1953 Çemişgezek’de doğdu. Orta öğrenimini İstanbul Ortaköy Öğretmen Okulu Resim Semineri ve Çapa Öğretmen Okulunda tamamladı.1974 Yılında girdiği İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümünü 1979 yılında tamamladı.Resim öğretmenliğinden emekliye ayrılan sanatçı Antalya’daki özel atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Resim tekniklerinin tümünü severek çalışan sanatçı Anadolu’ya ait yaşamı ve toplumsal gerçekleri resimlerine konu edinmiştir. Evrende gördüğü nesnelerin, anlayabildiği oluşumları, dengelerin ve kozmik iletişimlerin gerçekliğinden devinerek kendi estetik beğenisi, heyecanları ve dinamikleri ile sentezlediği bir sanat anlayışı ile çalışmaktadır. Çalışmaları genel olarak, oldukça farklı renk nüansları, en açıktan en koyuya tonlamalar, en parlaktan en mata uzanan geniş bir aralıktadır. Yoğunluktan boşluğa eğriden düze, küreselden analıtik düzleme, en büyükten en küçüğe, kısacası zıtlıkların ve arabulucuların bulunduğu geniş yelpazeli bir denge endişesi taşımaktadır. Çünkü; evren böylesine zıtlıkların ve dengesizliklerin dengeye dönüştüğü sonsuza uzanan bir yelpazedir.
Resimlerini tümüyle evrenin nesnel ve soyut değerlerinden beslenen kendisi gibi sistemleşeceğine yüreği beyniyle inandığı bir sanat anlayışıyla çalışmaktadır. 100 den fazla grup ve karma sergilere katılmıştır. Yurt içi yurt dışında özel koleksiyonlarda çok sayıda eserleri mevcuttur.
Turhan Ekici Tuval üzerine akrilik 80*80 özel koleksiyon
Turhan Ekici’nin 2016 yılında yaptığı yukarıdaki Kargalar adlı tablosu 80*80 ölçülerinde Tuval üzerine Akrilik tekniği ile yaplmış. Resmin merkezindeki kitabın üzerinde Atatürk resmi ve altında da ‘’ Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’’ yazısı net olarak görülüyor. Kitabın etrafında 7 tane karga daire şeklinde kitabın üzerine eğilmiş. Resimde ağırlıklı olarak mavi ve gri tonları mevcut. Kitap eseri diogonel olarak kesiyor. Kargaların duruşu ise yine farklı açlardan diogonel(*) olarak oluşturulmuş. Ufuk çizgisi turuncu ve açık mavi renklerinde resmi yatay olarak kesmektedir. Kargaların gagaları ve renk geçışleri dikeyleri oluşturuyor.
Resimde kitabın üzerinde yazılan “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilk defa Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Nisan 1931’de seçim dolayısıyla millete beyannamesinde dile getirilmiştir.
Bu ilke 1961 ve 1982 Anayasalarında da yer alan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dış politika düsturudur. Devlet yönetiminde ve her türlü devlet faaliyetlerinde yönlendirici bir nitelik taşıyan, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi, sadece bir parola değil, aynı zamanda bir üstün hukuk kuralıdır. “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi bir taraftan yurt içinde huzur ve sükûnu, güven içinde yaşamayı, diğer taraftan da milletlerarası barış ve güvenliği hedef tutar, ilke, hem iç politikanın, hem de dış politikanın temel dayanağıdır.
Dünyada olabilecek herhangi bir rahatsızlığın herkese zarar verebileceğini, bu yüzden de milletlerin diğer milletlerin sorunlarına kayıtsız kalamayacağını ifade eden Atatürkçülüğün bütünleştirici ilkesidir. “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” en geniş ve yaygın anlamı ile teknik bir deyim olan kolektif güvenliği, milletler arası barışın korunmasını ve devamlılığını da ifade eder.
“Yurtta Sulh” toplum hayatındaki düzeni, vatandaşın devlete güvenini, devletin de ülkede asayiş ve otoriteyi sağlamasını öngörür. Ülkede kanun hakimiyeti ve hukuk hükümranlığı, ”Yurtta Sulh” ilkesinin en tabiî bir sonucudur. “Yurtta Sulh”, Devletin, vatandaşına karşı huzur ve güven içinde yaşama imkanına kavuşması için yükümlülükler de yükler.
“Cihanda Sulh” ise, milletlerarası barış ve güvenliğin korunmasını ve sağlanmasını, milletler arası barışın bölünmezliğini; insanlığı bir vücut, her bir milleti de onun bir uzvu addetmeyi amaç bilir. “Cihanda Sulh” milletler arası ilişkilerde kuvvete ve kuvvet tehdidine başvurmamayı, milletlerarası uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümlenmesini öngörür. Cihanda Sulh” bütün milletleri barış içinde, refaha, saadete ve daha ileri uygarlık çağına yönelmeyi ifade eder. “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”, ilkesinin temelinde yatan insan sevgisi ve insanlık anlayışıdır. Atatürk, “Biz kimsenin düşmanı değiliz, yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız” ((Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 323.)derken eşsiz bir insan sevgisinden, insan saygısından bahsetmiştir.
Sanatçı bu resimde kargaların toplumda leş yiyici, uğursuz gibi sıfatlarla yanlış etiketlendiğini ve bu zeki hayvanlara iade-i itibar yapılması gerektiğini ifade ederek, Atatürk’ün ilk defa Millete seçim beyannamesinde dile getirdiği “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini Atatürk’ün çocukken tarladan kovduğu ve yedi kıtayı temsil eden kargaların bile okumaya ve anlamaya çalıştığını insanların bundan ders çıkarması gerektiğini alegorik olarak anlatıyor.
Kargalar inanılmaz derecede zeki kuşlardır. Kargalar mükemmel problem çözücülerdir; kendi aletlerini yapabilirler ve onları kullanabilirler. Oyun oynarlar, seslerini değiştirerek farklı sesler çıkarabilirler. Bunun yanında karmaşık bir sosyal yapıları vardır. 2013 yılında yapılan bir araştırma, kargaların beynindeki bir bölümün insanların beynindeki prefrontal korteksle -beyinde düşünmenin büyük oranda gerçekleştiği ve yüksek zekâ seviyesinin kaynaklandığı yer- kıyaslanabileceğini ortaya koydu.
Kuzey Amerika kültürleri, kargaların bir tür ruh rehberleri ve hatta zaman zaman kâhin varlıklar olduklarına inanırlar. Gerçek değişim için gereken tüm bilgeliği ve esnekliği elinde tutan geleceğin habercileridirler. Kuzey Amerika gelenekleri, bazen kargaları ve kuzgunları, yaşayanlar diyarı ile ölüler diyarı arasındaki, ölü ruhlara son yolculuklarında eşlik eden aracılar olarak görürler.
Ortadoğu’ da bugün yaşananlar kargaların leş yiyici özelliği, oyun oynayan ve ses taklitçiliği ile ele alınırsa Türkiye üzerinde dış mihraklar tarafından oynanan oyunları çok güzel anlatmaktadır.
“Yurta Barış”ı yok etmek için leş kargalarının Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkeleri ve devrimlerinin etrafını sararak her fırsatta karalama kampanyası yürütülmesi, terör olaylarını destekleyen ve koruyan iç savaş çıkarmaya çalışan bir kesim ile sınır komşularımız ile olan gerginlikler “Cihanda Sulh” ilkesinin ne kadar önemli olduğunu ve Atatürk’ün bu gibi durumları 1931 yılında tespit ederek millete seçim beyannamesinde gündeme getirmiştir.
Gerek ülke sınırlarında olsun gerekse başka bir kıtada olsun kaos, hukuksuzluk, savaş gibi her olay diğer ülkelerin demokrasi getireceğim bahanesiyle, bu durumdan ne kadar pay alırım düşüncesi ile hareket etmesi sonucu “Cihanda Barış” zor görünmektedir.
Afganistan, Irak, Suriye, Mısır gibi ülkelerde demokrasiyi ve adaleti getireceğiz bahanesiyle o ülkelere girerek eski yönetim şekillerin, aratacak şekilde kaosa sürüklemiş ve insanları yerlerinden yurtlarından ederek sınır komşularına sığınmak zorunda bırakmışlardır.
Dünyada ve sınırlarımızda olan her olumsuzluk bumerang etkisi gibi eninde sonunda onu başlatana geri dönmektedir. ABD’nin Afganistan’da Taliban terör örgütüne destek vermesi, El Kaide örgütünün ABD’de 11 Eylül İkiz kulelere saldırması sonucunu doğurmuştur. Sınırlarımızda yaşanan savaşlar da doğal olarak ülkemizi de etkilemiş ve mülteci akınına uğramıştır.
Bir güçlü ülkeyi yok etmenin en kolay yolu, O ülke vatandaşları için önemli bir lideri ve değerleri itibarsızlaştırmak, din, ırk, mezhep ayrımlarını körükleyerek insanları kutuplaştırarak ülkeyi parçalamaktır.
Turhan Ekici’nin “Kargalar” adlı eseri günümüz dünyasında ve yaşadığımız coğrafyada yaşananları çok iyi anlattığı için önemlidir.
———————————–
*diagonal: Dikdörtgenin bir köşesiyle çaprazında bulunan köşesi arasında çizilen çizgi anlamına gelen diyagonal kalın numara iplikten yapılmış bir kumaş
kaynaklar:
https://www.forumalv.com/soru-lar-ve-cevap-lar
http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-02/yurtta-sulh-cihanda-sulh
http://www.hthayat.com/eglence/haber/1031790-karga-dovmesinin-anlami-nedir