Okullarımızda hiçbir derse başlamadan vicdanı mı (öğrenip) öğretsek önce? Bütün her şeyi bir kenara bırakıp, sözde muasır medeniyetler seviyesi dediğimiz yere giderken nelerden vazgeçtiğimizi tartalım mı sonra? Çocuklarımızı sadece maddeci öğretim çarkına bırakıp, bütün insanî değerleri görmezden geldiğimizi mi itiraf edelim yoksa? Maalesef, lükste yarışın önem kazandığı günümüzde, iyi okullarda okumak ve iyi geliri olan bir iş sahibi olup çok para kazanmak amaç haline gelmiş durumda. Bunun asıl sebebini de; çocuklarımızın bizim yaşadığımızdan daha rahat bir hayat yaşamalarını’ istememiz gibi anlatıyoruz. Ve bunu gerçekleştirmek için de gelişmiş olduğuna inandığımız ülkeleri model alarak işin kolayına kaçıp sadece görünüşü taklit yoluna gidiyoruz. O yüzden etek boyunu kısaltınca modern, uzatınca mutaassıp olacağımızı zannedip içeriği görmezden geliyoruz.
İnsan hayatında önemli dönüm noktaları var ve bunlardan birisi de üniversite seçimidir. Türkiye’de üniversiteye adım atmak yıllar süren kurslar, ek dersler ve aslında hayata dair tüm faaliyetleri erteleyerek hazırlanılan uzun bir süreçtir. Peki, üniversiteye giriş için gerekli olan normal şartlar nelerdir yahut neler olmalıdır? Hangi şartlar tamamlandıktan sonra ilk adım atılmalıdır. Bir önceki sayıda bahsetmiştim; Amerika’da okulda verilen eğitim sadece müfredatta yer alan konularla bitmiyor. Öğrenci okul içinde ve dışında spor, müzik, sanatın değişik dallara ve yardım faaliyetlerine de yönlendiriliyor. Küçük yaştan itibaren başkalarına yardım etmenin ne kadar önemli olduğu konusunda bilinçlendiriliyor. Her türlü engelliliğin normal olduğunu kendileriyle beraber ayrım gözetilmeden aynı dersleri alan, bedenen ve zihinsel engelli arkadaşlarıyla birarada okuyarak anlıyor ve kabulleniyorlar. Yabancı dil olarak İspanyolca’nın veya Fransızca’nın yanında işaret dili de öğreniyorlar; hem de zevkle ve hiç garipsemeden… Bunları okurken aklımızda soru işaretleri belirmeye başladı mı? Nasıl olur da benim her yönden normal sayılan çocuğumla sakat bir çocuk aynı sınıfa girer? Benim rahat duyan ve konuşan çocuğum neden işaret dili öğrenmeye ihtiyaç duysun? Bunları öğrenmesi onun üniversite sınavında işine yarayacak mı? Engellilerle aynı sınıfta olduğu için diğer okulların gerisinde kalmaz mı? Peki, bunların yanı sıra asıl cevaplamamız gereken ve herkesin yaşama hakkına saygı duyan bir nesil hayali ne olacak? Yahut “eşitlik veya haline şükret” denilince akıllarına ne gelecek? Yanlış anlamayın bunları Türk eğitim sistemini kötülemek için yazmıyorum; aksine bir sistemi eğer taklit edeceksek içeriğini araştıralım, kendi kültürümüze, dinimize uygun yanlarına bakalım ve insani yönlerini de hesaba katarak yeniden şekillendirelim istiyorum.
Özellikle her öğrencinin eşit şartlarda olmadığını ve olamayacağını kabullenelim. Görünüşte dört dörtlük olan bir öğrencinin üniversite kapısından girmek veya hayata atılmak için ihtiyacı olanın sadece üniversite sınav sonuç belgesi olamayacağını idrak edelim. Amerikalı bir çocuk üniversiteye başvururken neler hazırlıyor bilmek ister misiniz? Tahmin ettiğiniz gibi sınavda aldığı puan ve okul notları muhakkak önemli ama okullar müracaat eden öğrencinin kim olduğunu merak ediyorlar. Seni bir robottan ayıran ne gibi özelliklerin var? Öyle ya programlanmış her makine sınavdan yüksek not alabilir ama seni makine olmaktan çıkaran meziyetlerin neler? Aynı okula müracaat eden iki öğrenci düşünün; birisinin ders notları çok yüksek ama sosyal hiç bir becerisi yok, diğerinin ise not ortalaması biraz düşük ama iyi bir sporcu, sosyal çalışmaları var ve pek çok gruba üye… Okulların tercihi her zaman ikinci çocuktan yanadır; çünkü aradıkları vasıf, okulu bitirince kendilerini her türlü temsil edebilecek bir örnek vatandaşlıktır. Not ortalamasının yüksek olmasının haricinde hiçbir artısı olmayan çocuklara sorarlar bu yaşa gelene kadar ders çalışmanın haricinde ne yaptın? Hiç bir yardım kuruluşunda gönüllü oldun mu? Grup projelerinde çalıştın mı? Ne gibi hobilerin var? Kendi paranı kazanıp iş tecrübesi edindin mi? Kendini tanıtabilir misin? Hedeflerini biliyor musun? Hayata dair planların neler? …
Sizler anne baba olarak el bebek gül bebek yetiştirdiğiniz, elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan gözünün içine bakarak sınava hazırladığınız çocuğunuzun hayat karşısında nutkunun tutulacağını hesapladınız mı? Herkesin onu baş tacı etmeyeceğini ve emir alması gerektiğini anlattınız mı? İnsan münasebetlerinin ve sohbet edebilmenin artı puan olduğunu biliyor mu, hayatında hiç çaba harcamadan elde ettiği her şeyin aslında bir emek istediğinin farkında mı? Umarım bu sorular çok ağır olmamıştır. Muasır medeniyetler seviyesi diye başladık ya, Amerika’da ki çocuklar bu soruların çoğuna evet cevabı vererek üniversiteye adım atıyorlar. Bu yüzden kendilerine güvenleri sonsuz. Belki diğer ülkelerdeki öğrenciler kadar detaylı bilgileri yok ama okurken çalışıp para kazandıkları için ekonomiden anlıyorlar. Sınıf arkadaşları aynı seviyede ve hep bir örnek olmadığı için insanların farklılıklarının da normal olduğunu biliyorlar. İlkokuldan itibaren grup çalışması yaptıkları için bencilliğin değil beraber çalışmanın onlara kazandıracağı değeri biliyorlar. Hep spor yaptığı için vücutları sağlam ve hobileri olduğu için kafaları rahat. Bir de dili, rengi ve dini ne olursa olsun bütün arkadaşlarıyla beraber ülkelerine bağlılık yeminlerini her fırsatta yeniledikleri için kendileriyle ve ülkeleriyle gurur duyuyorlar.
İstisnalar var muhakkak; sonuçta insandan bahsediyoruz, ama hep beraber doğru yöntemlerle ciddiyetle çalıştıktan sonra aşılamayacak engel yoktur.