Türklerin Geleneksel Milli Bayramı Nevruz

nw

Yeni Gün Bayramı, Bahar Bayramı olarak bilinen Nevruz, klasik Çin kaynaklarına göre tüm Türk boyları tarafından Hun döneminden beri Yeni Gün, Yıl Başı, Baş Ay, baharın gelişi, ekin mevsiminin başlangıcı, doğanın yenilenişi, gece ile gündüzün eşitlendiği bir bayram olarak çeşit çeşit yarışmaların eşliğinde kutlanan ve kutsanan Milli Bayramdır. Balkanlardan Anadolu’ya, Türkmenistan’a, Azerbaycan’dan Kazakistan’a Kırgızistan’dan Özbekistan’a ve Sibirya’dan Doğu Türkistan’a kadar Türklerin bulunduğu bütün coğrafyada kutlanan Nevruz tüm Türk Dünyasının büyük çapta coşku ve neşeyle kutladıkları bir bahar ve yeni yıl bayramıdır. Nevruz, Türk boylarının Ortak Mirasıdır ve birlik ve beraberliğin simgesidir. Türkiye Türkçesinde ve Türkmencede Nevruz olarak söylen bu bayram, diğer Türk halkları arasında da benzer adlarla; Uygurcada ve Azericede Novruz, Kazakçada Navruz, Özbekçede Navroz, şeklinde telaffuz edilmektedir.

Doğu Türkistan’ın Çin tarafından, Batı Türkistan’ın ise Sovyetler tarafından işgal edilmesi sonucunda Nevruz Bayramı bir bayram olmaktan çıkartılmış ve siyasi araç haline dönüştürülmüştür. Nevruz kutlamaları, 20. Yüzyılın başlarında, Çinliler (1938 yılında) ve Ruslar (1926 yılında) tarafından yasaklanmıştır. Böylece, Türklere özgü olan değerler: örf adet ve gelenek görenekler kısıtlanmaya başlamış ve bunun devamında da milli bayramların kutlamalarına da hem Çin hem de Rus Hükümetleri tarafından yasaklar getirilmiştir. Çin ve Rusların uygulamaya çalıştıkları ideolojileri açısından tehlike arz eden bütün unsurlar ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.

Ancak, Nevruz, Uygur Türkleri arasında diğer Türk boylarında olduğu gibi eski devirlerinden beri, tabiatın canlanmasının bir nişanesi ve yeni yıl ve olarak kutlanan bir gündür. Uygurlar Türkleri, bütün yasaklara rağmen Nevruz’a ait gelenekleri devam ettirmişler ve çeşitli etkinliklerle kutlamaya devam etmişlerdir.

nw3

Doğu Türkistan’da 1976 yılında Mao’nun ölmesi ile yasaklar gevşemiş olmasına rağmen Uygur Türkleri Nevruz kutlamalarını 1980 yılların ortalarından itibaren hatırlamaya ve ufak ufak kutlamaya başlanmıştır. Ben Pekin’de Milletler Üniversitesinde okuduğum yıllarda yani 1987 yılında mezun olmadan önce bir iki defa 21 Mart’ta çeşitli eğlenceler düzenleyerek Nevruzu kutladığımız hatırlıyorum. Doğu Türkistan’da, Çin hükümeti, 1989 yılından itibaren Nevruzu resmi olarak kutlanmasına izin vermesinden bu yana Nevruz kutlama törenleri, etkinlikler ve Nevruza özel eğlence programları Radyo ve Televizyonlarda da yayınlanmaya devam etmektedir.

Aslında, Nevruz kutlamalarının yasak olduğu yıllarda da Nevruz, Uygur ailelerinde örf adet ve gelenek olarak hiçbir zaman unutulmuş değildi. Ben kendimi bildiğimden beri Uygurlar, bütün komşular, bütün şehir halkı, bütün köy halkı haftalar öncesinden 21 Mart hazırlığı olarak boyanması gereken evler yeniden boyanırdı. Evlerde detaylı olarak genel temizlik yapılmaya çalışırlardı. O temizlik yapılmaz ise, uğursuzluk olacağını söylerdi büyüklerimiz.

