İkinci Dünya Savaşı’nın bütün hızıyla devam ettiği 1943-1944 yıllarında, Sovyetler Birliği’nin kendi vatandaşlarına uyguladığı sürgün ve soykırım hareketi bugün pek çok yönleriyle bilinmektedir.
2 Kasım 1943 tarihinde Kafkasya’dan Karaçaylıların sürülmeleriyle başlayan bu felaketler zinciri, 1944 yılı Şubat ve Mart aylarında Çeçen-İnguşların ve Malkarlıların Kafkasya’dan tehciriyle devam etmiş, Mayıs ayında Kırım Tatarlarının ata yurtlarından sürülmeleriyle en korkunç boyutlarına ulaşmıştır. Perdeyi ise 1944 yılı sonlarında Gürcistan’ın Türkiye sınırlarında yaşamakta olan Ahıskalıların sürgünü kapatmıştır.
Karaçay Malkarlar 19. yüzyıl başları ile 20. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı yaklaşık yüz kırk yıllık bir dönem savaşlar, göçler, sürgünler ve soykırımlarla geçmiştir. Bu süre içinde Karaçaylılar nüfuslarının büyük bölümünü kaybetmişler, değerli evlatlarını savaş ve sürgünlerde şehit vermişlerdir.
2 Kasım 1943 ve 8 Mart 1944; Karaçay-Malkar halkının savaşlar, istilalar, hürriyet mücadeleleriyle dolu tarihlerindeki iki kara gün. Kafkasya’nın Orta Kafkaslar bölümünde, sarp dağlar ve derin vadiler arasında uzanan topraklarda yüzlerce yıldan beri yaşamakta olan Karaçay-Malkar Türkleri İkinci Dünya Savaşı’nın bütün hızıyla devam ettiği günlerde, Sovyet hükümetine karşı ihanet, vatan hainliği ve düşmanla işbirliği suçlamalarıyla Atayurtlarından koparılarak, yediden yetmişe Orta Asya ve Sibirya’ya sürülmüşlerdi.
Sürgün öncesinde neler yaşandı kısaca bir göz atmak gerekir diye düşünüyoruz.
1828 yılında Rusların istilasına karşı büyük bir direniş gösterildi ama önüne geçilemedi.
1854’te Kadı Muhammed Hubi’nin önderliğinde, Rus işgaline karşı çıkan isyanı bastırmakta oldukça zorlandılar. Uzun yıllar boyunca diğer Kafkasyalı halklara uyguladıkları baskı ve şiddet elbette ki Karaçaylara da sirayet etmişti ve sürgüne zorlanmalarıyla beraber 1873 yılında ayaklanmalar başladı ve bu ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırıldı. Bunun üzerine 1885 ve 1905 yıllarında halkın büyük bir bölümü Anadolu’ya sürgün edildi. Kalanlar ise 1943 yılına kadar Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi verdi.
1920’de General Mirzakul Kırımşahval ile General Kılıç Geriy önderliğinde, Çerkezlerin ve diğer Kafkasyalı halkların da desteğiyle güçlü bir direniş örneği gösterildi ve bu da bastırıldı. Şüphesiz Karaçayların bu kadar şiddetle yok edilmek istenilmesinde Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni müdafaa etmelerinin de büyük bir payı vardı. Sonrasında Karaçay-Malkar halkı herhangi bir devlet düşmanlığı yapmasa da her zaman anavatanlarında suçlu muamelesi gördü.
1922’ de kızıl ordu seçkinlerinden Budyonni önderliğinde Karaçay’a baskın yapıldı ve yüzlerce subay kurşuna dizildi. Bu sırada şehit edilen Karaçaylılardan bazıları:
Gazi Hacı Laypan, Bashanuk Kırımşahval, Davut Özden, Barisbi Duda, Catday Bayramuk’tu.
Sonrasında Sovyetlerde başlatılan sözde muhtariyetler üzerine Karaçaylar da Balkar- Kabardey muhtar idaresi şekline dönüştürülmüştür. Karaçayların başına gelen bunca felaketin aslında Karaçay’ın kendi içindeki feodal sisteminden ve kendi milliyetçiliklerinden, ayrıca çarlık destekçileri yüzünden geldiği Sovyet propagandacıları tarafından Karaçay halkına yayılmaktaydı.
1925 yılı itibariyle, Karaçay idaresinin başında bulunan Rus idaresi, tüm kadrolara kendi adamlarını yerleştirmekle beraber, direniş gösterenleri yargılamaya ve büyük sülaleleri tasfiye etmeye başladılar. O Karaçay sülalelerinden bazıları: Kırımşahval, Duda, Bayçora, Botaş, Catto, Özden, Bayramuk, Hubi, Caraştı, Koçkar, Aybaz, Sılpagar, Erikgen, Koban, Abayhan, Şidak, Ali, Tok, Blimgot idi. Balkarlardan da Oruzbiy, Barisbiy, Şakman, Şahan, Kelemet, Süyünç, Aydadul, Canhot sülaleleri imha edildi.
1926 da Çağafar Hacir, Mehmet Ali botaş, Salih Barisbiy, İbrahim Koba, Şaban Gagu, Maşak Hubi, Musa Bayramuk, Şamail Gaca ve Mehmet Tambiy’in de aralarında bulunduğu 14 seçkin din mensubu tevkif edildi.
1928’de eğitim kurumlarından Tohtar Bici, Hasanbiy Hubi, Ramazan Bayçora, Osman Hasan, Hamzat Botaş, Hızır Bayramuk, Kırım Koban gibi Karaçay aydınları tasfiye edilip yerlerine Rus propagandacıları getirildi.
1930 yılında, Karaçay ve Çerkezler isyan etti ve ülkedeki Rus askerlerini kovdu. Bunun üzerine başlayan savaşta, 3000 Kafkasyalı kurşuna dizildi, 17000 kişi Sibirya’ya sürüldü.
1934 te 3000 kişi devlet düşmanlığı, vatan hainliği gibi yaftalarla Orta Asya’ya sürüldü.
1936-38 yılları arasında direnişte 7000 Karaçay Malkar daha kurşuna dizilerek öldürüldü.
Öldürülenlerden bazıları; doktor ve eğitmen olan İsmail Akbay, Taubiy Hubiy, Hasanbiy Hubiy, Nürçuk Koçkar, Ramazan Kuat, Seyitbiy Kırımşahval, İsmail Karaket, Ramazan Teke, Hacı İshak Bayçora, Ahmet Koban, Aslanbek Koçkar, Osman Hasan, Azret Örten’di.
1938 yılı itibariyle Eğitim sistemini Latin alfabesine dönüştüren Karaçayların tüm Latin alfabesiyle yazılmış eserleri Bolşevik düşmanlığı sebebiyle imha edilip, tüm kurum ve basılacak eserlerde Kiril alfabesinin geçerli olacağı zorunluluğu getirilmişti. Kafkasya ve diğer bölgelerde de Kiril harici alfabe kullanılması yasaklanmıştı. Yeni alfabe ile yazılanlardaki bilgiler de artık yeniydi. Karaçayların tarihlerine ilişkin tüm gerçekler silinmişti ve artık Politbüronun izninden çıkmayan hiçbir yayın basılamayacaktı. Bu ve buna benzer baskıcı politikalara direnenlerin yaşama şansı çok zayıftı.
Bölge, Ocak 1943’te Almanlardan kurtarıldı. 2 Kasım 1943 ve 8 Mart 1944’te güya Alman ordusuyla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Karaçay-Malkar nüfusunun tamamı yurtlarından hayvan vagonlarına doldurularak, topyekûn bir sürgüne ve soykırıma maruz kaldılar. Bu sürgün sırasında da toplam nüfuslarının yarısını kaybettiler.
Orta Asya ve Sibirya’daki sürgün yerlerinde 14 yıl kalan Karaçay-Malkar halkı, 1957 yılında itibarları iade edilince Kafkasya’daki eski yurtlarına geri döndüler. Kafkasya’ya geri dönen Karaçay-Malkarlılar, burada Kabardey, Besleney, Abaza ve Nogay halklarıyla birlikte Karaçay-Çerkez Özerk Bölgesi idaresi altına, Malkarlılar ise Kabardey-Balkar Özerk Cumhuriyeti idaresi altına alındılar.
Milli varlığını korumak için direnmekle beraber Sovyet ordusuyla Almanlara karşı savaşan Karaçaylar vardı. Davut Baykul, Hasan Bostan, Muhamet Urus, Torhtar Borlak gibi Sovyet ordusunda Almanlarla çarpışarak ölen Karaçaylılar olduğu gibi kalemiyle savaşanlar da olmuştu. Onlardan biri olan dönemin aydın kadınlarından Abidat Botaş da, rejim lehine yazılar yazmasına ve hiçbir mürteci tutum içerisinde bulunmamasına rağmen, babası ve kocası hapse atılmıştı. Yazdığı tüm eserleriyle birlikte tüm arşivi, 3 arabayla birlikte toplanıp Karacurt köyünün meydanında gazyağı dökülerek yakılmıştı. Kendisi de 1943 yılında sürgüne gönderilmişti.
Bundan 72 yıl önce 2 Kasım 1943 yılında Karaçaylar, 8 Mart 1944 yılında Balkarlar topraklarından çıkarılıp topyekûn sürgüne maruz bırakıldılar. Bu sürgün sırasında toplam nüfusun yarısı yok oldu. Sürgün sırasında ve sonrasında yaşanan sorunlar, etkisini hala hissettirmekte.
Kaynakça:
– www.kafkas.gen.tr Kafkasya dergisi,1951,sayı4-5,M. Aslenbek Kuzey Kafkasya’da Karaçayların imhası.
– M. Aslanbek, Karaçay Malkar Türklerinin faciası.
– Tavkul,Ufuk.Kafkasya Tarihinde Karaçay-Malkar Halkı, Marje dergisi mart 93.
– Kafkasya Gerçeği Dergisi,1993,sayı 12,Bizim insanlarımız: Abidat Botaş-Y.Thakuaho
.- http://www.kafkasyaforumu.org/makaleler