Erzurumlu İbrahim Hakkı 1703 yılında Erzurum’a bağlı Hasankale (Pasinler ) İlçesi’nde doğdu. Babası Molla Bekir’in oğlu Osman Efendi, annesi; Şeyhoğlu Dede Mahmut Efendi’nin kızı Hanife Hanım’dır. İki yaşında annesini kaybeden İbrahim Hakkı, üç yaşına geldiği zaman babası onu amcasına bırakarak Erzurum’u terk edip seyahate çıkmış, Siirt’e bağlı Tillo köyünde Şeyh İsmail Fakirullah Hazretlerini tanımış ve ona intisap ederek ölene kadar dizinin dibinde kalmıştır.
İbrahim Hakkı babasının daveti üzerine dokuz yaşında amcası Şeyh Ali ile birlikte Tillo’ya gider, 17 yaşına kadar babasının yanında kalır. 1720 yılında babasının vefatından sonra Erzurum’a döner, amcası Molla Muhammed’in yanında sekiz yıl tahsiline devam eder. Bir süre Habip Efendi Camii’nin imamlığını yapar. Her zaman gönlü Tillo’da olan İbrahim Hakkı babası gibi Kâdiri tarikatına mensuptur. Amcasının vefatından sonra Tillo’ya geri döner. Yedi yıl Tillo’da kaldıktan sonra, şeyhi ölünce Erzurum’a gelir,1747 yılında ise İstanbul’a gider.
Firdevs, Fatime, Belkıs ve Züleyha isimli dört hanımı için ayrı ayrı yazdığı mektupları ünlüdür. Erzurum’a döndüğünde ufak tefek kalem denemeleri yapmış,1750’de bir tecvit yazmış,1753’te de beş büyük eserinden ilki olan Divanını yazmıştır. 1757 yılında Marifatnâme adlı eserini tamamlamıştır.1761’de İrfaniye‘yi tamamlar. 1763’de İnsaniye‘yi hazırlar ve 3. defa Tillo’ya giderek orada tamamlar. 1765’de Mecmuat-ül Maani’yi yazmıştır. 1 Temmuz 1780 tarihinde Tillo’da vefat etmiştir.
Türk-İslam Mütefekkirleri arasında önemli izler bırakan İbrahim Hakkı aruz vezni ile yazmış olduğu şiirleriyle tasavvuf vadisinde büyük bir şair olduğunu ispatlamıştır.
Her türlü güzelliğe, her güzel şeye gönül veren İbrahim Hakkının Mûsiki için söyledikleride dikkate değer. Bu saza ve söze âşık büyük adam Divanında ve Marifetnâmesi’nde Mûsikinin zorlu bir müdafaasını yaparken türlü emzere şifa, tab’a kalbe cilâ, ruhlara gıda ve deva…” der. “Kalbde ve gönülde kalan gizli sırların yalnız Mûsiki ile açılabildiğini, yazılamayan, söylenemeyen, teessür ve tahassüslerin tesellilerini mûsikide bulabileceğimizi, yirmi dört feleğin başka başka sesleri, perdelerin, Nağmelerin, bu ihtizazı getirdiğini söyler “
Elif Naci’nin yukarıda da belirttiği gibi İbrahim Hakkı’nın büyük Divanında Musiki hakkında söylediği sözler tüm mûsikişinaslar için bir rehber olmuştur.
Mȗsiki hikmete dȃir fendir
Bilene bilmeyene rûşendir
Nice esrarı var idrȃk edecek
Yar gelür sineleri çak edecek.
Sözleri ile Musiki denen mükemmel lisanın bir sanat ve ilim dalı olduğunu ifade ediyor ve Marifetnamesinde “vücudun her organının özelliğine göre işletmenin faydalı olduğunu belirterek, hançerenin(Gırtlağın) musiki icra etmekle, kulağın güzel ve hoş sesleri dinlemekle,
gözün güzel şeyleri seyretmekle” kuvvet kazandığını ve geliştiğini belirtiyor…
Dinle candan kim ne söyler ceng-ü Ud,
Ente rabbi, ente hasbi, ya vedud,
Yoksa alem dopdoludur, bu surud.
Mutrıb-i Aşk’ın deminden dem be dem,
Raks’a gelmiş cümle zerrȃtı vücud.
Pes hakikat , ȃşık-u maşuk odur,
Bildi Hakkı, perde-i çeşm-i hûdud.
Büyük Türk-İslam Mütefekkiri Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Kurȃna karşı duyduğu sonsuz saygı ve sadakatin, Yüce Allah’a olan büyük sevgisinin ifadeleri olan şiirlerinden bestelenmiş ve notaya alınmış ilȃhileri Müslümanlar için büyük zevk ve huşu ile okunulan, dinlenilen ve büyük feyz alınan bir hazine gibidir..
Bestelenmiş ve Notaya Alınmış Şiirleri
Makamı-Formu | Bestekarı | Eserin Adı |
Sultâniyegâh-Şarkı Hicaz-İlâhi Rast-İlâhi Sabâ-İlâhi Uşşak-İlâhi Şevkefza-Şarkı Hizaz-İlâhi Şehnaz-İlâhi Hicaz-İlâhi İlâhi-Segâh Bestenigâr-İlâhi Rast-Tevşih Hicaz-İlâhi Segâh-İlâhi Acem-İlâhi İsfahan-İlâhi Hüseyni-İlâhi Uşşak-İlâhi Acemaşiran-İlâhi Z. Hicaz-İlâhi Hüseyni-İlâhi Uşşak-İlâhi Hicaz-İlâhi Hicaz-İlâhi Sultanî-Yegâh-İlâhi Nihavend-Şarkı Hicaz-İlâhi |
Selahattin İçli Alâeddin Yavaşca Alâeddin Yavaşca Alâeddin Yavaşca Alâeddin Yavaşca Alâeddin Yavaşca Alâeddin Yavaşca H. İsmail Dede Efendi Sadun Aksüt Âmir Ateş Neşet Ersoy Nalbûrîzâde Aslan Hepgür Z. Hafız Ahmed Efendi Şikârizâde Ahmet Efendi Yakup Çören Şeyh Mehmed Efendi Zekâi Dede Efendi Zekâi Dede Efendi (N. alan:Çüneyt Kosal) (N. alan:Çüneyt Kosal) (Nota ve Der.:Suat Işıklı) Bekir Sıtkı Sezgin Bekir Sıtkı Sezgin Salahattin İçli Yılmaz Karakoyunlu Zekâi Dede Efendi |
Mevlâ görelim neyler Sen ayn-ı ayânımsın Kendi hüsnün vech-i dilberden Ne devletdir ki dildârım Vasf-ı lisân seninledir Katreyiz alemde Ey yaradan Allah dil sana bendedir Kerim Allah Rahim Allah Kerim Allah Rahim Allah Gönül diberdedir elhemdülillah Ne devletdir ki dildârım Merhabâ ey Mevlid î Peygamberi Cân ellerinden gelmişim Hak şerleri hayr eyler Hak şerleri hayr eyler Hak şerleri hayr eyler Hak şerleri hayr eyler Hak şerleri hayr eyler Kerim Allah Rahim Allah Hak şerleri hayr eyler Cân u dilde Fâni ettin âkıbet Cân ellerinden gelmişem Ey gönül her ne dilersen Hûdâ rabbim Nebîm hakka Her dilde onun adı her canda onu yâdı Aşkınla canımda cânânımsın sen Yâ vasî-el mâğfiret hâlime senden |