21 Mart günü ise, her zaman çiğ satılan yumurtalar boyanarak pişirilmiş olarak satılır ve Pazar yerlerinde yumurta tokuşturma yarışmaları düzenlenirdi. Uygur Türklerinde Nevruz ya da Bahar Bayramı adı altında devam ettirdiği adetlerden bazıları şunlardır:

  • Nevruz Aşı

Nevruz Bayramı günü hazırlanan bir yemektir. Etkinlikler tamamlandıktan sonra elbirliği ile hazırlanır.  Mısır, buğday, arpa, pirinç, nohut, purçak (fasulye), soya gibi yedi çeşit tahıldan yapılan Nevruz aşı hazırlanır ve Türkiye’de komşulara aşure dağıttığı gibi herkes en az yedi komşusuna dağıtırdı, tabi genelde komşularının hepsine dağıtılırdı.

  • Nevruz Suyu

Güle (kayısı kurusu), şeftali kurusu, “Çilan” (hünnap), kuru üzüm gibi pek çok meyve kurularını bir arada kaynatıp Nevruz suyu ya da bahar içeceği de hazırlanırdı. Bu karışımdan hazırlanan suyun içilmesi ile hastalıklardan korunduğuna inanılırdı.

  • Nevruz Ziyareti

Nevruz’da yapılagelen önemli geleneklerden biri de sosyal dayanışmayla ilgilidir. Akrabalar, dost ve biraderler,  hastaları ziyaret ederler, mezarlıklara gidilerek dua edilir. Nevruz dargınlıkların sona erdirildiği, aile büyüklerinin ziyaret edildiği,  saygı ve sevginin ifade edildiği bir gündür. Nevruz’da dağlara, göllere güzel manzaralı yeşilliklere yapılan “Seyleler” (geziler) düzenlenir. Bu gezilerde çeşitli çalgılar çalınır, şarkılar söylenir. Hatta mahallede belirlenen bir evde dans ve şarkılar düzenlenip hep birlikte eğlenilir. Ben 1981 yılında lisede iken 21 Martta bütün okulumuzda dağa tırmanma yarışı düzenlendiğini hatırlıyorum.

  • Nevruz Oyunları

Nevruz’da her yerde oyunlar oynanır. Bu etkinliklere her yaştan insan katılarak hünerlerini sergiler. Çok çeşitli gösteriler sahnelenir. Öyle ki, Uygur Türkleri arasında 50’den fazla Nevruz gösterisi türü varlığını devam ettirmektedir. Bu gösteriler ve Nevruz’a özgü olarak da 70’den fazla “Nevruz Namesi”” bulunmaktadır. Nevruz’da ayrıca bir de hikâye günü düzenlenir ve toplanan kalabalığa, meddahlarca Nevruziye destanları anlatılır. Etkinlikler 21 Mart’tan sonra da yedi gün daha kadar devam eder.

SSCB’nin çökmesi ise Orta Asya Türk Cumhuriyetleri de eski gelenek göreneklerini canlandırmaya başlamıştır. Özbekistan 1990 yılında, Kazakistan ise, 1988 yılından itibaren Nevruz’u kutlamaya başlamıştır. Türk Dünyasının ortak mirası ve milli bayramı Nevruz kutlamaları Türkiye’de ilk defa Türk Dünyası birlikte 1995 yılında Ankara’da kutlanmıştır.

Türk Dili Konuşan Ülkeler Kültür Bakanları 20 Mart 1995 tarihinde Ankara’da yaptıkları toplantıda; 17-18 Şubat 1994 tarihinde Marmaris’te yapılan IV. Dönem Toplantılarının Sonuç Bildirisinin 5. Maddesinde yer alan “Nevruz Bayramının bütün TÜRKSOY üyesi ülkelerce benimsenerek kutlanması konusundaki kararın uygulamaya konulması ile ilgili çalışmaları gözden geçirilmiştir (Tural 1995: 13).

Türk Dili Konuşan Ülkelerin Kültür Bakanları, 21 Mart’ı herkes için ortak çağrışım yapar bir hüviyet kazanmış bulunan ‘nevruz’ sözcüğü ile ‘Nevruz Bayramı’ adı altında kutlamaya karar vermiş ve bu durumu kültür bakanları ortak bir bildiri düzenleyerek dünya kamuoyuna açıklamışlardır. Bu bildiri, kutlamalar ile ilgili şu açıklamayı vermektedir: “Bakanlar, dünya milletleri arasında barışın, hoşgörü ve dayanışmanın geliştirilmesine katkıda bulunacak her türlü girişimin desteklenmesi gerektiğinin bilinci içinde; dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk toplumlarının ortak kültürünün ürünü olan Nevruz’un Türk topluluklarınca yüzyıllardır kutlanmakta olduğunu dikkate alarak; Nevruz’un insanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve saygıyı perçinleyen, insanların birbirleriyle olan dargınlıklarını unuttukları, kardeşçe kucaklaştıkları, birlik ve beraberliğin, bir arada yaşama arzusunun kuvvetlendiği, inançların, örf ve âdetlerin sergilendiği bir gelenek ve bayram olduğunu kaydederek; Nevruz’un çeşitli kültürel etkinliklerle aynı gün hep birlikte kutlanmasının önemini vurgulayarak; 21 Mart tarihinin aynı zamanda Birleşmiş Milletler tarafından “Irk Ayrımı ile Mücadele Günü” olarak kabul edilmiş bulunduğuna da dikkat çekerek; Türk dünyasının ortak kültürünün ürünü olan Nevruz’un insanlar arasındaki sevgi, dayanışma, hoşgörü ve barış ortamının evrensel boyutta geliştirilmesine katkılar sağlayacağı inancı ile ilkbaharı müjdeleyen, birliğin, beraberliğin, barışın, bolluk ve bereketin simgesi olan Nevruz’un, bundan böyle Türk dünyasının ortak bir günü olarak anılması ve kutlanmasını kararlaştırmıştır” (Tural 1995:13). Ve bu bildiri doğrultusunda, Türk cumhuriyetleri ve Türk toplulukları, Nevruz Bayramı adıyla, tarihî Türk takvimi yılbaşını, 1994’ten bu yana, birlikte, aynı günde coşku ile kutlamakta ve törenler yapılmaktadır.

NEVRUZ 1

Çin kaynaklarında yer alan kayıtlara göre de Türklerin Hun dönemlerden bu yana kutladığı Yeni Yıl, Yıl Başı, Baş Ay ve Baharın Bayramı olarak kutlanan Nevruz, Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t-Türk’te kaydedilen bilgiye göre Türklerin on iki hayvanlı takvimde yeni yılın başlangıcıdır ve 21 Mart günü ile başlamaktadır.

Turktakvim1

On İkili Hayvan Takviminin Türkler tarafından ortaya konulduğunu ilk defa ortaya koyan ve ispat etmeye çalışan ünlü Fransız Türkolog Chavannes, “Le Cycle turc des Douze Animaux 12 Hayvanlı Türk Takvimi”, adlı araştırmasına göre Asya’da kullanılan 12 Hayvanlı takvim Türklere ait bir takvim sistemdi ve Çinliler bu takvimi Türklerden almışlardı. Chavannes bu yüzden de araştırmasının adını 12 Hayvanlı Türk Takvimi koymuştur. Chavannes’e göre, On ikili Hayvan Takviminin M.Ö. V yüzyıl esnasında Türk toplulukları arasında doğmuştur. Nitekim Çinlilerin bugün hâlâ kullandığı On İki Hayvanlı Burcu(Chinese Zodiac) Göktürk devrinden itibaren kullanılmaya başlanmıştır.

Günümüzde Nevruz, Türk dünyasında ve içinde bulunduğumuz coğrafyada Türkler ve çeşitli topluluklar tarafından kutlanmaya devam etmektedir. Doğa’nın yeniden canlanması ile bereketin gelmesi ile ilişkili olarak çeşitli kutlamaların, ayinlerin ve geleneklerin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan Nevruz, şarkılar, danslar, kutlama yemekleri ve diğer sosyal etkinlikler sayesinde, farklı kültür, din ve dillerden insanları bir araya getirmekte, aile ve toplumları birleştirmektedir. Dolayısıyla, 2009 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsilî Listesi’ne kaydedilmiştir. Hemen ertesi yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart’ın “Uluslararası Nevruz Günü” olarak ilan edilmesi kararını benimsemiştir.

