UCUZ GİYSİLERİN KORKUTUCU HİKÂYESİ
“İnsan hayatı çok önemli, ama maalesef bazılar için fiyat daha önceliklidir. Uygun fiyat bazen her şeyden önce gelebiliyor, bizim seçimlerimiz yüzünden binlerce kişi ölüyor, indirim ölümü !”
“Güzel giyinmek, şık olmak ama uygun fiyatlı” bu tip ifadeleri hayatımızda sürekli kullanmaktayız. Peki, bunları düşünürken başkalarına zarar verebileceğimizi biliyor muydunuz? Eminim ki, birçoğumuzun aklının ucundan bile geçmemiştir. Herkes modayı takip etmek iser, üstelik günümüz gençlerinin tek takıntıları bugün ne giyeceklerdir. Hızlı tüketim nesnesine dönüşen giysilere gençler ciddi bütçeler ayırmaktadır. Markaların indirimlerini çılgınca takip eden bir kitle mevcut tabi ki dışarıdan bakıldığında indirimli ürün almak size mantıklı gelebilir, fakat hiç düşündünüz mü? Nasıl bu kadar ucuz olabiliyor? Burada birçok faktör ortaya çıkıyor; bu faktörlerden en korkutucusu o ürünü üreten işçinin yok denilecek kadar az maaş ile çalıştırıldığını bilmiyor olmamızdır. Bunun için aldığınız giysinin sadece etiketine bakarak ve nerede üretildiğini inceleyerek farkındalığınızı arttırabilirsiniz. Bangladeş ve Hindistan gibi mahrum ülkelerde işçilere çok kötü davranılıyor ve çok zulüm görmeleri yanında uzun saatler çalıştırılıp, çok küçük miktar da para alıyorlar. Peki, bu ne zaman fark edildi? Bangladeş’te sekiz katlı Rana Plaza binasının çökmesinin ardından, çoğu hazır giyim işçisi bin den fazla insan öldü ve çok daha fazlası yaralandı. Bu dünyada, en kötü iş felaketlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak şirketlerin ucuz ve kötü koşullarda çalıştırdıkları işçiler, daha fazla kâr elde etmek için çalıştırıldıklarından bu felaket sonuncusu olmayacak. Avrupalı ünlü markalar çok katlı binalarda iş güvenliğini hiçe sayarak üretim yapmaya devam ettikçe, ölümle sonuçlanan kazaların artması üzerine Bangladeş üretimden çekilmesi için baskı görmeye başladı. Bangladeş’teki kazadaki üretim binası işçi ve iş güvenliğine uygun değildi. Yangın merdiveni gibi hayat kurtaran önlemlerin bulunmadığı bu binalar işçilerin ölüm kafesleri olarak görülmektedir.
Bu sadece talihsiz bir kader kazası değil, kolayca önlem alınarak insan canına değer vererek değiştirebileceğimi bir durum. Bu kazanın tanığına göre, bu binaların güvenli ve iyi şartlarda olmadıkları üzerine firmalara uyarı gelmiş, ancak uluslararası markaların bu güvensiz binaları kullanmaya devam ederek ve işçilerin emniyetini göz ardı ederek bu faciaya neden olmuşlardır. Amerikan mağazalarında satılan giysilerin çoğunun, iş yerinde felaket öyküsü olan Bangladeş’teki fabrikalardan geldiği biliniyor. Herkes ucuz olanı sever, ancak Bangladeş’teki atölyelerden ucuz kıyafetlerin gerçek maliyeti nedir? Batının pek çok moda markası buna nasıl izin verebildi? Kendi ülkelerin de iş güvenliğinin birinci sırada yer aldığını düşünürsek bu davranışları ırkçılık olarak görmeliyiz.
Son yıllarda uluslararası şirketler, gevşek iş kanunlarından ve Dünya’daki en düşük ücretlerde çalıştırmak için Bangladeş’e sızdı ve ağırlıklı olarak genç kadın işçiler için para ödüyorlar, en kötü suçlamalardan biri bazı işçileri hapishane tehditleri ile çalıştırmaktadırlar. “İşçiler tutuklanıyor, dövülüyor, işkence görüyor, cinsel taciz v.s. durumları yaşamaktadırlar. Alışveriş çılgınlarına göre açıklama çok basit: “ucuz Fiyat, indirimli fiyat, fiyat ve Kar”.
Demek istediğim şey artık birçok araçla dünyanın dört bir yanına ulaşıp sorularımızın cevabını alabiliyoruz. Bir İNSAN olarak daha duyarlı yaşayabiliriz. Çoğu zaman istemeden ve bilmeden cahilce masum insanları kurban vermemeliyiz. Çok basit, sadece aşırı ucuz giysiler gördüğümüzde, kendimize ve mağazaya soralım: aldığımız giysiler nerede üretilmiş ve Neden bu kadar ucuz?
Çevremize daha duyarlı yaşamak dileği ile. . .
Bu hassas yazı için Mahdiye yazarımıza teşekkür ederim. Tüketim kültürünü benimseyen gençlerimizin umarım dikkatini çekebiliriz.