Çok değil bundan yaklaşık 60 yıl öncesine kadar, Avrupa ülkeleri insanlık tarihi açısından farklı bir olaya sahne olmaya devam etti. İnsan (İnsanat) Bahçelerine..çok bilinmeyen, batıda bile çok tartışılmayan bir olgudur, bu.
Avrupa ülkeleri arasında sömürgeciliğin yaygınlaşmasıyla birlikte Belçika, Fransa, İspanya, Hollanda, Macaristan, İsveç, Almanya, İtalya, Amerika gibi pek çok ülke insanlık dışı bir uygulamaya imza atarak, Afrikalılar başta olmak üzere farklı bölgelerden topladıkları yerli halkı ‘’human zoos ‘’ adı verilen insan hayvanat bahçelerinde sergilemeye başladı. ‘Vahşi insanlar, ilkeller, insana en çok benzeyen varlık bu galiba’ diye tasnif ediliyorlardı.
Hayvanat bahçelerinde, fuarlarda ve sergi alanlarında teşhir edilmek üzere 35 binden fazla insan gemilerle, kafesler içerisinde Avrupa ve Amerika’ya taşındı. Bu insanlar kadın, erkek, çocuk ayrımı yapılmaksızın ‘’vahşi hayvanlar” gibi etrafı çitlerle çevrili hayvanat bahçelerinde, hatta bazıları kafesler içerisinde sergilendi. Hayvanat bahçelerinde kafeslere asılan kimlik levhaları gibi bu insanların sergilendiği kafeslere de benzer yazılar asıldı:
Afrika Pigmesi, “Ota Benga” |
Yaş: 23 Yıl |
Boy: 1.49 metre |
Ağırlık: 46 kg |
Kasai Nehri, Kongo Özgür Devleti, Güney Orta Afrika’dan Dr. Samuel P. Verner tarafından getirildi. Eylül boyunca her öğleden sonra sergilenecektir. |
Özellikle dünya fuarı bu sunum için uygun bir yerdi.1889 Dünya Fuarında 28 milyon ziyaretçi vardı.1906 ve 1922’de Marsilya’da, 1907 ve 1931’de Paris’de yapılan koloni sergilerinde de insan bahçeleri yer aldı. Almanya’da 1930’lu yıllara kadar 400 yabancı halk ve ırk teşhiri yapıldı. Sergiler çoğu zaman taşınabilir oluyor ve aynı günde farklı yerlerde gösterilebiliyordu. Girişteki levhada tıpkı hayvanat bahçelerindeki gibi bir levha asılıydı: “lütfen yiyecek vermeyin daha önce beslendiler”. Sergilenen insanların çoğunun üzeri açılıyordu çünkü anatomilerini görmek de önemliydi. Pek çoğu teşhir edilirken geldikleri ülkedeki virüslerle başa çıkamadıkları için suçiçeği, verem, kızamık gibi hastalıklardan hayatlarını kaybetti.. Ölenler de sergilendi.
Sadece Fransa’nın altı şehrinde sömürge ülkelerinden getirilen insanların sergilendiği bahçeler kurulmuştu. En önemlisi Eiffel Kulesinin altında kurulan insan hayvanat bahçesinde pek çok gösteri şekli vardı. Bunlardan birisinin konusu havuzda siyahların yüzmesiydi. Gösteriyi hareketlendirmek için havuza attıkları paraları siyahlara bulduruyorlardı. Müzik eşliğinde yapılan fuar tanıtımında verilmek istenen mesaj açıktı: “ Gelin görün Fransa, medeniyet misyonunu gerçekleştirirken meşguliyet alanındaki çeşitliliğe tanık olun.” 1870-1930 yılları arasında yarım milyar insan bu bahçeleri ziyaret etti. Bu uygulama Avrupa’da otantik bir değer olarak görülüp kitleler tarafından kolayca benimsendi. Böylece sömürgecilik meşru bir hal aldı, işgal edilen topraklarda istediklerini yapabileceklerinin varsaydılar.
Kendilerini işgal ettikleri topraklarda yaşayan halktan üstün ve medeni gören Avrupa ülkelerindeki bu uygulama 1958 yılına kadar devam etti. Bir daha yaşanmamasını dileriz.