Bizim Marie Curie’lerimiz

Bizim Marie Curie’lerimiz


Ramazan BAKKAL

Bilim Teknoloji İçin İstanbul Çalışma Grubu Başkanı
Polimer ve Nanokompozitler Seminer ve Sempozyumu 21/22 Şubat 2018 İTÜ – İstanbul
İki günümü davetlisi olduğum bu sempozyuma ayırdım. İyi ki ayırmışım. İyi ki davet edilmişim, iyi ki diğer işlerimi iki günlüğüne bir kenara bırakmışım. Polimer ve nanokompozitler benim ilgi alanım değil. Ancak “bilim teknoloji meselesinin azat kabul etmez kölesi olarak” memleketimde bilim alanında ne yapılıyor, ne gibi gelişmeler var bunları takip etmeyi günlük ev ödevim olarak görüyorum. Büyük eksikliğini duyduğumuz, ithalata dayanan kompozit, nanokompozit malzemelerde neler yapılıyor? Durumumuz nedir? Bunları öğrenebilmek adına iyi ki takip etmişim diyorum.
İstanbul Teknik Üniversitesi (Nükleer) Enerji Enstitüsünden (1) Prof. Dr. Nilgün Baydoğan hocanın liderliğini yaptığı, TÜBİTAK destekli bu etkinliğin tam adı bile dikkat çekici: “Kendini çok yönlü onarabilen Nanokompozit geliştirilmesi ve Zırh malzemesi olarak mekanik davranışlarının incelenmesi:” TÜBİTAK 1001 projesi.

Şunu gördüm ki bilim insanlarımız hatta bu sempozyumda çoğunluğu oluşturduğu için bilim kadınlarımız, bizim Marie-Curie’lerimiz (2) ciddi bir gayret içindeler. Ciddi araştırmalar yapıyorlar. “Başkalarının yaptıklarını değil yapmadıklarını başarırsanız para kazanırsınız” derler ya, hocalarımız yeni yeni çalışmalar ve farklı sonuçlar için çalışıyor, uykusuz kalıyorlar. Onları kutluyorum.
Başlangıçta Prof. Dr. Nilgün Baydoğan hoca ”Kendini çok yönlü onarabilen Nanokompozitler” üzerine araştırmalarını tanıttı. Bunların termal dayanımını artırmak için yapılan takviyeler, 3 farklı soğurma dozunda yapılan işlemler, 1 yıllık sürede uğradığı değişimler, nanopartiküllerin takviye edildiğinde uğradığı değişiklikler ve elde edilen diğer sonuçlar hakkında bilgi verdi.

Sunulan Bildiriler;
Burada sunulan konuların başlıklarının tümünü sıralayacak olsam üç sayfa tutar. Birkaçını vermekle yetineceğim. İst. Üniversitesinden Prof. Dr. Ayben Kilislioğlu: Polimer Nanokompozitler ve Sonokimya, İTÜ’den Yusuf Yağcı: Işık ve nanopolimerik malzemeler, İTÜ’den Mustafa Bakkal: Otomotiv için Kompozit ve Hibrit Hafifletme Çözümleri, İTÜ’den Beril Tuğrul: Radyasyon zırhı amaçlı Nanokompozitler, Marmara araştırma Merkezinden Cihat Taşaltın: Biyoteknoloji Mükemmeliyet merkezindeki çalışmalar, TAI’den Yrd. Doç. Dr. Nursev Erdoğan: Nanokompozitler ve havacılık uygulamaları. ASELSAN’dan Ali Erdem Eken: Kompozit Malzemeler ve Uygulamaları. İTÜ’den Prof. Dr. Nilgün Kızılcan: Köpük Poliüretan için yanma geciktirici Poliol Olarak Kil Modifiye Nanokompozit Ketonik Reçineler. İTÜ’den Yrd. Doç. Dr. Zuhal Er: Kompozit malzemeler ile tasarım, analiz, optimizasyon, imalat ve kalite kontrol için güncel yazılım Programlarına bakış, İTÜ’den Prof. Dr. Sema Akyıl Erentürk “Nükleer atık yönetiminde Polimerik-Nano Kompozit Absorbanların kullanımı, İst. Üni.den Yrd. Doç. Dr. Ömer Suat Taşkın; Gözenekli polimerik Malzemelerin Hazırlanması ve Kendi Kendini Onarabilme ve Çevre uygulamaları, Yalova Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Aysun ekinci: Nanoselülozik elyaf takviyesi ile yenilenebilir kaynaklı polimer nanokompozitlerin geliştirilmesi. Prof. Dr. Emine Çokgör: Yiyecek endüstrisi Atık/Atıksularından Mikrobiyal Biyopolimer ve biyoplastik üretimi. Doğu Marmara Kalkınma Ajansından Melis Türker: Kompozit malzeme değer zinciri, ileri mühendislik hizmetleri. Tasarım, maliyet, süreç, üretim danışmanlığı.
Toplam 37 bildiri, 8 poster sunuldu.

Çalışmaların pratik hayata geçirilmesi ve ticarileştirme;
İki günün sonunda şunu gördük ki bir çok toplantılar yapılmasına, çok konuşulmasına rağmen Üniversite Sanayi işbirliği konusunda henüz eksiklerimiz var. Sanayicilerimiz son ana kadar Ar-Ge’ye önem vermiyor, üniversiteye başvurmuyor. Hatta yüksek lisansını, doktorasını bile tamamlamış gençlerle Ar-Ge yapma gayreti içindeler. Üniversitelerde yapılan çalışmalardan haberdar edilmeleri için yapılması gerekenler var.

Yapılan araştırmaların pratik hayata geçirilmesinde, özellikle ticarileştirilmesinde stratejik planda yeni çalışmalara ihtiyaç var. Mesela burada Prof. Dr. Nilgün Kızılcan hocamızın çalışması; köpük poliüretanlar için yanma geciktirici reçineler meselesi. Beşiktaş Ihlamur’daki 42 katlı binada gördüğüm yangın gözümün önüne geldi bir an. 38. Katta yangın başlamış, dış kaplama çıra gibi yanıyor. İtfaiyenin aşağıdan müdahalesi imkânsız, katlardan bir şey yapmak zor. Müdahale edebileceğimiz yere kadar yayılmasını beklemek gibi bir durum söz konusu. Kızılcan’ın çalışması bütün testlerden sonra hayata geçirilebilir, ticarileştirilebilirse “Şunu da biz yaptık” deme huzurunu duyarız. Oğlum Doç. Dr. Mustafa Bakkal’ın pratik hayatta uygulama noktasına gelen “Otomotivde Kompozit ve Hibrit Hafifletme” çözümlerinden söz etmiyeceğim. Çünkü kalem benim elimde. O Adnan Menderes’in ithalat işine girmek isteyen oğluna verdiği cevabı hatırlasın yeter. “Ben başbakan oldukça sen ithalat yapamazsın.”
Fırsat buldukça bu tür çalışmaları takip etmek ve sizlere yansıtmak istiyorum. Saygıyla.

——————————-

(1) Bu enstitünün adı Nükleer Enerji Enstitüsü idi. Sonra hokus –Pokusçu Avrupa Birliğindan birileri bu isimden ve gelecekte yapılabilecek çalışmaların hayalinden rahatsız oldu. Bir şeyler oldu bitti derken bir de baktık Nükleer adı kayboldu. AB’nin ricalarını emir kabul eden bir anlayıştan kurtulduğumuza göre bu adı düzeltmemiz ve adının gereğini yapmamız gerekir… mi? Böyle yazmakla ve yapmakla çizmeden yukarı çıkmış olur muyuz?

(2) Marie Curie (1867-1934) Avrupa’da, fizik dalında doktora alabilen ilk kadın, Nobel Ödülü alan ilk kadın, 2 kere, yani hem Fizik hem de Kimya dallarında Nobel Ödülü almış tek kadın. Sadece kadın olduğu için bir süre üniversiteye kabul edilmedi. Sonrasında Avrupa’nın en üst düzey üniversiteleri arasında görülen bir üniversitede ders veren ilk kadın. Aynı üniversitede profesör unvanına layık görülen ilk kadın. Ve hayatını bilimsel çalışmalarda aldığı radyasyon yüzünden kaybeden yani bilim için ölen çalışkan kadın. Onu saygıyla anıyorum.

  1. Bu sempozyumda bildiri sunan hanımefendi hocalarımızı ve Marie Curie’yi tanıdıktan sonra gel de kızlarımızı ilkokuldan sonra okutmaya karşı tavır almış birilerini, onları kukla misali oynatan emperyal güçleri hatırlama…

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın