KAHRAMANI GİBİ ‘MANAS’
( Manas Destanı Anıtı)
Destanlarımız; milli şuur ve ahlakı sağlamak, korumak, yükseltmek ve ince ince işlemek bakımından eşsiz nitelikteki eğitici eserlerdir. Türklerin tarihi özellikleri ve karakterleri üzerine emsalsiz kaynak niteliği taşır. Hemen hemen tüm Türk boyları arasında özünü muhafaza ederek, Türk dünyasının kimliği olma özelliği ile ortak kültür değerlerini geçmişten alıp yaşanılan güne getirerek milli hafıza oluşmasında büyük katkı sağlar. Türk destanları, İslamiyet öncesi, geçiş dönemi ve İslamiyet sonrası destanlar olarak kategorilendirilmiştir.
Milletlerin tarihleri, ırklarının özellikleri, milli değerleri hikâyeler halinde destanlara yansımıştır. Haksızlığa, zulme isyan, devlete itaat ve bağlılık, milli gaye ve amaçlara hizmet eden alperenler, en ideal (ülkücü) yiğitler Türk destanlarının vazgeçilmez unsurlarıdır.
Kırgızların bir ulus haline gelmelerinde büyük bir etkisi olan Manas destanı, dünyanın en hacimli, en uzun destanı olma niteliği ile birlikte, dünya edebiyatının sayılı şaheserleri arasındadır. Bu destanı okumak bir sanattır. Kırgız Türklerinin kimliklerinin muhafaza edilmesinde rolü büyük olan, milli destandır. Manas’ın adı, bu destanın kahramanının adı olmuştur.
Manas destanı, geçiş dönemi kategorisine giren bir üründür. Bu destanda geçen hadiselerin hangi döneme ait olduğu tartışılmakla birlikte, bazılarına göre hadiselerin Hun dönemine ait olduğu belirtilmiştir. Destanın tarihi zemini, 9.yüzyıl sonrasına bağlanmıştır.
Cüveyni’nin, Tarih-i Cihan Güşa ‘sında 1120 ‘li yılların sonunda Karahitaylar, Orta Asya’ya geldikten sonra ve Karahanlıları ele geçirdikten sonra Kırgızlara asker göndermişler ve bu dönemin olayları, Manas destanı dönemi olarak tarihe geçmiştir. 1750 yılı Oyrat Cungar Devletinin yıkıldığı zaman ise Manas destanının sona erdiği tarih olarak tarihi kayıtlarda yer edinmiştir.
Manas destanını okuma sanatı, bir meslek haline gelmiştir ve bu şaheserin tamamının okuyan kişilere ‘’Manasçı’’ adı verilmiştir. Bu destanın tamamını değil de; bir kısmını okuyan kişilere ise ‘’Ircı ‘’ denilmiştir. Destan iki telli, yaylı ‘’dombra’’ sazı eşliğinde ses ahengi bütünlüğü ile seslendirilir.
Kırgızlar arasında yaşayan en ünlü ozan, manascı ‘’Keldiberk ‘’ isimli Kırgız’dır ve rivayetlere göre Keldiberk Manas’ı anlatmaya başladığında, çobanlar sürülerini bırakıp onu dinlemeye gelir, çadır sallanır, fırtına kopar, korkunç atlılar görünür, çobanların ardından sürüler bile dinlemeye gelir, kurtlar sürülere dokunmazlarmış.
Destan resmi olarak ilk kez 1849 yılında, Rus memuru ‘’Franel’’ isimli şahıs tarafından, Rus hükümetine bir rapor eşliğinde sunulmuştur.
Manas destanının değişik rivayetleri olmakla birlikte, Sağımbay Orazbakoğlu’nun anlattığı 180.378 mısralık destanın 105.000 mısralık bölümü, 4 cilt haline getirilmiş ve S. Orazbakoğlu Manas destanında Manas, oğlu Semetay ve torunu Seytek’in destanını anlatmıştır. Almanca, İngilizce, Fransızca başta olmak üzere değişik dillere çevrilmiştir.
Manas destanı, araştırmacıların ortak kanaatine göre, Kırgız Türkleri için, onların millet olmasında çok önemli olan, destandan öte masal, efsane, mitoloji, din, şifahi tarih, her türlü Kırgız geleneğinin, töresinin yansıtıldığı önemli bir kaynak ve ansiklopedi özelliği taşımasıdır. Aynı zamanda Türkoloji içinde bulunmaz bir kaynaktır.
Unesco tarafından 1995 yılı “Manas yılı” ilan edilmiştir.
Manas’ın annesi Çıyırdı Hatun’un uzun süre çocuğu olmaz. Manas’ın babası Cakıp Han, bu üzüntü ile yatağa girer ve gece rüya görür. Bir ihtiyar Cakıp Han’ın rüyasını tabir eder ve her iki karısından da çocukları olacağını müjdeler. Cakıp Han bu müjdeli haber için ziyafet düzenler ve bu ziyafetten sonra Çıyırdı hatun her türlü yemekten tiksinir. Pars yüreğine aş erir ve bir avcının öldürdüğü parsın yüreğini yedirirler. Manas, doğar doğmaz konuşur. “Gök yeleli aslan Manas” olur. Daha 8 yaşında iken kırk çocuk toplar, askerlik oyunu oynar. On iki yaşında, ilk savaşını Çinlilere karşı kazanır. Kirpikleri ok, gözü ateş gibidir. Heybetli görünüşü ile herkesi kendine hayran bırakır.
Manas düşmana baş eğmez, sükûnet ve rahatlık yerine savaş tercih ederdi. Düşmana yalvarmaz, savaşır ve kazanamasak da şerefle şehit oluruz, tanrı için kurban oluruz derdi.
Manas destanında Manas, fillerin saldırısına karşı filin hortumunu kesen, ejderhayı boynundan tutup yere seren, cesur ve kahraman savaşçı olarak anlatılır.
Manas şöyle der;
“Birinin giyimi, başkasına giyim olmaz; birinin atı, başkasına at olmaz.”
Manas, düşkünlere yardım eden, töreyi uygulayan, dost kazanmasını bilen, düşmanı töhmet altında bırakmayan ve düşmanlarını psikolojik olarak yenebilen, din ayırımı yapmayan, milli meselelerde aklıselim davranan bir kahraman olarak tarihe geçmiştir.
Manas koyu bir yurt sevgisi taşır fakat bu yurt sevgisi yeni yurtlar elde etmek için değil ata baba yurduna sahip çıkmak için ‘’Han’ sız yurt olmaz ‘’ anlayışı ile var olmuştur.
Manas’ın elbette hataları da vardır. Kendine aşırı güvenen bir kişi olmuş ve bunu şu sözlerle dile getirmiştir. “Ben kendimi tanrı sanırdım” demiş ve düşmanla savaş yapılırken tedbirsiz davranmıştır. Başsız millet, çobansız sürü gibidir. ‘Bir baskın anında yok edilecek komutan askerine umut bağlarsa; milletinin felaketine sebep olur’ anlayışını bu dönemlerde anlamış ve hatasını öğrenmiştir.
Pek çok savaşa katılmıştır. Gayesi, ülkeler fethetmek değil; dağınık olan Kırgızları bir araya toplamak ve elden çıkan Kırgız yurtlarını geri almaktır.
Ona göre, Savaş hilesi bilmeyen, düşmanı oyalayıp vakit kazanmasını bilmeyen birisi ‘’başbuğ’’ olamaz.
Manas iki kere ölümü tatmış, ilk ölümünde eşi Kanıkey’in duaları Manas’ı hayata döndürmüş. İkincisinde, bedenen ölmüş ama ruh olarak yaşamıştır.
( Buna bağlı olarak, halk masallarında ölümden kaçma veya ölüme inanış merasimleri, ilkel bir şekilde anlatılır. Ölümden kaçma motifi, sihirli objeler, adam yiyen devler ölünün geri dönüşüne mani olmak için ortaya çıkan dini merasimler olarak ortaya çıkmıştır.)
Manas’ın ailesi, yönetici tabakadan gelmiştir. Manas, ailenin tek çocuğudur. Türk tipi aile özellikleri vardır ve aile içi konularda son sözü erkek söyler.
Manas üç eşlidir ve kabile dışı evlilik yapmıştır. İlk eşi, Karabörk ‘tür. İkinci eşi Akılay, Türk soyuna mensup olduğundan eş niyetiyle evlendirilir. Manas kızların cariye olarak değil; kendi ırklarından beğendikleri askerlerle eş olarak evlenmelerini ilan etmiştir.
Manas, bu ilk iki evliliğinden çocuk sahibi olamamıştır. Bu iki hatun ile de Türk töresine uygun düğün yapamamıştır ve bu onu çok üzmüştür. 3. Kez evlenerek asıl eşi olarak Kanıkey’i seçmiştir. Manas, eşlerini savaş meydanında seçmiştir. Türk geleneklerinde, evladın evlenmek istemesini söylemesi ayıp karşılanır. Evermede seçme hakkı babaya verilmiştir. Manas, ilk iki evliliğinde seçimini kendi yapmış ve babasına şöyle serzenişte bulunmuştur:
“Babam idin Han Çakıp, önüne gelip arzularımı açmadım. Kendin düşünüp, oğluma ak nikâhla bir kız vereyim.” demedin. Gelinlerini savaş meydanından kendim aldım. Kalmuk’tan aldım Karabörk, Kolca’dan aldım Akılay… İkisinden de çocuk sahibi olamadım. Dünyada bir iz bırakmadan gidip öleceğim. Bana töreli düğün yapmadın dedi. Babası, bu sözlerden sonra Manas’ı düğünlü dernekli evlendirmeye karar verdi.
Temir Han’ın kızı Kanıkey istenir. Bu evliliğe başlangıçta karşı çıkılır fakat Manas’ın şöhreti kızın verilmesine sebep olur. Kanıkey, bir şehir kızıdır. Akıllı, becerikli, ileri görüşlü, haysiyetli, eğitimlidir ve Manas’ı içine düştüğü tüm zorluklardan kurtarır. Bu da Türk inanışında, ‘’Her erkeğin arkasında mutlaka başarılı bir kadın vardır ‘’ anlayışını doğruluyor.
Kanıkey, savaş meydanında kılıç zoru ile alınmış bir eş değil; başlık verilerek alınmış bir eştir. Bu yüzden diğer kadınlardan üstün tutulmuştur.
Manas’ın Kanıkey’den olma tek oğlu Semetey’dir. Manas Destanının ayrı bir kolu ve kahramanı olmuştur. Annesi Kanıkey’in yerini, eşi Ayçörek almıştır. Oğlu ise, Seytek’tir. Manas destanının Seytek koludur.
Dede korkut hikâyelerinde, beylerin ve hatunların yanında daima kırk yiğit ya da kırık ince belli kız vardır. Anadolu hikâyelerinde bu kırk sayısı, bundan ileri gelir. Bu kırk kişi komutan, elçi, sekreter, danışman, tercüman gibi kuruldur. Manas destanında geçen bu kırk kahraman ya da arkadaş da bu anlayıştan doğmuştur. Manas’ın kırk arkadaşı;
Acıbay: Tıptan ağlayan, savaş zamanı yaralanan askerlere yardım eden, ilaç hazırlayan erdir. Düş yorumlayan Kırgız bilgesi olarak tarihe geçmiştir.
Almambet: Destanda Manas’tan sonra gelen en önemli kahramandır. Manas’ın sütkardeşidir. Kalmuk ırkının manasıdır. Doğar doğmaz konuşur, gizli ilimleri bilir. Anadolu Türk edebiyatında gizli sırları bilen kahramanların hocalardan, mollalardan, pirlerden ders alması geleneği ile Almambet arasında bir bağlantı olması gerekir. Destanda kılık kıyafet değiştirerek düşmanları aldattığı ve mevsimleri değiştirdiğinden bahsedilerek Manas’ kurtardığı anlatılır.
Aynagül, Baymat, Çubak, Kırgil, Sırgak Manas’ın destanda anlatılan kırklarındandır.
Manas’ın dostlarından Ayçörek, gizli sırları bilen, kuğu olarak karşımıza çıkan, Manas’ın oğlu Semetey ‘in koruyucu ruhu eşidir.
Manas’ın düşmanlarından Tükürük, zehirlendiğini sandığı Manas’a son darbeyi vurmaya gelen Kalmuk bahadırıdır. Manas’ı görünce korkudan şaşırır, koşar ve yüreği yarılarak ölür.
Manas destanında hayvan kahramanlardan da bahsedilmiştir.
Kırgızlarda ve diğer Türk kavimlerinde atın yeri ve önemi çok büyüktür. Kahramanlar, atları ile beraber anılıyor. Beyaz atlar kurban kesilerek kahramanı ‘’han’’ ilan ediliyor. Hanların bindiği atların kanatları oluyor. Manas’ın da atının görünmeyen kanatları olduğu belirtiliyor. Ünlü atların itibarı oluyor ve bu atların sürülerinden kesilerek verilen ziyafetler itibarlı oluyor. Atın düşmana kaptırılması iffetsizlik, atın kuyruğunun koparılması bir nevi iffetsizlik olarak adlandırılıyor. Kuyruksuz ata binen kişi ise çok aşağılık, köle olarak biliniyor.
Türk edebiyatında Köroğlu, Oğuz’un atı, diğer kahramanların atı konuşur, kanatları vardır. Kahramana akıl verirler, düşmanla savaşırlar. Manas destanındaki atlar ile Anadolu atlarının özellikleri aynıdır.
Manas’ın atının ismi, ‘’Aymanboz’’ dur.
Manas öldükten sonra mezarının başında altmış gün bekleyeceğine söz veren atın adı ise ‘’Çalkuyruk’’tur.
Destanda isimleri belirtilmeyen koyun, şahin, tilki, ejderha, köpek, kaplan gibi hayvan figürlerine de yer verilmiştir.
Destanda olağanüstü kahramanlara da yer verilmiştir. Bunlardan “Baba Dihkan” Manas’ın ortağıdır. Çiftçilerin koruyucusu tanrı, ruh olarak açıklanmıştır.
‘’Tepegöz ‘’kahramanı da, Müslüman Türklerde kıyamet gününe yakın zamanda ortaya çıkacak Deccal ile şeklen bağlantılı olarak destanda yerini almıştır.
Türk destan, masal, halk hikâyelerinde;
Ak saçlı ihtiyar bir erkek tasviri, çocuğu olmayanların iyilik yapması, özel törenler düzenlemeleri, kahramanların genellikle ailelerin tek erkek çocuğu olmaları ve normalden daha kuvvetli, ihtişamlı olmaları, olağanüstü özelliklere sahip olmaları, görülen rüyaların önemi, coğrafi mekânların dağ olması ve dağların kutsallığı, çobanlık ve göçebe-hayvancı kültür özellikleri, büyü ve sihir ortak ögeler olarak günümüze kadar gelmiştir.
Manas destanında İslamiyet öncesi Türk kültür, inanç ve kabullerinin tamamını görmek mümkündür. Manas, yalnız başına hareket eden bir kahraman değildir. Çevresiyle beraber hareket eder. Doğumu, çocukluğu, ölümü, yetişme tarzı, eş sayısı, kendine güveni ile Oğuz Kağan’a benzetilir. Onun bağımsızlık için mücadele veren dünya hâkimiyeti gütmeyen bir kahraman olması, Kırgızların İmparatorluk kuramamasında önemli bir etken olmuştur. Büyük devlet kurma ve yayılma siyaseti gütmemiştir. Yiyecek temin etmek ve dünya faaliyetlerinden faydalanmak ve eğlenceye dalmak onun başlıca zaaflarındandır. Bir kabile reisi olma özelliği dışında bir özelliği olmamıştır.
Manas, Kalmuk baskınlarına karşı Kırgız halkının birliğini, bütünlüğünü korur ve bir kahramanlık ve özgürlük sembolü haline gelir
Sonuç olarak;
Manas destanı ve kahramanı ‘’Gök yeleli aslan Manas’’ dünya tarihinde ve Türk tarihinde, önemli bir eser ve belge olma özelliğini korumaya devam ediyor.