Problem: Nevruz konusunda farklı yaklaşımlar ve yorumlar öne sürülmektedir. Konuya ideolojik ve dini olarak bakanlar olduğu gibi; Yeni Gün veya Yeni Yıl Bayramın günümüzdeki yaygın adının Farsça Nevruz olmasından dolayı Nevruz geleneğinin ilk önce Ön Asya’da ortaya çıktığı, Fars kökenli olduğu ve karşılıklı kültürel etkileşim sayesinde Orta Asya’daki göçebe Türk boyları tarafından benimsendiği veya Nevruz’un menşeinin bilinmediği gibi görüşler bulunmaktadır. Nevruz hakkında geniş ve önemli bilgiler veren Avesta rivayetleri ile Anadolu efsanelerindeki benzerlikler ile Eski Türk Yeni Yıl konusunda zengin bilgilerin yer aldığı Çin kaynakları yeterince araştırılmadan ve karşılaştırılmadan bu tahminler yapılmaktadır. Çin kaynakları, Avesta ve Anadolu efsanelerindeki bilgiler karşılaştırılarak bu konudaki muğlaklıklar en aza indirilebilir. Türk tarihinden, Türk takviminden, Türk mitolojisinden yola çıkarak, Nevruz adının Farsça kelime olsa da Türklerin tarihin en eski çağlarından günümüze dek varlığını sürdüren ve diğer toplumlarca da benimsenen somut olmayan kültürel varlığı olduğunu bilimsel çalışmalar ile ortaya konulmalıdır.

Ayrıca, belirsizliklerin hâkim olduğu ve çalkantılı olan bugünlerde Nevruz’un barış, dayanışma, uzlaşma ve güzel komşuluk gibi temel değerleri daha fazla önem taşımaktadır. Türklerin Hun döneminde ortaya çıkan çeşitli bayram ve festivallerinin devamı niteliğinde olan Yeni Yıl Bayramı ya da Nevruz, Türklerinin geçmişteki inanç ve eğlencelerini günümüze kadar getiren, bunların güzelliklerini ve farklılıklarını yansıtan önemli kültür taşıyıcı unsurlardan biridir. Dolayısıyla Nevruz geliştirilerek daha da zenginleştirilerek yaşatılmalı ve gelecek yeni nesillere aktarılması için çabalanmalıdır.

Nevruzun ve Bahar Bayramının yeni yılın ve baharın başlangıcı olduğu gibi bütün Türk âleminde yeni canlanmaların olmasına ve hayırlara vesile olması dileğiyle…

nw5

Nuraniye Ekrem

Doğu Türkistan’ın Artuş Şehri, 1 - Lisesi’nden (1978-1981) mezun oldum. Ön Lisan ve Üniversite eğitimimim için 1981 yılında Pekin’e gittim. Pekin Milletler Üniversitesi Çince Yüksek Okulu - Ön lisans (1981-1983), Pekin Merkezi Milletler Üniversitesi Türkoloji Bölümü - Lisans (1987-1989), Hacettepe Üniversitesi - Tarih Bölümü - Master (1990-1992), Hacettepe Üniversitesi – Tarih Bölümü - Doktora (1992-1999), TÜBİTAK - Hacettepe Üniversitesi - Doktora Sonrası ( 2008- 2009 ). Türk ve İslam tarihi açısından önemli hükümdar olan ve Karahanlıların 920-958 yılları arasındaki hükümdarı Abdülkerîm Satuk Buğra Han, 955 yılında dünyadan göçerken defnedildiği Atruş Kasabası bugün Doğu Türkistan’daki ticaretin kalbi sayılan bir şehir ve tarihi Türk şehri ve Divânu Lügati't-Türk'de, "Doğu Türk ilinde tanınmış şehir olarak tarif edilen Kaşgar’ın 35-40 KM Kuzeyindedir. 1987-1989 yıllarında Pekin Milletler İttifakı Dergisi’nde, 1999-2005 yıllarında ASAM’da, 2005-2006 yıllarında da TUSAM’da Uzakdoğu Pasifik Araştırmaları Masası Başkanı olarak çalıştım. Master, Doktora ve Doktora Sonrası eğitimlerim döneminde Türk Tarih Kurumu ve TÜBİTAK’da projelerde çalıştım. 2013 yılından beri Ankara Üniversitesi, DTC Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Bölümü’nde Orta Asya Türk tarihi, Türkiye’nin Orta Asya’daki bağımsız Türk Cumhuriyetleri ile ilişkileri ve Türk-Çin İlişkileri gibi dersleri vermekteyim.

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın