Azerbaycan'da 7 Şubat 2024 Çarşamba Günü Yapılan ve 30 Yıl Sonra Ermeni İşgalinden Kurtarılan Dağlık Karabağ Bölgesinde de Sandıkların Kurulduğu, 8. Cumhurbaşkanlığı Seçimini, Mevcut Cumhurbaşkanı İlham ALİYEV Büyük Farkla Kazandı. Yeni Dönem, Kardeş Azerbaycan Devleti ve Halkı için Hayırlı, Uğurlu olsun…

KAHRAMANLARIN ÖLÜMÜ – DAĞ II

Dağ II, Alper ÇAĞLAR’ın senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı 2016 yapımı film, 2012’de vizyona giren Dağ filminin devamı.

Film, 7 Özel Kuvvetler mensubu askerin IŞİD’in esir tuttuğu Türk gazeteci kadını kurtarmak için Irak’a yaptığı sınır ötesi operasyonu ve dönüş yolunda bir Türk köyünde karşılaştıkları yaşlı ve kadınlardan oluşan gurubu savunmak için verdikleri mücadeleyi konu ediyor. Film de ilk kez TSK envanterine kayıtlı, gerçek silahlar kullanılmış…  Dağ II, 2016 yılının en çok izlenen yerli filmi, 9 Aralık tarihi itibariyle izleyici sayısı 2 milyon 172 bin 678 kişiye ulaşmış.

Dağ II, filmin senaristi ve aynı zamanda yönetmen koltuğuna oturan Alper ÇAĞLAR’ın üçüncü filmidir. Anlaşılan ÇAĞLAR sağlam ATSIZ’cı(*) ki; bu durum sanatından önce sırf bu nedenle kendisine selam çaktırır… Kurmay Yarbay Veysel, “Ölmek kolay, öldürmek daha da kolay.. zor olan, görevini yapmak, yanındaki adamını yaşatmak, eve tek parça dönmektir.. bu yol; yufka yüreklilerin yolu değildir…” diyor, hemen filmin başında.

Çağdaş Türkçülük Akımının güçlü temsilcisi, büyük mücadeleci Hüseyin Nihal ATSIZ(*), “Yolların Sonu” şiirinde:

“Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.”

Der  ve adanmışlıktan, sonunda ölüm olan bir ülküden ve ölümsüzleşen erlerden söz eder.

Senarist bir bakıma, filmin öyküsünü özetlemiş o tek satırda… 15 Temmuz kalkışmasında komutanın tek bir emriyle ölüme yürümedi mi bordo bereli Ömer HALİSDEMİR? Dağlıca’da 15 askerimizi şehit verdiğimiz saldırı da askerlerini kurtarmak için öne geçen ve şehit düşen Özel Kuvvet Birliği Yarbayı İlker ÇELİKCAN da emrindeki adamlarını evlerine tek parça göndermek için kahramanca ölmedi mi?

Filme dönelim, iki subay var ‘Fırtına Getiren’ timinde, beş de astsubay var konusunda uzman. Bunlardan biri keskin nişancı, her atışından önce Atsız’ın  ‘Kahramanların Ölümü’ şiirinden bir ikilik söylüyor.

“Gerilir zorlu bir yay
Oku fırlatmak için;
Gece gökte doğar ay
Yükselip batmak için.
Mecnun inler, kanını
Leyla’ya katmak için.
Cilve yapar sevgili
Gönül kanatmak için.
Şair neden gam çeker?
Şiir yaratmak için.
Dağda niçin bağırılır?
Feleğe çatmak için.
Açılır tatlı güller
Arılar tatmak için.
Tanrı kızlar yaratmış
Erlere satmak için.
İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için.
Ve…
Kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için”

Evet, kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için. Önceki gün, dün, bugün yine kahramanlar, ana kuzuları can verdi. Anadolu’nun ortasında sözde çatışmadan uzak Kayseri’de, Tugaylarının az ötesinde, çarşı izinlerini kullanmak üzere sivil araçlara binmişlerdi ki bomba yüklü bir araç önce çarptı sonra patlatıldı. PKK ya da her ne isimi kullanıyorsa ardı ardına bu kadar beklenmeyen eylemi planlayabilecek kadar zeki bir beyin takımına mı sahip oldu birden bire diye düşündürüyor insanı. Bu konuları uzmanların ve devletlilerimizin tasarrufuna bırakayım.. Ben gencecik delikanlıları ve annelerini düşünüyorum. Şehitlik, tevekkül gibi olgular olmasa, eline silah alıp önüne ilk çıkan PKK seviciden intikamını almak isterdi o gariban kadınlar. Televizyonlarda yayınlanan cenaze törenlerinde kaç kez duymuşsunuzdur, ‘beni de alın askere ‘diye haykıran anaları…

Türkiye’nin terör stratejisini konuşuyorlar, komik değil mi? Otuz küsur senedir verilen bir mücadelede bir strateji geliştirilememiş mi, bu aşamayı çoktan geçmedik mi? Hangi birlikten, hangi ortak paydadan söz edilyor? Şehit olanlar kim, yüz liralık nargileleri keyifli keyifli üfleyen kimler? Bunlar mı tankların önüne atladılar yoksa askerliklerini Yüksekova’da mı yaptılar?

 Gidecek başka vatanı, verecek toprağı, bozduracak doları olmayanlar, filmde ki gibi ‘Son kalesi’ Türkiye olanlar kahramanlar ki onlar bir ölür bin doğarlar.


* Hüseyin Nihal Atsız, 1905 doğumlu yazar, ideologdur. Türkçülük akımının en önemli savunucusu olan Atsız, keskin üslupla yazdığı yazılar yüzünden birçok kez hapse mahkum olmuştur. 30 kitap yazmış ve dergiler çıkarmıştır. Türk dilini ve edebiyatını çok iyi bilmektedir. Çok sayıda makalesi ve şiiri bulunmaktadır.

 ** II. Dünya Savaşı sürerken Türkiye’de komünist faaliyetlerin arttığı bir dönemde Atsız, 5 Ağustos 1942 tarihinde Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşmasında devrin Başbakanı Şükɾü Saɾaçoğlu’nu bu faaliyetler dolayısıyla eleştirdiği bir ‘açık mektup’ yayınlamıştır. 1944’te, Orhun Dergisinin 16. sayısında, Saraçoğlu’na hitaben ikinci açık mektubunu yayınlayacak Giɾitli Ahmed Cevat Emɾe, Peɾtev Nâilî Boɾatav, Sabahattin Ali ve Sadrettin Celâl Antel’in Maɾksist faaliyetlerde bulunduklarını ve Milli Eğitim Bakanı’nın ” komünistleri kolladığını” ileɾi sürerek, devrin Millî Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel’i istifaya çağırmıştı. Bu ikinci açık mektup, Türkçü çevreler iςinde büyük biɾ galeyana seЬep olmuş, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok şehirde, komünizm aleyhinde gösteriler yapılmaya başlanmıştır.

Dilek Önal

Bana uzun gelen özel sektör deneyiminden sonra keyifli bir uğraşının içinde bulunmaktan dolayı mutluyum.

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın