Dil, bir milletin duygu, düşünce ve değerler birliğini oluşturan unsurların başında gelmektedir. Bir milletin büyük ve ebedî yapan unsurların en önemlisi dildir. Türk Dili(Türkçe) de Türklerin tarih sahnesine çıktıkları günlerden itibaren oluşmaya başlamış köklü ve zengin bir dildir. Ancak zaman zaman yabancı kelime istilalarına maruz kalmıştır
Ergenekon’dan çıkışla birlikte Türk tarihinde göçler de başlamıştır. Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türk boyları, burada beylikler, devletler kurarlar. Başka ulusların diline, değerlerine özenti dönemleri de gösterirler. Başta dil olmak üzere kendi değerlerini terk etmeye yöneldikleri bir dönemde Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277 tarihinde bir ferman yayımlar. Bu fermanda şu sözlere yer verilmektedir:
“Şimden girü hiç kimesne kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türk dilinden gayri dil söylemeye!”
Karamanoğlu Mehmet Bey, Türkçenin yeniden devlet dili olarak ilan edildiği bu ünlü fermanıyla Türk dilinin unutulmaya ve Türk kimliğinin yok olmaya yüz tuttuğu, Farsça ve Arapça karşısında itibarsız görüldüğü bir dönemde Türkçenin Anadolu topraklarında köklü bir çınar hâline gelmesine öncülük etmiştir.
Karamanoğulları Beyliği(1264- 1297) Haritası
Dönemin ünlü ozanı, gönüllerin sultanı ve dost yüreklerin şairi Yunus Emre de berrak dili, sevgi ve hoşgörüsüyle Türkçe çınarına can suyu vermiştir, âdeta… Karamanoğlu Mehmet Bey’in Türkçeyi Anadolu’da resmi dil hâline getiren çağrısı diğer şairleri de etkilemiş ve Türkçe şiirler gelecek nesillere miras bırakılmıştır.
“Ülkesinin yüksek istiklalinin korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” direktifini veren büyük önder Atatürk de Türkçenin ulusumuzun ortak değeri olduğunu, dilimizi yabancı dillerin etkisinden korumanın boynumuzun borcu olduğunu belirtmiştir.Atatürk ’ün “Türk dili, Türk milleti için mukaddes bir hazinedir. Çünkü milletin geçirdiği nihayetsiz badireler içinde ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, elhasıl bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir” sözlerinden de anlaşılacağı üzere bizim millet olarak varlığımızı korumamız, ancak Türkçemizi ülkemizde ve Türk dünyasında dil birliğimizi korumakla mümkündür.
“Dil ola kese savaşı/Dil ola kestire başı…“
diyen Yunus Emre’den günümüze, nice büyük dil ustalarının değerli katkılarıyla olgunlaşarak, gelişerek ulaşan Türkçemiz bugün de İnternet, cep telefonu gibi dijital teknoloji kullanımı ile yabancı sözcüklerin istilası altında ayakta durmaya çalışmaktadır. Bu konuda eğitimcilerimize, aydınlarımıza, bilim adamlarımıza, edebiyatçılarımıza ve basınımıza; gazetelere, radyo ve televizyonlarımıza büyük görevler düşmektedir.
Özellikle gençlerimizin Türkçeyi doğru ve güzel kullanımı, milli birliğimizin en temel unsuru olan dilimizin geliştirilmesinde etkili olmaktadır. Türkçenin çocuklarımıza gereği gibi öğretilmesi, Türkçe ve Türk edebiyatı dersleri ile onlara okuma alışkanlığı kazandırılması, dil duyarlılığı, dil sevgisi ve dil bilincinin uyandırılması gerekmektedir. Gençlerimiz ve çocuklarımız, dilin en değerli hazine olduğunu çok küçük yaşlarda öğrenmelidirler. İlköğretimden, yüksek öğretime kadar tüm kademelerinde dil bilincinin yerleştirilmesi doğrultusunda sorumlu bir yaklaşımla hareket edilmeli, bu bilinç çok küçük yaşlarda kazandırılmalıdır.
Millî Edebiyatçı akımın büyük şairi Yahya Kemal;
“Türkçem ağzımda annemin ak sütü gibidir”
diyerek, ana dilimizin anne sütü kadar temiz ve bir o kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır.
Karamanoğlu Mehmet Bey’in bizlere bıraktığı bu anlamlı mirasa sahip çıkarak, 743. Karaman Dil Bayramını kutluyoruz.
* Karamanoğulları, Anadolu’da Türkmen beylikleri içinde, Osmanoğullarından sonraki en önemli, en kudretli beyliktir. Yaklaşık 230 yıl hüküm süren beyliğin merkezi, bugünkü Konya ilimiz bölgesindeki Karaman ’dır (o zamanki adı Larende) Büyük Selçuklu Devleti’nin devamı-büyük varisidir. Anadolu’nun hâkimi olmak için Osmanlılarla mücadele etmişlerdir. Ancak Osmanoğullarının Anadolu’yu da aşan jeopolitik/stratejik yönetim gücü galip gelmiş ve Osmanlı Devleti içinde -isyan edenlerin çoğunlukla da Balkanlara gönderilmesiyle- eriyerek, varlıkları son bulmuştur.