Azerbaycan'da 7 Şubat 2024 Çarşamba Günü Yapılan ve 30 Yıl Sonra Ermeni İşgalinden Kurtarılan Dağlık Karabağ Bölgesinde de Sandıkların Kurulduğu, 8. Cumhurbaşkanlığı Seçimini, Mevcut Cumhurbaşkanı İlham ALİYEV Büyük Farkla Kazandı. Yeni Dönem, Kardeş Azerbaycan Devleti ve Halkı için Hayırlı, Uğurlu olsun…

‘NE HARİKA BİR DÜNYA’ VE TÜRKİYE GERÇEĞİ

Yeşil ağaçları görüyorum, kızıl gülleri de
Sen ve ben için açtıklarını

Ve düşünüyorum kendi kendime ne harika bir dünya diye.
Mavi gökleri görüyorum ve beyaz bulutları 

Işıkla kutsanmış gün, karanlık kutsal gece
Ve düşünüyorum kendi kendime ne harika bir dünya diye.

Gökkuşağının renkleri ne güzeller gökyüzünde

Ve bir de geçip giden insanların yüzlerinde

Nasılsın, diyerek el sıkışan dostları görüyorum
Gerçekten seni seviyorum diyorlar

Ağlayan bebekleri duyuyorum, büyümelerini izliyorum
Hiç bilmeyeceğim kadar çok şey öğrenecekler

Ve düşünüyorum kendi kendime ne harika bir dünya diye
Evet düşünüyorum kendi kendime ne harika bir dünya diye.”

 

What a Wonderful World“, Bob Thiele ve George David Weiss tarafından yazılmış, ilk kez Louis Armstrong tarafından seslendirilmiş ve 1968 başlarında single olarak çıkarılmış bir şarkıdır. Dönemin ABD’sinde yükselen ırki ve politik gerginliğe bir panzehir olması amaçlanan şarkıda, günlük yaşamın sıradan güzelliklerinden zevk alınması betimlenir. Yine de şarkı ilk zamanlarda ABD’de tutulmamış, sürpriz bir şekilde Birleşik Krallık’ta başarı yakalamıştır(Vikipedi)

 Şarkının video klibinde  Louise Armstrong’un Vietnam’da savaşan Amerikan askerilerine verdiği konserin siyah-beyaz görüntülerine yer verilmektedir. Piyasaya çıktıktan yıllar sonra dile dolanmasında,‘Good Morning Vietnam’ filminin soundtrackinde yer almasının payı büyüktür.

 Belli ki “özgürlükler ülkesi” Birleşik Devletler, yaşam tarzlarından memnun olmayan diğer ırklardan özellikle Afro Amerikan kökenli yurttaşlarına ve komünizmle savaş verdiklerini iddia ettikleri Vietnam savaşında yer alan yılgın askerlerine moral olsun diye bu çiçekli böcekli şarkıyı ısmarlamış; üstelikte siyahi bir şarkıcıya yorumlatmış…  Louise Armstrong’un müthiş yorumuna diyecek yok elbette… Belki ayıla bayıla yorumlamış belki de birileri söyle demiştir. Neticede ırki sorunları o da yaşıyor en azından hissediyor olması gerekir… Şarkının yayınlanma zamanı ile Martin Luther King suikastinin (4 Nisan 1968, Memphis) nerdeyse eş zamanlı olması ise manidardır.

Şarkıyı bir yana bırakarak, ülkemizin terör gündemine bakalım… Daha 10 Aralık Cumartesi gecesi İstanbul Beşiktaş’ta meydana gelen terör olayında 37’si polis 44 kişi Şehit olurken, 90’ın üzerinde Gazi vardı. Hepsinin hayata dair beklentileri, hayalleri vardı. Milletçe içimiz yandı, kavruldu. Henüz bu olayın acısına alışmaya çalışıyorduk ki, yine- yeniden tecavüze uğradık. Bu kez yer İç Anadolu’nun kalbi Kayseri’ydi. Kayseri Hava İndirme Tugayı’nın gececik, pırıl pırıl Komandoları silahsız olarak, halk otobüsüyle çarşı iznine giderken, yandaki bir aracın patlatılmasıyla etrafa savruldular…Bilanço: 14 Şehit, 56 Gazi ve ailelerinin savrulan hayatları, yok olan umutları…Bir de Ülkemizin kararan günü, yarınları tabii.
Gencecik vatan evlatları üzerinden bir şeyler yazmak, ne kadar üzücü ve utanılası bir durum… İnsanın ar damarı bir kere çatlamaya görsün insan her şeyi kanıksarmış..Bir yerde feryat figan analar, kardeşler ağlarken diğer yanda birileri çıkıp, günlük hayatınızı normalleştirin, teröre prim vermeyin, teröristleri seindirmeyin, diye arsız arsız(!) konuşur.

Ana karasına kimin ne için yaptığı hâlâ belirsiz olan 11 Eylül saldırılarından sonra dünyayı kana bulayan Amerika Birleşik Devletleri’nden, PKK sevici Avrupalı Devletlerden ‘sözde destek mesajları’ almak ‘ne harika bir dünya’ dedirtiyor, insana…

 Gün geçmiyor ki sosyal medyada bir ihbar yayınlanmasın, şuraya gitmeyin bombalanacak diye. Gündüz sıradan köylü gece PKK militanı olanı, kırsalda asker ayıramazken büyük şehirde nasıl ayıracağız! Açılım süreci denen sorumsuluk döneminde arsızlaşan, Türk Halkının aksine ırkçı bir söyleme bürünen bu ne idüğü belirsizleri aylardır askerimiz, polisimiz, korucumuz vura vura bitiemedi. En nihayetinde devlet yönetimi de dahil hepimize “Türk” olduğumuzu hatırlattılar…<r/p>

 Ülkemiz PKK Sevicilerin ve ülkesinde kalıp savaşmayı göze alamayan Suriyeli %90 Arapların işgali altındadır. Bırakınız Batı ülkelerini, Kendi Arap soydaşlarına gidemeyen milyonlar… Sürekli çoğalıyorlar, savaşacaklarına sevişiyorlar. Ne gam, karnında bebeği kucağında daha yaşını doldurmamış bir başka bebek… Yarın öbür gün PKK seviciler yetmezmiş gibi bunlarla da uğraşacağız. Özgür dünyanın(!) muteber temsilcileri dönüp bir de bunların ‘hak ve hürriyeterini’ sorgulayacak!  Hatta Hatay merkezli bir Arap özerk bölgesi kurun derlerse şaşırmayın.

 Ve ben de ‘Ağlayan bebekleri duyuyorum’. Asker, polis, korucu çocuklarını..Babası şehit olduğu için onun sıcak kucağından mahrum kalacak çocukları, bebekleri…

Dilek Önal

Bana uzun gelen özel sektör deneyiminden sonra keyifli bir uğraşının içinde bulunmaktan dolayı mutluyum.

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın