonuçlandı. Çok sayıda Türk insanının hayatını kaybetmesi pahasına cunta başarısızlığa mahkûm edildi ve demokrasi korundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli darbe karşısında önemli bir duruş ve güzel bir ortak tablo sergilediler.

Gelişmeler tüm dünyada medyasının en önemli konuları arasında yer aldı. Fakat Türkiye dışında birkaç ülke daha vardı ki, bu ülkelerdeki insanlar o anları sanki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıymış gibi yaşadılar, aynı heyecanı hissettiler, aynı üzüntüye kapıldılar, darbenin başarısızlığından ve demokrasinin zaferinden aynı memnuniyeti duydular. Bu ülkelerden birisi ve muhtemelen birincisi Azerbaycan idi. Azerbaycan kamuoyu (sıradan yurttaştan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev`e kadar) Türkiye`deki kardeşleriyle dayanışma duygusunu ifade ettiler. Azerbaycan medyasında konu sanki olaylar Azerbaycan`da cereyan ediyormuş gibi konuşuldu. Aynı hassasiyeti sosyal medyada ve hatta sokaklarda da görmek mümkündü. Tabii ki, tıpkı Türkiye`de olduğu gibi Azerbaycan`da da herkes her konuda aynı fikirde olmadı, zaten olması da beklenemezdi. İnsanların olaylara farklı perspektiften bakmaları, farklı bakış açıları geliştirmeleri, farklı yaklaşımlar sergilemeleri çok olağandır ve aslında demokrasinin de gereğidir.

Türkiye`deki darbe sürecinin Azerbaycan kamuoyunda bu kadar geniş yer tutması hem Azerbaycan`daki ve hem de Türkiye`deki bazı kesimler tarafından eleştirildi. Ama Azerbaycan’ı yakından tanıyan Türkiye Cumhuriyet vatandaşları biliyorlar, Azerbaycan insanının içinde Türkiye`ye özel bir sevgi var. “Bir millet – iki devlet” duygusunu tamamen özümsemiştir. Tabiri caizse Türkiye ile nefes alırlar. Her başarısına sevinir, her üzüntüsüne üzülürler. Son olaylar sırasında da bu hassasiyetlerini yansıtmış oldular.

Azerbaycan`daki yaklaşımları genelleyecek olursak ilk ortak nokta darbeye sert tepkiydi. Bu öncelikle demokrasiye inancın gereğiydi. Çünkü darbeler sadece iktidarlara karşı değil, genel olarak millete, akla, mantığa karşı yapılır. Darbe, güç sahibinin sadece güç sahibi olduğu için herkese hükmetme girişimidir. İktidarın kaynağı olması gereken asli unsur burada yok sayılmaktadır. Gerçi Türkiye`de olduğu gibi Azerbaycan`da da muhaliflik ile darbeciliği karıştıran insanlar oldu. Ama genel yaklaşım şuydu: Sırf silahı (gücü) olduğu için bir insan diğerlerine hükmetmemeli. İktidarlar seçimle gelmeli ve seçimle gitme ihtimali sürekliliğini korumalı. Darbe istemek aynı zamanda demokrasiyi reddetmektir. Darbe istemek, ülkelerimizi kimlerin yöneteceğine sürekli olarak ordu komutanlarının karar vermesini beklemektir.

Azerbaycan`daki darbe karşıtlarının tepkisinin bir nedeni de Azerbaycan’ın yakın tarihte yaşadığı darbe süreciyle birçok şeyini ve bu arada topraklarının bir kısmını da kaybetmiş olmasıydı. Azerbaycan`daki çok sayıdaki insan darbe karşıtı görüşlerini ifade ederken bu hususa da vurgu yaptı.

Tartışmalara neden olan başka bir husus da vardı. Türkiye`deki darbe karşıtı gösteriler başarıya ulaşınca ve darbe girişimi başarısızlığa mahkûm olunca teslim olan bazı askerlere karşı topluca saldırılmış, bazı askerler linç edilmişti. Bu görüntüler Türkiye`de çok tartışılmış, ama Azerbaycan`da daha büyük tepkilere neden olmuştu. Bu tepkileri Türkiye`den bakınca aşırı bulanlar bile olmuştu. Ama Azerbaycan insanının Türk askerine özel sevgisinin nedeni vardı. İş adamları, tüccarlar kar elde etmek için, mezhepçiler (din adamlarının tamamı kastedilmiyor) dini-ideolojik kazanç amacıyla Azerbaycan`a geldiği halde Mehmetçik Azerbaycan’a öz kardeşlerini savunmak üzere gelmiş ve şehit olmuştur. O nedenle siyasi, dini ya da ticari amaçları için 1 günde 3 kez fikir değiştiren siyasetçilere, ticaretçilere ve din/mezhep adamlarına (hepsine ait değil tabii ki) oranla, Azerbaycan için hayatını ortaya koyan Mehmetçiğe Azerbaycan`da özel bir sevginin olması tabiidir.

Ayrıca unutmamak gerekiyor ki, uzun Osmanlı-Safevi döneminin ardından bu gün gıpta ile bakılan kardeşliğimizin, stratejik ortaklığımızın ve sıkça dile getirdiğimiz “bir millet-iki devlet” ilkemizin temelini de Mehmetçiğin fedakarlığı ve dökülen kanları oluşturmaktadır. İş mezhepçilere kalmış olsaydı, belki Osmanlı-Safevi döneminin ayrışmasını tetikleyecek, bizleri birbirimizden daha da uzaklaştıracaklardı. Tabii ki, siyasetçilerin, işadamlarının, STK`ların ikili ilişkilerde rolü önemlidir ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin bugünkü aşamaya gelmesinde hepsinin katkıları mevcuttur. Ama ister 20. yüzyılın başlarında, isterse de 1991 sonrasında Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinde en sağlam köprüyü sürekli olarak askeri ilişkiler oluşturmuştur. Azerbaycan insanı için Mehmetçiğe kötü muamelenin yeri, zamanı ve gerekçesi yoktur. Azerbaycan’daki tepkilere bir de bu çerçevede bakılması gerekiyor.

Tabii ki, Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Ciddi tehditlerle karşı karşıyadır. Demokrasisini, güvenliğini ve daha da önemlisi toprak bütünlüğünü koruma adına yapılması gereken çok iş, alınması gereken ciddi önlemler söz konusudur. Bizim temennimiz; öncelikle Türkiye`nin bu süreçlerde milli birliğini koruması, krizlere rağmen demokrasisini en iyi şekilde sürdürmesi, bölgesindeki ülkeler için hukuk devleti modeli olma potansiyelini devam ettirmesi, sadece kendisi için değil, Türkiye`nin yardımına ihtiyaç duyan dost ve kardeş ülkeler için de güçlü kalmasıdır. Tabii ki, bu zorlu süreçte kardeş ve dost ülkeler de Türkiye`ye gerekli desteği vermelidir. Bu konuda da başta Azerbaycan olmak üzere tüm dost ve kardeş devletlerin gerekeni yapacağına inanıyoruz.

Acıların yerini mutluluklara bırakacağı güçlü, müreffeh Türkiye dileğiyle; geçmiş olsun!

Araz Aslanlı

Araz Aslanlı, Azerbaycan’ın Bilesuvar rayonunda doğmuştur. Ortaöğrenimini üstün başarıyla tamamlamıştır. Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi’nde Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümünde, Yüksek Lisans eğitimini ise Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalında almıştır. Aynı enstitüde Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalında doktora yapmaktadır. 2000–2004 yılları arasında ASAM Kafkasya Araştırmaları Masası’nda önce Kuzey Kafkasya, daha sonra Azerbaycan sorumlusu, 2004–2006 yılları arasında ise TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi`nde Kafkasya Araştırmaları Masası Başkanı olarak görev yapan Araz Aslanlı, şu anda Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi (UNEC) Türk Dünyası İşletme Fakültesi İktisat ve İşletme Bölümü öğretim görevlisidir. Ayrıca Kafkasya Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (Qafqaz Beynəlxalq Münasibətlər və Strateji Araşdırmalar Mərkəzi - QAFSAM) başkanıdır. 2008 yılından günümüze kadar Bakü`deki Hazar Üniversitesi`nde de yarı zamanlı olarak öğretim görevlisidir. 4 kitabın yazarı, 1 kitabın ortak editörü, 9 kitabın ise ortak yazarıdır. Karabağ sorunu, enerji, Azerbaycan iç ve dış politikası, Türk dış politikası ve Kafkasya’ya ilişkin çeşitli konular üzerine yazdığı 300’e yakın makalesi Azerbaycan ve Türkiye Türkçelerinde, ayrıca İngilizce, Rusça, Almanca ve Fransızca olarak yayınlanmıştır. 50`ye yakın ulusal ve uluslararası bilimsel etkinlikte (kongre, sempozyum ve konferansta) bildiri sunmuştur.

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın