23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı ile hükumet kurulmuş, düzenlenen ordu ile Misak-ı Milliyi gerçekleştirmek için milli mücadele başlatılmıştır. Akabinde Mustafa Kemal Paşa 1 Mayıs 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisindeki sınırlarımızı belirleyen tarihi konuşmasında Musul, Kerkük ve Süleymaniye konusunda uygulanması gereken politikasını ve düşüncelerini açıklayarak şöyle diyordu:
“Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudut meselesi tayin ve tespit edilirken, hudut-ı millimiz İskenderun cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi ve Kerkük’ü ihtiva eder. İşte hudut-ı millimiz budur dedik.” (1)
Gazi Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kerkük- Musul’la ilgili (1 Mayıs 1920) yaptığı konuşmadan beş yıl sonra yazmış olduğu mektupla Kerkük-Musul’un Türk vatanı olduğunu yakın bir tarihte kurtulacağını belirtiyordu. Bu önemli mektup Kerkük’te bulunan Cebari Aşiret Reisi Seyyid Muhammed Cebbari’ye yazılan mektuptu.
Seyyid Muhammed Cebbari, üç kola ayrılmış bulunan Cebbari aşiretinin reisidir. Aşiretin merkezi de Kerkük’te bulunmaktadır. Cebbari aşiretinin bir kolu Suriye’dedir ve Araplaşmışlardır. İkinci bir kolu Cebbari köylerinde yaşayan Türklük özelliklerini kaybetmiş ve Kürtleşmiş bulunan ancak Türklere karşı sevgi bağlılıkları olanlardır. Aşiretin üçüncü kolu ise Kerkük merkezinde oturan ve Türklüklerini muhafaza etmiş olan aşiretin koludur.
1 Ağustos 1925 tarihinde yazılmış olan bu tarihi mektubun sağ üst köşesinde Atatürk’ün resmi ve altında “Cumhuriyet Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri” yazılı, sol üst köşesinde de Türk sancağı ve arması bulunuyordu.
Milli Mücadele yıllarında Cebbari aşireti hep Türk hükümetinin yanında olmuştu. Musul’un , Kerkük’ün, Süleymaniye’nin Türk idaresinde kalması için çok çalışmışlardı. Aslı Cebbari aşiretinde bulunan bu mektubun fotokopileri Kerküklü Türklerin elindedir.
Bu önemli mektup ilk olarak 41 yıl önce Dr. Fethi Tevetoğlu tarafından Hayat Tarih Mecmuasında yayınlanmıştır.
Musul’daki “Din kardeşlerimizin” kurtuluş güneşinin doğuşunu sabırla beklemelerini belirten bu mektupta, ayrıca en önemlisi olan hilafet kaldırıldıktan sonra bile Musul halkına din kardeşlerimiz diye hitap edilmesidir.
Atatürk Kerkük’teki Cebbari aşiret reisine yazdığı mektubunda şöyle diyordu:
“Mücahidin-i Muhterem Sadattan Seyyid Muhammed ve Akrabalarına,
Memleketin bir cüz’i layenfekki (ayrılmaz parçası) olan Musul’un ahalisinin kariben halas bulacağına (yakında kurtulacaklarına) itikad ve itimad olunarak öteden beri devam eden mücehedatınızda ber-karar olmanızı selamet ve saadet-i atiyeniz namına hamiyet-i malümenize terk eylerim.
Türkiye Hükümeti’nin şefkatini ve Musul’un hükümetimize aidiyeti hesabiyle ati-i karibden (yakın gelecekten) asla kat’ı ümid etmeyerek (ümit kesmeyerek) zulümlere karşı yüksek bir cidal ile münevver (aydınlık) bir istikbal te’min olunması, din kardeşlerimizin huzur ve saadeti için kıymettardır. Halas günleri karibdir. Şems-i istihlasın tuluuna (kurtuluş güneşinin doğmasına) saburane müterakkib bulunulmasını (sabırla beklenmesini) hatırlatır, Cenab-ı Vacib’ üll-Vücud’dan cümleye muvaffakiyetler temenni eylerim.
1 Ağustos 1341(1925) Mustafa Kemal” (2)
Ancak Türkiye Hükümeti, tarihten gelen bir haklılıkla din, dil, coğrafi ve kültürel değerlerimizin yaşadığı Kerkük, Musul, Süleymaniye üzerindeki duyarlılığını göstermeli, siyasal ve toplumsal yapısını temelinden değiştirecek olaylara, projelere seyirci kalmamalıdır.
8 Mayıs 2007 tarihinde Irak Kürt yönetiminin başı Mesut Barzani Brüksel’de Avrupa Parlementosu’nda yaptığı konuşmasında, Kerkük’ün bütünüyle bir Kürt şehri olduğunu söylemesi tarihsel gelişmeler olarak düşündürücüdür.
KAYNAKLAR
1- Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.1, Ankara 1989, S.75
2- Fethi Tevetoğlu, Atatürk’ün Musul, Kerkük, Süleymaniye ile ilgili Mektubu, Hayat Tarih Mecmuası, Sayı.10, Kasım 1972, S.6-7