Photo by Ivan Aleksic
Derginin genel yayın yönetmeni arkadaşım Ufuk aradı;
“Ergin’ciğim yeni öğretim yılı başlıyor, senden bir eğitim yazısı bekliyoruz.”
“Hah işte!” Dedim, tam benim konum..
Hele hele bu sene..
Çünkü oğlum Fen Lisesi, Maarif Koleji (Yeni adı Anadolu Lisesi) sınavlarına girecek…
Hep şu ukalalığı yaparım: “Ben çocuğumu yarış atı yapmayacağım!
E hadi yapma bakayım!..
Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, ben hâlâ Erkin Koray makamında şarkılar söylüyorum…
(Erkin Koray, eğitim sistemini protesto ederek çocuğunu okula göndermemiş, evinde eğitme kararı almıştı.. Netice ne oldu, okul diplomalarını nereden aldı, aldı mı? Bilmiyorum)
Tamam çocuk test manyağı olmasın, gerçek hayat da çoktan seçmeli a, b, c, d şıklarından oluşmuyor ama, ne yel değirmenlerine saldıracak büyüklükte mızrağımız var, ne de “Rozinante” gibi bir atımız…
Ayrıca oğlumun kendi geleceğiyle ilgili kararları kendi vermesine müdahale edecek bir durumum yok.
Karşımda dev bir sektör var: Test kitapları, dershaneler, şunlar bunlar..
Bir de bu sınava girmezse, alacağı eğitimin kalitesini, standardını garanti edebiliyor muyum?
Bir tarafta fen liseleri, maarif kolejleri, Robert Kolej, Saint Joseph vb.
Diğer tarafta okulun tuvaletini temizletmek, kaloriferini yakmak için teberru toplamaya çalışan mahalle mektepleri…
Tabii zincirleme olarak iyi bir üniversitenin iyi bir fakültesine girme şansı…
Yine zincirleme olarak iyi bir işe girme, daha çok para kazanma, daha iyi bir hayat yaşama gerçeği…
Aksaray Meslek Yüksek Okulu, İTÜ Makineye karşı…
Sistem böyle… Yel değirmenlerine savaş açmak nereye kadar?
Bir an için bu çarkları tersine çevirebileceğim heyecanına kapıldım…
Nasıl mı?
Bundan iki yıl önce, görevinde başarılı olamadığı, yaptığı tasarrufların büyük kısmı Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefli hâkimleri tarafından geri çevrildiği için Sayın Cumhurbaşkanı tarafından görevinden alınan(*) ama bir süre daha makamında kalan TRT Genel Müdürü yanlışlarına doyamadı.. Mesleki yeterlikleri tam ve iş odaklı olan ve yönetime yaranma derdinde olmayan, bendenizin de içinde bulunduğu 169 kişilik tecrübeli yayıncıyı sürgün mahiyetinde başka kurumlara gönderdiler. Bana Milli Eğitim Bakanlığı düşmüştü(kısa sürede mahkeme kararıyla geri döndük)Bakanlıkta atandığım birim, “Ulusal Projeler Birimi” idi(Yani verilen odanın kapısında öyle yazıyordu)..
“Hah işte” dedim.. Tam benim yerim burası. Ben proje adamıyım…
Arkadaşlar hep söyler: “Senden lider olmaz ama çok iyi bir teknisyensin”(“sen bizim akıl hocamızsın” diyecekler de dilleri varmıyor:))
Başladım hayaller kurmaya..
Sayın Bakan beni çağıracak, “Ergin Bey Ulusal projeler danışmanımız olarak sizden ulusal çapta bir proje hazırlamanızı bekliyoruz”…
Hemen kafamda Hasan Ali Yücel’ler, Zeynel Abidin Tonguç’lar sıraya girdi ve uygun adım marş yürümeye başladılar:
“Sayın Bakanım, her şeyden önce, her yıl sistem değiştirmek öğrencilerde kararsızlık, inançsızlık, adaptasyon problemleri yaratır.
Süre gelen eğitime sürekli müdahale etmek yerine, yeni sistemleri pilot okullar kurarak, usta eğitimciler marifetiyle hayata geçirmeli, aksamaları izleyerek, uygulama ortamında görerek, tadilatı orada yapmalı, sonucun başarısından emin olmalıyız.
Eğitimin üretimle, bire bir hayatla bağını mutlaka yeniden tesis etmeliyiz. İklim, coğrafya, tarım ve endüstriyel koşullar dikkate alınarak uygulamalı pilot bölge okulları kurmalı, endüstriyel sahada verimi artıracak ara sınıf elemanlarını yetiştirmeliyiz.
Yalnızca torpil bulup devlet memuru olmaya çalışan bir genç nesil yerine, nitelikleri nedeniyle hizmetine ihtiyaç duyulan teknik kapasitesi geniş gençleri bizzat üretimin içinde pratik yapacak şekilde eğitmeliyiz. Okulların yanına fabrika, tarım sahası, fabrikaların yanına okul açmalıyız.
Çevresiyle uyumlu, ahlaki değerleri olan, erdemli çocukları teşvik edecek, özendirecek tedbirler almalıyız…
Suçu azaltacak eğitsel tedbirleri almalı, adalet duygusunu yerleştirmeliyiz.
Bencil kişilikler yerine, paylaşan, yardımlaşan, iş bölümü yapabilen çocukların yetişmesini sağlayacak tedbirleri almalıyız.
Resim, Müzik, orkestra yarışmalarıyla tatlı rekabetler oluşturmalı, okullarını evleri gibi benimsemelerini sağlamalı, gençleri sanatla inceltmeliyiz..”
Doğayı koruma bilinci, sürdürülebilir çevre, geri dönüşüm, bedenini koruma, sağlık, kriminal davranışlardan uzaklaşma, erdemler, girişimci, cesur, yaratıcı…
Falan, Filan, feşmekan…
Ne bakan beni tanıdı, ne ben bakanı gördüm. Zaten o ben adını bile öğrenemeden görevinden alındı, ben mahkeme kararıyla kürkçü dükkânıma geri döndüm.
Ama o kapının üzerinde hala “Ulusal Projeler” yazısı duruyor…
Ben döndüm de beni gönderen bir daha dönemedi…
Evet.. Eğitim öğretim yılı açıldı, salgın(pandemi) problemi, her kafadan çıkan sesler, parası olanın iyi eğitim aldığı bir düzen…
Yoksulların çocukları yalnızca birkaç mucizeye imza atabilecek.. Okul da, hayat da
“Üsttekiler-Alttakiler olarak devam edip gidecek…
Ya da hem akıllı, hem erdemli ve iyi niyetli olan herkes üzerine düşeni yapacak..(yapıyor)muş gibi görünmeyecek.