Güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim ahenkli, zengin lisanımız yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. (1928)Mustafa Kemâl ATATÜRK
Dilbilgisi, bir dilin doğru yazılması ve doğru konuşulmasının yöntemini gösterir. Dil düzeninin koruyucusu olan bu kurallar, düşüncelerimizi, duygularımızı düzgün ve anlaşılır bir biçimde anlatmamıza yardımcı olur.
Yazı dili ve konuşma dili arasında sağlam bir bağ vardır. Yazılı işâretler (harfler) ve bunların bir araya gelmesiyle oluşan sözcükler, sözcüklerden oluşan tümceler, dilbilgisi kuralları ve noktalama işâretleriyle birlikte yazı dilini oluşturur. Yazı bir iletişim aracıdır. Fakat çok daha sık kullandığımız bir iletişim şekli olan “konuşmak” da aslında bu şekilleri (harfleri) sese dönüştürmekle mümkün olmaktadır.
Dilbilgisi açısından ses, konuşmanın işlevli en küçük birimidir. En küçüğünden en büyüğüne kadar bütün dil birlikleri seslerden oluşur. Heceler, ekler, sözcükler, tümceler birtakım seslerin birleşmesinden oluşurlar. Tümce içerisinde sözcükler, sözcük içinde heceler vardır. En küçük birimse sestir. Konuşmadaki sesleri ifâde eden yazılı sembollere harf denir. Harf sesin yazıdaki karşılığıdır. Türkçe, her bir sesin tek bir harfle gösterildiği bir dildir. Yani “a” sesinin işâreti sadece “a”yı belirtir. Ünsüzler de tıpkı ünlüler gibi sözcük içerisinde tek bir sesi ifade ederler. Sadece söyleyişte yanlarına “e” ünlüsü getirilerek söylenir. “ke”, “re”, “me” gibi…
Konuşmamızı sağlayan ses organlarımız diğer uluslara bağlı kişilerle temelde aynı olsa da, yabancı dillerin ses sistemleri arasında ayrımlar vardır. Anadilin ses sistemi, daha sonra öğrenilmek istenen ikinci ya da üçüncü dilleri etkiler. Sesler açısından örnek verecek olursak, Almancada sâdece ince “l” bulunurken Türkçede doğu kökenli “kabûl” sözcüğündeki “l” ince, buna karşın “takla” sözcüğündeki “l” kalındır.
Söyleyiş özellikleri sadece Türkçede değil diğer dillerde de vardır. Dolayısıyla bir dili öğrenirken o dilin fonetik kurallarını öğrenmek ve söyleyişe dikkat etmek gerekir. Dil bir iletişim aracıysa bunun gereğini yerine getirmeliyiz ki günlük yaşamımızda fazla zorluk çekmeyelim.
Türkçenin ses yapısına baktığımızda uzun söylenen ünlü yoktur. Bu duruma Doğu kökenli sözcüklerde rastlanır. Bazıları ses dizgemize uydurulmuş ve kısa söylenmeye başlanmıştır. Bazıları da asıl durumlarını korumuş ve Standart Türkçeye o şekilde yerleşmiştir. Biz her ne kadar “yerleşmiştir” desek de dil canlı bir varlık olduğu için bazı sözcükler zamanla hem yazımda hem de söyleyişte değişime uğrayabilir.
Konuşma dilinin özelliklerini kullanabilmek için o dilin fonetiğini öğrenmek gerekir.
Fonetik bilimi dilin ses dizgesini inceler. Konuşma dilinde kullandığımız sesleri belirli işâretlerle yazıya aktarırız. Türkçede bunlara harf denir. Her bir sesin ağızdan çıkış noktaları farklıdır. Ünlüler, ağız içerisinde hiçbir engele takılmadan bir çırpıda söylenen seslerdir. Türkçenin ünlüleri şunlardır:/a/ /e/ /ı/ /i/ /o/ /ö/ /u/ /ü/. Ünsüzlerin ağızdan çıkış yerleri farklıdır ve fonetikte, ağızdan çıkış biçimlerine göre engelli sesler olarak tanımlanırlar.
Örneğin, alt ve üst dudağın açılıp kapanmasıyla çıkarılan /b/ /p/ /m/ sesleri Standart Türkçede çift dudak ünsüzleri olarak adlandırılır. /f/ /v/ sesleri üst dişlerin alt dudağa değmesiyle söylenir ve bunlara “dudak – diş ünsüzleri” denir.
Dil ucunun üst dişlerin ardına değmesiyle /d/ /t/ seslerini çıkarırız. /n/ /r/ sesleri dil ucunun üst diş etinin arkasına değmesiyle çıkarılır. /s/ /z/ seslerini çıkarırken ise dil ucu alt diş etinin arkasına değer. /c/ /ç/ /j/ /ş/ /y/ seslerini dili ön damağa doğru tümsekleştirip söyleriz. Dil ucunun öndamağa doğru yükselmesiyle /l/ sesini çıkarırız. /ğ/ ise sözcük içerisinde söyleyişte yitirilir ve kendinden önceki ünlüyü uzatır. >kâğıt<, >öğretmen<, >düğün< gibi.
/k/ ve /g/ harflerini söylerken sesi gırtlaktan çıkarmamaya özen göstermeliyiz. Bunlar dilin arka kısmının tümsekleşerek arka damağa değmesiyle söylenir. Örneğin; >kalem<, >kadın< , >gaflet<, >gâye< …
/h/ sesi fonetikte gırtlak sesi olarak adlandırılmıştır. Ama Türkçede gırtlaktan söyleyiş yoktur. Türkçe, diyaframda bulunan havanın itilerek konuşulduğu bir dildir. Türkçede bu harf diyaframdan gelen hava yardımıyla söylendiğinden /h/ gırtlak sesi olarak adlandırılmıştır. Örnek, >Ahmet< teki /h/ sesi gırtlaktan söylenmez.
“Dilin en küçük birimi olan seslerin, ağızdan çıkış noktaları neden bu kadar önemlidir” sorusuna gelince… Ağız yapısında fizyolojik bir bozukluk yoksa konuşmanın anlaşılabilmesi için seslerin net bir biçimde söylenmesi iletişimi ve anlaşılabilmeyi sağlar. Sözcükleri telâffuz ederken yanlışlıkla söylenmeyen sesler, iletişim bozukluğuna neden olur. Gerçekte söylenmeyen harf yalnızca /ğ/ dir.
Bazen karşımızdaki kişiye “anlamadım, tekrarlar mısın” deme gereği duyarız. Anlaşılmayan söz söylemek iletişim kurmak değildir.
Gelelim /ğ/ harfine. Standart Türkçenin fonetiğinde /ğ/ nin kendinden önce gelen ünlüyü uzatma görevi vardır. Örneğin, >kağıt< yazarız > kâ:t< diye okuruz. >öğretmen< diye yazarız >ö:retmen< diye okuruz. Türkçenin ses yapısında uzun söylenen ünlü yoktur. Dilimize girmiş bazı Arapça ve Farsça kökenli sözcüklerde yer alan uzun söylenen ünlüler vardır. Bu sözcüklere daha sonraki programlarımızda değineceğiz. /ğ/ ‘nin ikinci görevi yazımda anlam ayırıcı olmasıdır. >dağ< ve dahî anlamına gelen >da< bağlacını ya da >yağ< ve >yaa< ünlemini birbirinden ayırt edebilmek için kullanırız. Bir kez daha söyleyelim; /ğ/ ‘yi telâffuz etmez ondan önce gelen ünlüyü uzatırız. Şimdi hep birlikte şu sözcükleri tekrar edelim. >da:< >ya:< >ka:ıt< >a:aç< >ö:retmen< >dü:ün< >u:rak< < >a:ır< >i:ne< >ya:mur< >di:er<
Doğru, güzel ve etkili konuşabilmek anadilimiz Türkçenin anlaşılır olmasını sağlar. İletişimin en önemli unsuru konuştuğumuz dili anlayabilmek, ruhunu ve özünü aktarabilmektir. Sevgi ve Saygılarımla…
NOT: ( : ) iki nokta üst üste işâreti fonetikte yanındaki ünlünün uzun okunacağını gösterir.