23 NİSAN 1920; Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. ATATÜRK; “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir!” diye açıkladı, o gün, “HAKİMİYETİ MİLLİYE BAYRAMI” oldu ve çocuklara armağan edildi. 1923'te “ÇOCUKLARIN ROZET BAYRAMI”, sonrasında “ÇOCUK BAYRAMI” adını aldı, 1929'da iki bayram birleştirilerek “HAKİMİYETİ MİLLİYE VE ÇOCUK BAYRAMI" oldu... "23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI" Kutlu Olsun! Türk çocukları başta olmak üzere bütün çocuklar daima özgür, güvende ve mutlu yaşasın…

Atatürk’ün Erzurum Kongresi’ni Açış Nutku

Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele döneminde ve sonrasında birçok söylev(nutuk)ları incelemeyi gerektiren tarihî belgelerdir.  23 Temmuz 1919 günü Erzurum Kongresi’ni açış nutku, 15-20 Ekim 1927 günlerinden önce Büyük Nutuk’dan sekiz yıl önce dile getirilmiştir.

Millî Mücadelenin temel taşlarından olan Erzurum Kongresi’ni Açış Nutku, Millî Mücadelecilere, vatanseverlere ve Türk halkına inancını yansıtıyordu. Atatürk Kongre’deki açış konuşmasında “millî duygu”, “millî vicdan” ve “millî irade”ye verdiği önemi vurguladı.

Millî Mücadele  hareketinin  siyasi  programı,  1919  yılı  yazında  Erzurum Kongresi çalışmaları sırasında Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde hazırlandı. Aynı günlerde yurdun birçok  bölgesinde  Kongreler  yapılmıştı.  Erzurum  Kongresi  Millî  Mücadele  Dönemi’nin başlangıç noktası olması nedeniyle büyük öneme sahipti.

Birinci   Dünya Savaşı’nda   istikbalini   Almanya’ya bağlayan Osmanlı Devleti, Almanya’nın yenilmesi sonucu, 30 Ekim 1918’de İtilaf Devletleri ile Mondros Mütarekesi’ni imzaladı.  “Milletler  esasına  müstenit  vait1er”  boş  çıkmış,  Mondros  Mütarekesi  Osmanlı Devleti’ni fiilen sona erdirmişti. İtilaf Devletleri’nin uzun pazarlıklar sonucu hazırladıkları Sevr ise, Osmanlı Devleti’nin yıkılışını kâğıt üzerindeki tespiti olacaktı. Mustafa Kemal Paşa, nutkunda Mondros mütarekesi hükümlerine  aykırı  olarak,  İtilaf  Devletleri  kuvvetlerinin saltanat ve hilafet merkezi İstanbul’u işgal ettiklerinden bahisle, Osmanlı vatandaşlarından olan Rum ve Ermeni unsurların aldıkları maddi ve manevi yardımlar sonucu, yapmış oldukları taşkınlıklardan söz etmişti. Bütün bunların sebeplerinin sekiz aydan beri birbirini takiben iktidara gelen hükümetlerden ve “kuvayı millîye”nin ihmal edilmesinden kaynaklandığını belirtmişti.

Barış antlaşması görüşmeleriyle ilgili hiçbir şart öne sürülmeyen, bu bakımdan da kayıtsız şartsız teslim denecek kadar ağır hükümler taşıyan Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla, İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’nden yalnız savaşa girmesinin değil, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesindeki icraatlarının hesabını sormak istiyorlardı. Bir okulun salonunda toplanan Erzurum Kongresi, Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Başkanı Râif Efendi’nin kısa bir konuşması ile açıldı. Şiran üyesi Müftü Hasan Efendi’nin duasından sonra, Mustafa  Kemal Paşa oybirliğiyle, kongre başkanlığına seçildi.Bunun  üzerine  kürsüye  gelen  Mustafa  Kemal  Paşa,  konuşmasına  kongre  başkanı seçilmesinden dolayı teşekkürlerini bildirerek şu sözlerle başladı: 

Harb-i  Umuminin  sonlarına  doğru,  milliyetler  esasına  müsterit  vaitler  üzerine Hükümet-i Osmaniyemiz de âdilâne bir sulha nail olmak emeliyle mütarekeye talip oldu. İstiklâl uğrunda  namus  ve  şehametiyle  döğüşen  milletimiz  30  Teşrin-i evvel 1918’de imzalanan mütarekename  ile silahını elinden bıraktı.” şeklinde devam etmişti. 

Mustafa Kemal Paşa, konuşmasını şu şekilde sürdürmüştü:  

” …650 seneden beri müstakillen saltanat sürmüş ve tarihi adI ü celadetini vaktiyle Hindistan hududuna, Afrika’nın ortasına ve Macaristan’ın garbine kadar yürütmüş olan bu milletin esarete, kölelik payesine indirilmesi ve nihayet bu devletin sahife-i tarihini kapatarak mezarı ebediyete defnetmek gibi insaniyet ve medeniyetle ve alelhusus milliyet esasatiyle kabil i telif olmıyan emeller cayikabul ve tasvip olunmuş ve görülüyor ki,  tatbikat devresi de başlamıştır.” 

Mustafa  Kemal  Paşa  söz  konusu  tarihi  nutkunda;  ülkenin  o  günkü  panoramasını çizdikten ve İtilaf Devletleri’nin Türklere uyguladıkları akıl almaz senaryoları açıkladıktan sonra, milletin artık uyandığını, çeşitli yerlerde birtakım teşkilatlar kurduğunu, bu  şekilde büyüyen millî harekatın “mübarek vatan ve milletin mukadderâtını tahlis ve himayeye müstenid son sözü  söyleyecek ve hükmünü” tatbik edecek bir güç olduğunu belirtmiştir. 

Mustafa Kemal Paşa, kongredeki bu konuşmasında, özellikle “irade-i milliye’nin sağlanması üzerinde durmuştur. Söz konusu nutuktan  alınan şu cümleler dikkat çekicidir: 

 “Her hâlde mukadderata hâkim bir idare-i milliyenin müdahaleden masun bir surette zuhuru ancak Anadolu’dan muntazardır. Buna istinadendir  ki, bir şûrayı millinin vücudunu ve ancak kuvvetini irade-i milliyeden alacak mes’ul bir hükümetin mevcudiyetini talep etmek bilhassa son zamanlarda payitahtın hemen tekmil tabakatı mütefekirrini için bir fikri sabit lini almıştır.”  

Paşa’nın sürekli ve kuvvetli alkışlarla karşılanan bu nutku, Atatürk’ün hayalci olmayan, ne yaptığını ve yapacağını bilen, dünya sorunlarını yakından izleyen büyük bir devlet ve siyaset adamı olduğunu kanıtlayacak niteliktedir. 

“Erzurum Kongresi bütün memleketin ve milletin ittihat ve ittifak noktasında Şarkî Anadolu Vilayetlerince Vilâyât-ı saire ile her nokta-i nazardan iştirak-i mesai temini evvel-i kat’idir üssülesasını kabul eylemiştir.”  

Erzurum Kongresi’ni Açış Nutku” Atatürk’ün çıkış noktasını göstermesi  bakımından çok önemlidir.  Bu  söylevinde  Atatürk,  “millî  duygu”  “millî  vicdan”,  “millî  irade”ye  verdiği  önemi vurgulamıştır. Atatürk’ün “millet” ve “milliyet” sözlerini çokça tekrarladığı bu söylevinde, iç ve dış düşmanların millî hareketi tesirsiz bırakmak ve millî istekleri felce uğratmak için ellerinden gelen kötülükleri yapacaklarını ifade eder. O, büyük bir azimle harekete geçen Türk milletinin başarıya ulaşacağından emindir. Kongre’nin açış konuşmasının sonunda bu inancını şöyle ifade eder;

Fakat mukaddesatının   gayenecatiyle çırpınan bütün millet işbu   tarik-i azîm ve mücahedesinde her türlü mevanii, muhakkak ve mutlaka kırıp  süpürecektir.”

Atatürk’ün  Kongre’de  sürekli  tekrarladığı  “millî  irade”,  “millî  vicdan”,  “millî  duygu” kavramları, Türk halkına inancının temelini oluşturmuştu. Türk halkına verdiği önemi ve Türk halkına inancını bu kelimelerle dile getirdi. Atatürk bu inancını hiçbir zaman kaybetmedi. Atatürk’ün bu inancı Cumhuriyet’imizin 100.yılında yolumuza ışık tutuyor

 

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın