23 NİSAN 1920; Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. ATATÜRK; “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir!” diye açıkladı, o gün, “HAKİMİYETİ MİLLİYE BAYRAMI” oldu ve çocuklara armağan edildi. 1923'te “ÇOCUKLARIN ROZET BAYRAMI”, sonrasında “ÇOCUK BAYRAMI” adını aldı, 1929'da iki bayram birleştirilerek “HAKİMİYETİ MİLLİYE VE ÇOCUK BAYRAMI" oldu... "23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI" Kutlu Olsun! Türk çocukları başta olmak üzere bütün çocuklar daima özgür, güvende ve mutlu yaşasın…

ZAFERİN RENGİ: BİR FİLMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Sevgili Okuyucular

Bu satırları Ankara’dan havanın iyiden iyiye aklının karıştığı güneşli bir pazar günü sabahından yazıyorum.  Pazar ruhuna yakışır bir konu olsun istedim. Konumuz futbol ve sinema.

Futbol size nasıl bir çağrışım yaptırıyor? Futbol izlemeyi seviyor musunuz ya da futbol izlemek sizde nasıl duygu ve hisler uyandırıyor?
Bu soruları sorarken toplumumuzun hatırı sayılır bir bölümünün futbol sevgisini dikkate alıyorum.

Öte yandan futbol benim için hiçbir zaman pozitif çağrışımları olan bir spor olmadı. Bana göre futbolun kendisi de, onu izlemek de insan ruhunu körelten, incelikleri ve estetiği öldüren bir aktivite. Televizyonda futbol izlemek deyince de ‘bir evin salonunda toplanmış üç-beş adam; ellerinde cips, kola bağırabildikleri kadar bağırıyorlar’ görseli aklımda beliriyor. Bütün bu önyargılarla dün futbol üzerine de düşünmemi sağlayan bir film izledim.

Adı: Zaferin Rengi. Kadrosunda: Kubilay Aka, Nejat İşler, Timuçin Esen, Yiğit Özşener, Gülper Özdemir Gonca Vuslateri, Birce Akalay gibi başarılı isimler var. Konusuna gelecek olursak; 1919 yılı İstanbul’unda işgalci güçlere karşı Fenerbahçe kulübünde bir araya gelen vatanperver futbolcuların mücadelesini, direnişini anlatıyor.  Filmde o yıllarda Anadolu’ya asker ve cephane göndermede gizli bir üs olarak hizmet veren Özbekler Tekkesi, Müsellâh Müdâfaa-i Milliye ( Mim Mim Grubu), Lozan görüşmeleri ve Halide Edip Adıvar’ın İstanbul konuşmalarına da yer vermişler.

                       

Zaferin Rengi adı da Mustafa Kemal Atatürk’ün “ Zafer, zafer benimdir diyebilenindir, Başarı ise  başaracağım diye başlayarak sonunda başardım diyebilenindir” sözünden geliyor.

Filmde futbolun aslında sadece futbol olmadığı, kitleleri bir araya toplayarak onlara milli birlik ve beraberlik duygularını yaşatan, besleyen birleştirici bir güce dönüştüğü ortaya konuyor. Fenerbahçe  kazandıkça halkın direniş gücü ve umudu da artıyor. Öte yandan futbol; “General Harington  Kupası”na kadar sürdürülen savaşın bir cephesi haline dönüşüyor adeta…

Film güçlü anlatımı dolayısıyla benim gibi futbolu hiç sevmeyenleri ve Fenerbahçe Takımıyla ile ilgili en ufak ilgisi olmayan insanları bile kendisine çekebiliyor. İşi sadece futbol oynamak gibi görünen bir takım işgal yıllarında halk için nasıl bir motivasyon kaynağı olmuş, diyorsunuz…
Çağdaş sinema teknikleriyle orijinal sahnelerin belgesel tadında yerleştirildiği bu nitelikli filme emeği geçen tüm ekibe teşekkürlerimi sunuyor ve o harika vatansever futbolcuları, bütün sporcuları rahmetle ve saygıyla anıyorum.

Meğer futbolun içinde görünmeyen ne gizli cevherler varmış diyerek yazımı noktalıyorum.

Sevgi ve Saygılarımla…

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın