Urmu’dan Hocalı’ya…

5600624ff018fb24b0689560

22 Şubat 1918 Güney Azerbaycan’ın batısı Urmu(Urmiye)dört bir taraftan işgal edilmiştir; toprağımızda evimizde, yalnız ve savunmasız hazırlıksız yakalandık biz. Tecavüz, işgal,  acı, kan, gözyaşı… Üç gece üç gündüz vahşice katl edildi yüzlerce Azerbaycan Türkü…

26 Şubat 1992 Hocalı kasabası da öyle oldu..dört bir taraftan çevrilen halk  toprağında, evinde savunmasız, yalnız yakalandı teröristlere. Karnı sökülen hamile analar, canlı canlı yakılan canlar, bizdik.Tecavüz, işgal, acı, kan, gözyaşı..evimizde, toprağımızda biz ve yine bir avuç sefil çeteci Ermeni’ye vaat edilmiş topraklarımız.

1918 Mart ayında, yapıldı Urmu katliamı … Yaklaşık bir ay sonra Nisan 1918’de Salmas katliamı, ardından Hoy katliamı… Sadece 1918 yılında 150 bin Güney Azerbaycan Türkü kendi toprağında katl edildi…

Dün Büyük Ermenistan hayallerini topraklarımızda kuranlar bugün aynı çizgide büyük Kürdistan vaadi ile kandırılmışlardır… PKK’nın İran kolu PJAK Urmu Salmas Hoy çizgisini stratejik operasyon bölgesi olarak ilan etmiştir. Yani; 1918 de büyük Ermenistan haritalarında Azerbaycan’ı yerlilerinden yani Türklerden boşaltarak topraklarımızı gasp etmeğe kalkışanların, bugün sadece adı değişmiştir değişmeyen tek şey, Urmu’nun onlar için önemidir… Bir de onların bizimle Türkiye toprakları arasında örecekleri duvar ve bizim yüreğimiz ve yıllardır bedel ödeyerek koruduğumuz Vatan kalesi Urmudur.

Ve bugün 24 senedir Uluslararası kararları ve evrensel insan hakları norm ve değerlerini aşarak Ermeni’yi Karabağ’da tutan, PKK ve kollarına meşruiyet kazandırmaya çalışan güçler yarım kalan planlarını tamamlamak istiyorlar. Dün Urmu’da Salmas’da ve Hoy’da yaşadığımız acıların devamıdır Hocalı katliamı. Ve tabii ki, bizim için Karabağ yarası, acıdan öte, intikam ve öfkenin üstünde küreselleşen dünyada, öz ve özgenin gerçeği ile yüzleşmemizi gerektiren varlığımızdır.

Bizim yaralarımız bizi öldüremediği için bu yaralarla geçinmeği değil yaralarımızla güçlenmeği öğrenmeliyiz. Bir avuç sefil Ermeni’nin veya teröristin bu dehşeti yapabilme ve topraklarımız üstünde hayali haritaları çizebilme cesaretlerinin kaynağı tabii ki sadece bu  bir avuçtan ibaret değildir. Ayrıca bizim düşmanlarımız hiç bir zaman bir avuç olmadılar. Birleşerek büyüdüler ama hep bir yumruğumuzla da devrildiler.

Sene 1909 İran’da son Türk hükümeti olan Kaçar Memalik-i Mehruse Hükümeti çöküş noktasındadır Rusya Osmanlıya karşı cephe olarak İran’ın batısı olan Güney Azerbaycan’ı işgal etmiştir. Aslında Kaçar hükümeti Rusya tarafından yok sayılmaktadır. 1914’de birinci dünya savaşıyla birlikte Osmanlıya karşı Rusya Batı Azerbaycan’da Ermenilerden bir cephe oluşturmaktadır. Urmu merkezli Batı Azerbaycan Rus, Fransız ve İngilizlerin donattığı Ermeniler tarafından işgal edilmiştir. Azerbaycan toprakları üstünde Büyük Ermenistan vaadi ile Ermenilerin işlemediği çirkinlik kalmamıştır. Türk ve Müslüman ahali hâkimiyetten ümidi kesmiştir. Namusuna, toprağına canına malına kasteden bir kaç devlete karşı canı pahasına direnmiştir ve bu direnişe sebep olan büyük ümit ışığı, Türk gardaşı Osmanlı ordusunun kurtarıcılığı olmuştur.

