(Türkmenistan’ın 25. Bağımsızlık yıl dönümü münasebetiyle)
“Halıcılık” sanatının Türkmenlerde ne anlam ifade ettiği, ne kadar önemli olduğu, bayraklarının üzerindeki hilal ve beş yıldızın yanında yer verilen halı deseninden anlaşılabilir.
Hikâye bu… Padişah güzelliği ülkeye nam salmış, oduncunun kızına talip olur. Bunun için Allah’ın emri peygamberin kavli elçiler gönderir babasına. Ancak kızın şartı vardır. Varacağı adam meslek sahibi olmalıdır. Padişahın bir sanatının olup olmadığını sorar gelen elçilere.
Anadolu’muzda benzerlerini duyduğumuz hikâyenin devamını metne sadık kalarak Türkmen Türkçesinden takip edelim. Bakalım ne kadar uzakmış Türkiye Türkçesine?
*
Gızı çağırıp soranlarında gız; “Padişanizin nême hüneri bar? Men hünerli âdama barcag” didi. Onda agsaggallar: “Dünyede pâdişalıgdan ulu höner bolarmı? Pâdişa hünerlerin ata-enesidir” didi.
Gız: “Mene hünerlerin ata-enesi gerek del, hünerlilerin özü gerek.
Zamanın özgerisi bilen bugün padişa bolan adam, ertir tagtından sürilip geday bolmagı mümkin” didi. “Bu sözü pâdişanıza barıp aydın. Mene hünerni görkezin, ondan son men barayın” didi.
Agsaggallar gaydıp gelip, bolan işleri pâdişa aytdılar. Pâdişanın bolsa bu aydılan sözlere gahârı gelip, gızı öldürmekten ötiri adamı iberdi. Gızı alıp geldiler. Pâdişa gızıni öldürmekçi bolanda, pâdişa giza dözip, bilmen önki gaharından aşşağ düşip bir zat diyip, bilmen padişanın özi yanıp pişip, neme deyerin bilmedi.
Ertesi padişa tahtında otıran çagında bir adam bir yipek halı getirip berdi. Bu halini görenden son, padişah halicilik hünerini evrenmek uğrunda özi bir adamı tapmakçi boldi.
Yigrimi beş gün içinde hali dokamak işini evrendi.
Mundan son, şu hala gerek zatları tayyarlap, öz goli bilen bir halı dogap, odıncinin gizina agsaggallardan berip, iberdi. Agsaggallar bolsa gızın yanına barıp pâdişanın öz goli bilen dokan halısını görkezdi. Mundan son, gız gelen agsaggallara garap; “İne indi menim isten âdamım bolupdur. Barıp aydın, toyun edibersin” didi. Agsagaalar bolsa bu sözi özlerine bir şâdlıg görüp, gati razı bolup, izlerine gayttılar. Barıp padişa aytdılar.
Padişa bolsa, gati begençli suratda bir ulu toy edip oduncının gızı Hurşit Banuni, yanına aldı-da, mundan son Hurşit Bânu Şah Abbastan, Şah Abbas Hurşit Bânu’dan köp razi bolişdilar.
***
Sözlüğe gerek duymadığınızdan eminsek de birkaç sözcüğün Türkiye Türkçesindeki karşılığını verelim yine de.
*Araçek=sınır, Şemal=Rüzgar, Dalayman=karınca, Erte=yarın, Zad=şey, Göplenmek=söylenmek, palaz=kıl, tigin=teker, Savcı=elçi, Yığnanış=toplantı, tayınlamak= hazırlamak, sovatlı=okur-yazar Östürtmek=Geliştirmek, Kette=Büyük, Görk=Güzellik, Oylanmak=düşünmek, Phagta=pamuk,
*Türkçe’nin Batı Lehçesinden, aynı gurupta yer alan Türkmen Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasındaki fark bu kadar işte. Fazlası gerekmez üç gün yeter bir Türkmen Türkü ile Türkiye Türkü’nün anlaşabilmesi için. Şivenin kursunu görmüş, test etmiş birisi olarak söylüyorum.
“Mahtum Gulu”, “Kemine”, “Molla Nefes” gibi önemli şair ve yazarlarının eserlerinin Kültür Bakanlığımız tarafından Türkiye Türkçesine çevrildiğini, Türk Devlet ve Toplulukları arasında alfabe birliğine doğru bir hayli yol alındığını dikkate alırsak, İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, Fikirde İşte Birlik” dediği çizgide Türk Dünyamızın geleceği adına daha ümit varız bugün için.
Ticari, ekonomik, askeri, eğitim sahasında kat edilen mesafe hayal edemediğimiz şeylerdi bundan yirmi yıl öncesine kadar. Yeterli olmasa bile bugün için ulaşılan noktayı küçümsememek gerek.
* * *
Dönersek “Hurşit Bânu ile Şah Abbas” hikâyesine;
“Anadolu’muzda ve bütün Türk Dünyasında bilinen eski ata sözlerimizden biridir “Sanat altın bileziktir” sözü.
Hurşit Bânu haksız mı sayılır, taliplisinin mesleğini öğrenmek istemekle? Padişah olsun taliplisi velev ki.
Padişahlık diye sanat kaydetmemiştir tarih. Neyleyim sanatı olmayan padişahı. Peygamberlerin de mesleği vardı. “İdris Nebi” hülle biçerdi. Piri kabul edilir terzilik sanatının. Peygamberimiz ticaret yapardı. Uluslararası ticaret hem…
*
Şah Banu; “Zamanın özgerisi bilen bugün padişa bolan adam, ertir tagtından sürilip geday bolmagı mümkin” kaygısını dile getirirken Sefai’nin dörtlüğünü tefsir ediyordur sanki;
Başlar boşa övünmesin
Ne gelirse başa gelir
Diz toprağa yaslanır da
Baş düşerse taşa gelir.
Mahkeme mülk değil kadıya.
Bilmek gerekiyor bunu.
Mülk sanat, mülk hüner, mülk meslek demek.
Kolda altın bilezik. Dar günün dostu. Gerçek zenginlik o. Biriyle de yetinilmemeli, en iyisini olmalı onun. Budur insan için gerçek talih kuşu. Padişahlık olsa da olur ondan sonra, olmasa da…
25. Bağımsızlık Yıldönümü kutlu olsun Türkmenistan’ımızın.
Tanıyan ilk ülkeydik .
“Ehli dil birbirin bilmemek insaf değıl”.
Türk Konseyine katılımını bekliyoruz onun da en yakın zamanda.
Görülsün; “bir millet kaç devletmişiz”…
Girdik artık o yola.
Yarın ola hayrola.
Osman ERENALP
Ankara 12 Aralık 2020