Her aile için çocuk önemlidir. Çocuk; aşkın, sevginin meyvesidir. Türk kültüründe, ailedeki ilk çocuğa ilk göz ağrısı denir. Ancak ailede kaç çocuk olursa olsun anne-baba için hepsi ayrı ayrı bir değerdir. Çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte aileyi mutlu bir telaş sarar. Bu mutlu telaş beraberinde büyük bir sorumluluk da yükler velilere. Çocuğun eğitimi okula başlayıncaya kadar ailede sürer. Bazen anne-babalar “daha küçük, bir şey anlamaz” mantığıyla hareket etmektedir. Halbuki, eğitim sanıldığı gibi okulda değil beşikte başlar.
Çocuk eğitimi sabır gerektiren zor bir iştir. Bilgi, emek, ilgi ve sevgi ister. Ailede yazılmayan kanun olarak nitelendirilen ahlaki kurallar(etik) geçerlidir. Ahlak; adap, edep, gelenek görenek, vatan, millet ve devlet sevgisi ailede öğrenilir. Etiğe örnek vermek gerekirse, geleneksel Türk evinde çocuk aile büyükleri ve anne babanın yanında bacaklarını masanın üzerine uzatıp oturmaz; anne babanın karşısında sigara veya içki içemez.
Ahlak(etik) kuralları ülkeye ve topluma göre farklılık gösterebilir, zira her toplumun gelenekleri farklıdır.
Çocuk, dünyaya geldiğinde önce sadece anne babasıyla tanışır. Daha sonra aile yakınları dâhil olur çemberin içine. Çocuk büyüdükçe çember genişler, çevre ve arkadaşları eklenir bu halkaya. Okul çağına gelindiğinde öğretmenler ve yeni arkadaşlar çemberin genişlemesini sağlar. Durum ne olursa olsun eğitim ailede başlar. Aile eğitimi, çocuk için eğitimin temelini oluşturur.
Her çocuk ailesinde gördüğü davranışlara göre şekillenir ve dışarıda da bunu uygular. Yavru kuş yuvada gördüğünü yapar, atasözü aile eğitiminin önemini kanıtlamaktadır. Anne babanın her davranışını dikkatle izleyen ve belleğinde saklayan çocuklar ileride velilerinin davranışlarını tekrarlarlar. Onun için veliler her sözüne, her davranışına dikkat etmek zorundadır.
Öz güven ailede başlar. Anne baba çocuğa güven vermeli ve aynı zamanda çocuğa kendisine güvenmeyi aşılamalıdır. Öz güveni yüksek olan çocuklar her tür durumun üstesinden gelebileceği bir gerçektir. “Okuma alışkanlığı” gibi olumlu davranışlar da anne babadan gelir. Ailede hiçbir kitap, dergi, gazete okunmadan “haydi yavrum kitap oku” denirse, bunun çocuğa etkisi olmaz. Aksine çocuk, annem babam okumuyor ben neden okuyayım, diye düşünür. Okuyan aileden kitap sevmeyen çocuk çıkmaz. Çıktıysa da bunun başka nedenleri vardır.
Ailede çocuğa bir birey olarak yaklaşılmalıdır. Çocuğun anlattıklarını dinlemek önemlidir. Çocuklar çevresinde olup bitenleri büyük bir ilgi ve heyecanla takip eder. Anne baba için sıradanmış gibi olan şeyler çocuk için bir buluştur. Onun için çocuğu dinlemek, anlamak, varsa yanlışlarını düzeltmek anne babanın görevidir.
Çocuklarda sıkça baş gösteren olumsuz davranışlardan birisi “sigaraya başlamaktır”. Bunu genelikle veliler çevreye yükler. “Arkadaşlarından öğrenmiş” şeklindeki suçlamalar pek doğru değildir. Sigaraya başlamanın nedenleri farklıdır. Örneğin, ailede anne veya baba ya da ikisi birden sigara içiyor ise, çocuklarına da “sigara içme sağlığa zararlıdır!” diyorlarsa bunun çocuğa hiçbir etkisi olmayacaktır. Dediğimi yap, yaptığımı yapma, sözü ne kadar geçersizse bu durumda velilerin uyarısı da o denli geçersizdir. Sigaraya başlamanın diğer nedeni, çocuğun ailede bir birey olarak görülmemesi, sözünün dinlenmemesi, anne babanın çocukla ilgilenmemesidir. Aile içerisindeki iletişimsizlik çocuğu sokağa, “arkadaşlara” iter. Çocuk “büyüdüğünü” kanıtlamak için sigaraya başlar, tabi buna çevresindeki arkadaşları da destek olurlar. Yukarıdaki örneklerden de gördüğümüz gibi, tüm olumlu ve olumsuz davranışlar ailede filizlenir.
Çocuğun eğitiminde anne baba birlikte hareket etmelidir. Çocuk için “evet” ve “hayır” sınırları belirlenmeli. Genelde çalışan ebeveynler çocuklarının her istediğine “evet” diyor. Çalıştıkları için çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenemediğini düşünerek yapılan bu hareket, belli bir yerden sonra çocuğun mutsuz olmasına neden olur. Marka kıyafet, son model cep telefonu, bilgisayar gibi istediği her şeyi alınan, yediği önünde yemediği ardında olan çocuklar belli bir zamandan sonra doyumsuz olmaya başlıyor, sonra da her şeyi olduğundan alınanlar da onu mutlu etmiyor. Bunun karşılık, “hayır” diyerek her şeyi yasaklamak da çocuklarda olumsuz etki yapar. Ebeveynlerin yasaklayıcı zihniyeti karşısında isyan bayrağını açan çocuklara sıkça rastlamak mümkündür. Yani her şeye “evet”, ya da her şeye “hayır” demek doğru değildir. Anne babaların “evet” veya “hayır” yanıtını verirken rastgele değil de düşünerek karar vermesi en uygun olanıdır. Zira ebeveynlerin kararları çocukların kaderini doğrudan etkilemektedir.
Ailenin çocuk eğitimindeki yeri atasözleri ve deyimlere de yansımıştır. Çocukların, özellikle kız çocuklarının ilk öğretmeni annesidir. Çocuklara istenilen davranışlar anneleri tarafından kazandırılır. Kız çocuğunun kişiliği hakkında en sağlam kaynak annesinin ahlakıdır. Bir kızın dili annesinin dilidir; tavrı annesinin tavrıdır. Onun için atalarımız “Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al”, “Kız anasından görmeden sofra kaldırmaz”, demişlerdir. Çocuklar ilk tanıdıklarına, anne ve babasına göre davranış ve tepki gösterir. Çünkü çocuklar anne babanın söz ve davranışlarını önemser, her yaptığını doğru sayar. Anne baba çocuklar için rol modeldir. Onun için veliler tutarlı ve bilinçli tavırlarıyla çocuklarına örnek olmalıdır. Ön teker nereye giderse arka teker de oraya gider, atasözü yazılanları kanıtlar niteliktedir. Çocuklar anne babanın sunduğu değer ve davranışlarla kişilik kazanırlar, onun için bir insanı tanımak için geçmişine bakılmalıdır. “Otu çek, köküne bak”, “Ot kökü üstünde biter” atasözlerinde, sağlam temellere oturtulan aile eğitiminin çocuğa bir ömür boyu yardımcı olacağının altı çizilmiştir. Çocuk doğup büyüdüğü çevrede gelişir anlamına gelen “Karpuz (kavun) kökünden büyür”; her canlı az ya da çok, kendi soyunun belirgin özelliklerini taşır anlamında “Soydur çeker. Cins cinse çeker” gibi ailenin önemini vurgulayan sayısız atasözleri mevcuttur dilimizde.
Çocuklar okula başladığında ise, öğretmen rol model olur. Çocuk, öğretmenin her sözünü ve davranışını doğru sayar. Öğretmenin ister derste, ister davranış olarak yaptığı yanlışı velilerin düzeltmesi zor olur. Zira öğretmenin yanlışları çocuk tarafından doğru olarak algılanır. Burada yapılan yanlışları düzeltmek bizzat öğretmene düşmektedir. Bilgili ve erdemli bir öğretmense yanlışını düzeltir, öğretmen yeterli değilse, yine velilere büyük görev düşer. Anne baba çocuğuna yanlışın yanlış olduğunu anlatmak zorundadır. Eğitimde devamlılık esastır. Onun için eğitim sırasında boşluk oluşmamasına dikkat edilmeli ve kararlar ona göre verilmelidir.
Veliler arasında, üst okullara giriş sınavıyla ilgili sıkça duyduğum bir cümle vardır, “daha erken (!)”. Eğitimde erken diye bir şey yoktur. Yukarıda da belirttiğim gibi eğitim beşikte başlar. Daha erken, diyerek sınav senesi geldiğinde sınava hazırlanmak kadar saçma bir şey olamaz. Oysa eğitim bir bina inşaatı gibidir, temeli sağlam olmazsa üzerine ne kadar güzel bilgi koyarsan koy, yerine yerleşemez, alt yapısı kaldıramaz. Sadece son sene yapılan çalışmalar işe yaramaz. Onun için yaz kış, okul tatil demden yavaş yavaş çalışmak, bilgiyi azar azar eklemek en doğrusudur.
Her çocuğun bir ilgi alanı ve yetenekleri vardır. Çocuğun ilgi alanını ve yeteneklerini keşfetmek ve geliştirmek ilk önce velilerin görevidir. Her çocuğun ilgi alanı farklı olduğundan gelecek planları ve hayalleri de farklıdır. Her çocuk doktor, mühendis olacak diye bir kural yoktur. Genelde anne babalar meslek seçimi konusunda baskı yaparlar. Garanti iş olarak bilinen meslekler ebeveynlerin en favorisidir. Anne babanın meslek seçimi konusundaki baskısı çocukları sevmedikleri, istemedikleri bir meslek seçmek zorunda bırakıyor. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, çocuklar yalnız ailenin değil, bir milletlin ve bir ülkenin de geleceğidir. Kim bilir, belki ebeveynler çocuklarını kendi ilgi alanlarından uzaklaştırarak, ülkeyi de büyük buluşlardan, icatlardan uzaklaştırmış oluyorlar farkında olmadan. Çocuklarının hayallerinin hayata geçmesine engel olan anne babalar aynı zamanda yarınlara da engel oluşturuyorlar. Her insanın kaderi en çok kendisini ilgilendirir. Biz ebeveynler, mutlu bir ülke ve dünya için de, mutlu çocuklar yetiştirmeliyiz. Bunun için ise sadece çocuklarımızı doğru eğiterek seçimlerini kendilerine yaptırmalı onların mutlu olmasını sağlamalıyız. Bu anlamda mutlu yarınların temellerini oluşturmak bizim elimizdedir.
Çocuklarımız ailemizin aynasıdır, kendimizi aynada nasıl görmek istiyorsak, ona göre eğitelim çocuklarımızı.
Vatana, millete hayırlı çocuklar nasip olsun dileğiyle…