1926 da İngiliz desteği ile İran’da kurulan Pehlevi hükümetinin büyük bir çabası bu faciaların belgelenmesi ve seslendirilmesinin engellemesi olmuştur. Birinci Dünya savaşında Güney Azerbaycan’da yarattıkları faciaların sorumluları böylelikle Pehlevi rejimi tarafından korunmuştur. bu millet de külünden yeniden dirilmiştir.

Pehlevilerin hesaba katmadıkları bir gerçek vardır. Bizim halkın tarihi hafızası bütün engelleri yok sayabilecek güçtedir. Millet hafızası, kaydetmiştir bu cinayetleri… Evlerin ateşe verilmesi, evlerdeki eşyaların, hatta mutfaklardaki kap kacakların yağmalanması şehir ve köylerde toplu katliamlar, kadınların tecavüzden korunmak için toplu intiharları… Hayvanlarımıza bile merhamet etmeyenlerin yaptığı her şeyi kayıt etmiştir bu topraktan güç alan insanların hafızası… Ve bu güçlü hafızanın oluşturduğu üstün bir zekâ, sorumluluk ve özgüven ile bugün halk arasında bilinen ve sonraları yazılan kahramanlık tarihi şekillenmiştir… Ve bugün kendine dönen Güney Azerbaycan Türklüğü için, Karabağ ve Batı Azerbaycan, meselesi Güney Azerbaycan milli hareketinin başlıca meselesine çevrilmiştir.

Güney Azerbaycan milli harekâtının ilk kitlesel sokak eylemleri İran Ermenistan ilişkilerine karşı ve Karabağ münakaşasında 1992 Tebriz, Urmu ve Tahran üniversitelerindeki Azerbaycanlı öğrencileri tarafından olmuştur. Güney Azerbaycan milli hareketinin değişmez ana konusu, İran Ermenistan ilişkilerini sorgulamak ve karşı çıkmak olmuştur ve bunun için her türlü bedeli ödemiştir. İstisnasız bir şekilde; her sene, Hocalı soykırımı yıldönümü milli aktivistlerce milli yas olarak geçirilmiştir.

Güney Azerbaycan gençliğinin futbol maçlarında dahi kaldırdıkları bayrak ve seslendirdikleri sloganların başında her zaman Karabağ bizimdir sloganı olmuştur. Bunun karşılında nerdeyse her sene aralıksız bir şekilde çoğu milli aktivist Karabağ meselesi üzerinde yayımladığı bildiri veya yapılan gösteriler  için hapis, kırbaç cezasıyla cezalandırılmıştır.

Güney Azerbaycan milli hareketi bölgede terör gurupları ve destekçilerine karşı Topraktan Pay olmaz sloganının çizgisinde hareket etmiştir.Yurt dışında yaşayan Güney Azerbaycan aktivistlerinin Karabağ meselesi üzerinde ettikleri mücadele de çok açık ve aydındır. Çünkü Karabağ meselesi Güney Azerbaycan’ı geçmişine geleceğine Türk dünyasına ve Azerbaycanlılığa bağlayan bütünleştiren o büyük ve bölünmez özdür ve kesinlikle bizim özümüzdür özgelere karşı… Karabağ meselesi yaralarından güç alan koca Urmiye şehrinin geleceğidir…her seferinde başka bir hayali harita için kendilerine vaat edilen topraklarımız bizden zafer beklemektedir. Bence Hocalı 1992 Urmu 1918’in tekrarıdır… Urmu ise onlar için hayallerinin mezarı olacaktır… Ve henüz doğmadan ana karnında öldürülen balalarımız tekrar bu topraklarda doğacaklardır…

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın