Şair diyordu ya:
“Azerbaycan bir gözdür,
Karabağ da bebeği
Yani Azerbaycan’ın
Tam ortası, gözbebeği”
Bundan tam 25 yıl önce girilmişti o gözbebeğine. Bugün Hocalı Soykırımının 25. yıldönümü. Çeyrek asır geçmiş yani üzerinden. Yazımı on yıl öncesinde, katliamın 15 yıldönümünde kaleme almıştım. O anki duygularımla size yansısın istiyorum:
“ H O C A L I…
“Tarih ihtiyatsızlara karşı merhametsizdir” ( Atatürk)
Hocalı adını ilk 26 Şubat 1993’te Bakü’de duymuştum. Karabağ’dan her gün şehit getirilmekte, felaket haberleri birbirini izlemekteydi. Sabah kahvaltısı için evinde bulunduğumuz Şeki’li dost polis memuru Nadir’in babası Nazım Emminin TV den haberleri izlerken “eyvah bir yer daha gitti” deyişi bugün gibi aklımda..
İki yıl evvel tanıştığımız evin damadı Prokror (askeri savcı) İmran’ın hamile eşi telefonun başında Karabağ’a cepheye ulaşmaya, İmran’ı bizimle konuşturmaya uğraşıyor ama muvaffak olamıyordu. Lokmalar boğazımıza dizili, Sara Qedimova Hanımın segah(uzun hava)ları eşliğinde Karabağ’dan görüntüler izlemiştik içimiz yanarak.
Şehitler Hıyabanı’na defnedilen şehitlerin ardından yakılan ağıtların bir birine karıştığı o sıralarda Hocalı faciası çok anlaşılamamıştı belliki. Bizler Bakü İlahiyat temayüllü mektebin öğretmeni olarak bulunuyorduk orada. Bizdeki hizmet içi eğitimin karşılığı olan “Muallimleri Tekmilleştirme Enstitüsü”nde kalıyorduk. Din işleri müşavirimiz Abdulkadir SEZGİN Bey Hocalı Şehitlerini anma gününde bizlerin de bulunmamızı istemişti. Meselenin dehşetini öyle anlamıştık.
Gözler oyularak, kulaklar kesilerek, hamile kadınların karınları yarılarak, ölüler tekmelenerek, kafatasları boşaltılarak, deriler yüzülerek, yüzler parçalanarak, insanlar diri diri yakılarak, yok edilerek yapılan akıl almaz işkenceler…
613 ölü, 83’ü çocuk, 106’sı kadın, 482 yaralı 70 yaşlı insan, 1275 rehin 155 esir, 500 yüz kayıp..
Gazete, radyo ve televizyonlardaki görütüler-tespiter, olayların tanıklarının anlattıkları, işlenen insanlık suçunun derecesini bugün iyice gün yüzüne çıkarmış durumda.
Hocalı Şehitleri Ankara’da 25 Şubat’ta Türk Ocakları Ankara Şubesi, 26 Şubat’ta da Keçiören Belediyesi’nin Estergon kalesi’ne diktiği anıtın başında anıldı. Anma Törenine Azerbaycan’ın Ankara’daki Büyükelçilik mensupları, Türkiye’de yaşayan Azerbaycan Türkleri ve Türkiyeli milliyetçi gençler de katıldı.
Facianın yıldönümünde Türkiye’de bir çok ilde Azerbaycan-Türkiye gençlik birlikleri ortak yürüyüşler gerçekleştirdiler. Televizyonlar başk olaylarda olmadığı kadar bu olaya yer verdiler.Bu mesele iki Türk Devleti arısında g üçlü bir ortak payda teşkil etti. Azerbaycan Türkiye yakınlaşması daha da arttı. ‘Demek bizi birbirimize yakınlaştırmak için acıların ayyuka çıkması ve bir de böylesi acımasız düşman gerekmekteymiş’ dedirtti.
Aklımda üstadın bir beyiti;
Ey düşmanım sen benim ışığım ve hızımsın
Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın
Ermeni siyaset tüccarları duvara tavuk kanı sürüp yeni yetmelerine “bakın işte bunlar Türklerin kestikleri atalarımızın kanları” diyorlar. Yazılı basın ve elevizyonları da bunlara böyle yer veriyor. Böyle beseliyorlar kinlerini Türk Milletine karşı.. Pek çok aile her ferdini Türk Düşmanı yetiştiriyorlar adeta..
Bir kuşağın son temsilcilerinden Sayın Denktaş, “Biz insanlık, hümanizm, demokrasi, evrensel Türk gençliğinin önemli bir bölümü, Türk askeri Kıbrıs’tan çekilsin diyecek kadar milli duygudan nasıl bu kadar uzaklaşabildi…
Bir Azeri Türkü TV yorumcusu: “Hocalı’da üç bin yıldan buyana temiz, medeni Türk yaşamaktaydı, köklerimizi temizlediler. Beş bin insanın yaşadığı bu özbeöz Türk Beldesinde bugün Türk’ten eser kalmadı” diyor. Karabağ Türk toprağı görünmesin diye, Ermeniler Karabağ’a Bakü üzerinden değil Erivan üzerinden gidiyorlar. Tespit için kimi bilirkişi tayin edeceğiz? “Batı” mı bu olaya hakem olacak?..
Yaşlı bir nine kendi nenesinden duyduğunu anlattı: “Vahtın(geçmişte)da da böyle oldu.. Türkiye’den gardaşlarımız geldi, bizi Ermeni çetelerin zulmünden kurtardı”
Birilerinin hoşuna gitmese de, Türk’ün Türk’e propagandası dese de; Türkün en iyi dostu doğal olarak Türk kardeşleridir ancak bu durum diğer milletlerin-devletlerin görmezden gelmesi için sebep değildir!
Et tırnaktan ayrılmaz ve de ancak tırnağın varsa başını kaşırsın.
Netice bugün O temiz Türk Beldesinde Ermeni bayrağı dalgalanmada.
Şu coğrafyamızda bu vatan bizim diyebilmek istiyorsak tedbiri elden bırakmamak şart.
Tabii ki insani ahlaki evrensel değerleri işleyeceğiz. Önemli olan bu değerlerin sahiplerine adaletle tevzii..
O da ancak adaletli Türkün eliyle mümkün.. Tarih bunun tanığı… Bu adaletli paylaşım zaten kültürümüzde var. Kendimize döner de gücümüzü elde edersek bunların hepsi hayat bulur. Değilse hepsi hayal..Türkün bu gücü elde etmesi için dua eden bir nice mazlum millet biliriz.. Halen bu dualar üzerimizdedir.
Türkiye Türkü, Azerbaycan Türkü, Kıbrıs Türkü, her nerede Türkler varsa, birimizin tırnağı taşa değse diğerimizin yüreği sızlamadan bu âlemde kolay, rahat yaşama hakkımız yok.
Genelkurmay başkanımız “Dünyadaki Ermeni Diasporası 400 bin, bizim yutdışındaki varlığımızın 6 milyon. Onlar dünyayı yönlendiriyorlar. Bizden bir hareket yok” diyor. Ne kadar haklı!..
(!) adına bütün bunları yaptıranlar bilmeliler ki, Türkler bu âlemde amil olsaydı, dünya bugünkünden çok daha güzel olurdu. Daha demokrat. Daha insan haklarıyla mücehhez… İnanmayanlar dönüp tarihe baksınlar.
Bir zamanlar biz de millet; hem nasıl millettik.
Geldik cihana, milliyet nedir öğrettik…
Hocalı görüntüleri taraflı tarafsız herkesin kimyasını bozacak derecede dehşet vericidir. Üstelik bunlar sadece görüntülenebilenlerdir. Yani olayın zekâtı bile değilir! Ya görüntülenemeyenler. Tanıkların anlattıkları… Fazlasına gerek yok aslında..İbret için sadece Hocalı yeter!..
“Ben de bu milletin evladıyım” diyen herkesin ibret alması lazım, bunlara bakıp bakıp.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Hocalı’nın yıldönümü nedeniyle yayınladığı demecinden bir cümle:
“Azerbaycan ve Türk kopuntu (örgütlerinin) yeni yaratılmış birliğince çabaların koordine edilmesi büyük önem taşıyabilir”
Bizce de asıl mesele uyumlaştırıcı, eklemli çalışılmalıdır…
Hocalı’da şehit düşenlere Allah’tan rahmet, bu dehşeti görmeyen küresel aktörlerin kalplerine de Allah merhamet dileriz..” diye yazmıştım, 26 Şubat 2007’de…
Aşağıdaki tespitler de bir dönem bakanlık yapmış aksakalımız Sadi SOMUNCUOĞLU’nun 27.02.2016 tarihli yani bir yıl önceki yazısından:
“Bundan tam 24 yıl önceydi; insanlık tarihinde eşine pek rastlanmayan, utanç verici bir vahşet yaşandı. 1992 Şubat’ının 25’ini 26’sına bağlayan gece yarısı. Rusların 366’ncı motorize alayı ile Sarkisyan’ın komutasındaki (Ermenistan’ın eli kanlı Cumhurbaşkanı) Ermeni birlikleri Azerbaycan’ın Hocalı şehrine baskın yaptı. Yoğun top atışları ve ağır silahlarla yapılan bu saldırıda bir facia yaşandı. Her türlü savunmadan mahrum, uykudaki sivil insanlar, sanki cehenneme uyandılar. Top atışlarıyla yerle bir edilen şehir alev alev yanıyor..canlarını kurtarmak için koşuşan Türkler; çocuk, kadın; yaşlı, genç herkes kurşun ve süngülerle öldürülüyordu. Çığlıklar içinde; ölü, canlı; demeden vuruldu, katledildi; organları kesildi, sadece Hocalı’da o anda yaşayan 2500 kişiden; 63’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’i yaşlı, tam 613 masum Türk hunharca katledildi…
Kadim Azerbaycan şehri Hocalı’da: Müzeler, kütüphaneler, okullar, mezarlıklar, mimari abideler, arkeoloji eserleri, fabrika ve iş yerleri gibi bütün maddi ve manevi kültür varlıkları, hunharca yok edildi. Bu vahşete, etnik temizlik, hukuk tabiriyle “soykırım” denmezse, ne denecektir?
Bakü hükümetine bağlı olan “Özerk” statüdeki Yukarı Karabağ dahil, Azerbaycan topraklarının yüzde 25’i halen Ermeni işgali altında. Bu toprakları yurt edinmiş olan bir milyondan fazla Azerbaycan Türk’ü sürgün durumunda. Aradan 24 yıl geçti, Ermeni işgali altındaki, ne Hocalı’da, ne Yukarı Karabağ’da, ne diğer şehirlerde yaşayan bir tek Azerbaycan Türk’ü vardır! Ama şu anda, Bakü ve Azerbaycan’ın diğer şehirlerinde yaşayan çok sayıda Ermeni var. Bu gerçek, Türkiye, Ermenistan kıyaslaması için yeterlidir.
Bu kısa bilanço; Türklerin mi; barbar, katliamcı, s.oykırımcı olduğunu, insanlıkla ilgisinin kalmadığını, şeksiz şüphesiz bir şekilde gösteriyor..
Bilinse ne olur diyenlere seslenelim:
Çok şey olur… önce, bu iki yüzlülere aptalca hayranlığı bırakır, milletimize doğruları tanıtırız… her türlü ilişkiyi gerçeklere göre kurarız…
Geçmişte olanların gelecekte de pek ala olacağına iman ederiz… ”
Hocalı ve Karabağın sürgündeki bütün vatandaşlarının hak ettiği huzura, insanca yaşama bir an evvel kavuşmasını diliyor; yıldönümünde soykırımın faillerini lanetliyor şehitlerimizi bir daha saygı ve rahmetle anıyoruz.