ASIRLIK DOST KAHVE

kahve

Kömür gibi kara benliğime,

Ne anılar sığdı gizliden,

Ne dostluklar paylaşıldı,

Ne hayaller kuruldu inceden.

Gel dostum sana da can yoldaşı olayım,

Sevinçlerine ortak, hüzünlerine derman olayım.

Ömrüne ömür, sohbetine bal katayım.

Gününe ahenk, gecene şerbet olayım…

(Yukarıda ki mısralar kendisinin sadece kokusunu duymamla birlikte ekrana yansıyan hissiyatlarımdır.)

Değerli okurlar,

Bildiğiniz üzere kahve her evin olmazsa olmazı, sabahlarımızın uyandırma servisi, uykusuz gecelerimizin kraliçesi, misafirlerimizin baş tacı. Hal böyle olunca biz de dergimizde kendisini anmadan geçemedik.

Kahvenin ana vatanı Etiyopya’dır. Ancak tanınmasına Yemenliler sebep olmuşlar. Bitkiyi kendi topraklarında yetiştirip, ithal etmişler. Kahvenin Türkiye’ye gelmesi de, Yemen’in fethiyle birlikte gerçekleşmiş. Yani Türklerin kahve ile tanışmaları 16. Yüzyıl, Kanuni Sultan Süleyman zamanına denk gelmiş. Kahve Etiyopya ve Yemen sahillerinden gemilere yüklenerek İstanbul’a taşınmış. İstanbul’a gelmesiyle birlikte önce saray halkı tarafından daha sonra da yerli halk tarafından tüketilmeye başlamış. Bu tüketim neticesinde kahvehaneler açılmış ve kahve kültürü yaygınlaşmış. Ancak kahve topraklarımıza girdiğinde, Türkler olarak farkımızı ortaya koyarak kendimize has pişirme şeklimizi oluşturmuşuz. Osmanlı’da kahve bitkisi yetişmemesine, hatta Osmanlı’da padişahlar tarafından zaman zaman yasaklanmasına rağmen dünyaya “Türk Kahvesinin” şöhretini yaymayı başarmışız. ( Kanuni Sultan Süleyman, IV Murat kahve yasakları)

Bugün artık kahve hem Türkiye’de hem de dünyada oldukça popüler. Ancak Osmanlı’dan günümüze kahve tüketim alışkanlıklarımız oldukça değişmiş durumda. Kendi milli içeceğimiz “Türk Kahvesi’nin” yanı sıra dünya kahveleri de günlük hayatımızda yerini almış durumda. (Espresso, Cappuccino, Latte,  Macchiato, Mocha, Americano vb.). Şüphesiz ki bu kahvelerinin ülkemizde bu kadar yaygınlaşmasının nedeni büyük kahve zincirleri ve popüler kültür ürünleridir. ( Filmler, kitaplar, diziler, reklamlar vb.)

kahve2

Ancak şekli veya adı ne olursa olsun kahve hiçbir zaman yalnızca mide dolduran bir içecek/ tüketim ürünü olmamıştır. Arkadaş ilişkilerimize, sosyalleşmemize büyük katkıları vardır. Arkadaşlarımızla yaptığımız keyifli sohbetlerin refakatçisidir kahve. Mis gibi kokusuyla, sıcaklığıyla, tadıyla ortamı büyülü bir atmosfere çevirir. Hele bir de içtiğiniz Türk Kahvesiyse, kapansın fincanlar, tutulsun dilekler, açılsın sırlar, başlasın muhabbet. Hayal gücü devreye girdi ya artık, o faldan ne filler çıkar, ne karun hazineleri, ne kısmetler… En inanmayan insan bile o küçücük fincana diker bakışlarını, kulak kesilir. Aslında o küçücük bardağın içindekinin gerçekleşip gerçekleşmemesinin önemi yoktur. Önemli olan o kapkara telvenin sizi gündelik sorunlardan uzaklaştırıp hayal satmasıdır. Psikiyatristleri kızdırmak gibi olmasın ama terapidir aslında. “Fal Terapi”. Öyle bir koltukta sorunlarınıza çözüm aramanıza gerek kalmaz, sadece gözlerinizi pür dikkat açıp kahvenin size hayal yüklemesi yapmasına izin verirsiniz. Belki sorunlarınız olduğu gibi yerinde kalacaktır ama içinizde bir umut filizi yeşerecektir.

turk-kahvesi-yemekten-sonra

Nereden ve ne zaman okuduğumu, duyduğumu ya da izlediğimi hatırlamıyorum ama bir yerden 25. Saat diye bir tanımlama yakalamıştım vakti zamanında. 25. Saatle neyi kastediyorlardı bilemem ama arkadaşlarla geçirilen kahve molaları kesinlikle zaman olgusunun dışında bir illüzyon. Kim bilir belki de 25. Saatte.

Kahve kalabalıkta olduğu gibi yalnızken de güzeldir. Özellikle de mevsimlerden sonbahar veya kışsa, dışarıda lapa lapa karlar zemine yumuşak inişler yapıyorsa ya da deli şimşeklerle birlikte yağmur damlaları bir taraftan diğer tarafa koşuşturuyorlarsa ne güzeldir bir fincan kahve eşliğinde kendini doğanın ritmine bırakmak.

photo-1435834430065-7a6204675ad4 (1)

Kahve tüm bu güzelliklerine ek olarak iyi bir uyarıcıdır. Sınav, proje, sunum öncesi sonu gelmeyen, uzun çalışma gecelerinin ayakta tutanı, ilacıdır. Bir damlasıyla zihninizde alevler parlar, zihin açılması, aydınlanması yaşarsınız.

Gündelik yaşantımızın dışında, geleneksel ritüellere de adını yazdırmıştır. Nitekim hala bayramlarda gelen misafirlerimize kahve pişirip, kız istenirken damadı tuzlu kahve testinden geçiriyoruz.

Bir rivayete göre cennetten kahve pınarları akarmış hatta bu yüzden kahve cennetten gelir derler. Üzerinde gerçekten cennet büyüsü olmasa, hakkında bu kadar çok şarkı, türkü, eser yapılabilir miydi? Geçmişte ve günümüzde kahve birçok yerli ve yabancı müzisyenin ve şairin ilham kaynağı olmuştur. Bunlardan birkaçı;  Bob Dylan- One More Cup Of Coffee, Frank Sinatra- The Coffee Song, Bob Marley- One Cup of Coffee, Ella Fitzgerald-Black Coffee, Kahve Yemen’den gelir, Kahve Koydum Fincana,  Kahve içtim telveli, Bir fincan kahve olsam, Kahve Bişdiği yerde…

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın