Bilerek oluşturduk tabloyu kendi elimizle.
Hastaneye gitmekten korkuyoruz şimdi de…
“Covid 19” değil sadece, kaç on dokuz çıkar daha sayacak olsak. Erteliyoruz, öteliyoruz.
“Rahatlasın hastaneler” diye.
Endişemiz var o konuda…
Hasta gidip ağır hasta olmak da var.
Sağ gidip hasta dönmek de…
Yatak yokluğundan ortada kalmak da…
Hepsi mümkün bunların…
Sağlık çalışanlarımız artık “Türk silahsız kuvvetleri” oldu bugünlerde. Canhıraş gayret içerisindeler.
Mehmetçiğin dışarıda verdiği mücadeleyi içeride vermekteler onlar. Diyecek sözümüz olamaz onlara… Minnet borçluyuz hepsine de…
Şehitler veriyorlar. Şiddete maruz kalıyorlar. Hız kesmiyorlar yine de…
Toplum vicdanı farkında onun.
Farkında olsa da kolaylaştırmıyor, zorlaştırıyor işlerini.
Düğün, dernek, toplantı, karşılama, uğurlama, toplu taşım araçları, plajlar, piknik yerlerinde fiziksel mesafe önlemi hak getire.
Baştakiler uymuyorlar ona en başta.
“Ele verir talkını, kendi yutar salkımı”.
Kaşıkla topladığımızı, kepçeyle dağıttık bu yaz. Eledik eledik kepeğini kattık sonunda.
İbre 100’e doğru döndü yönünü yeniden.
Günlük can kayıpları sayısı onu gösteriyor bize. Biz kabarttık istatistikleri bilerek elimizle.
Sosyal medya sayfaları vefat haberleri, başsağlığı mesajlarıyla doluyor bugünlerde.
Açıp bakmaya korkuyor insan.
Çoğu tanıdık isimler yakından uzaktan.
Var herkesin sayfasında onlardan.
Çember daralmış durumda iyice.
Geldi kapıya dayandı sonunda.
Her apartmana, her eve neredeyse…
Herkesi yoklayacak böyle giderse.
Madem öyle “Bırakalım oluşuna” modunda kimileri.
“Nasıl olsa gelip bulacak sonunda ” diye.
Katkı yaptığının farkında değil mevcut tabloya bu tavrıyla
“Cahil cür’eti” yaşayıp da görecek illa.
Yüzleşecek ölümün soğuk yüzüyle.
Az kulak verse o tecrübeyi yaşayana anlayacak iki basit önlemin, illetin bedenine yükleyeceği yükün zekâtı bile olmadığına ama nerede o irade…
Şunları söylüyor o derdi tatmış, bir sağlıkçımıza;
*
Birlikte hastalanmayalım.
Doluşuruz hastane kapılarına, hizmet alamayız bu kez. Sıra gelmez üzülürüz. Basit tedbirlerle geciktirebiliriz bulaşmayı pekâlâ.
Aşı umudu var önümüzde.
İleriye taşıyalım hiçbir şey yapamıyorsak bile, sayısız yarar var onda
*
Dikkate alınması gerekiyor bunların.
Hasan Emmimiz vardı tanırdık kendisini. Kendiyle (hastalıklarıyla) barışık, ,güler yüzlü, neşeli hayat dolu, dünya iyisi biri. Yenik düştü geçen hafta “covide”. Safra rahatsızlığı dolayısıyla yattı hastaneye. Diğer hastanın refakatçisinden kaptı o da. Yakınları karantinaya alındılar hemen. Yaşı ileriydi, duygusaldı. Bir hafta bile dayanamadı zayıf bedeni. Çocukları bulunamadılar cenazesinde. Defni devlet eliyle oldu. Uzaktan seyirle yetindiler torunları birinci derece yakınları onu.
“Allah ölümün de hayırlısını versin” derlerdi büyüklerimiz duyardık tıfıl iken, anlam veremezdik. Veriyoruz şimdi.
Yaş kemale erdikten sonra…
Diyor ya şair;
*
“Yaşayınca öğrenir, yaşayınca anlarız,
Velhasıl işte öyle bir ahmaklarız…” diye.
Aynen öyleyiz işte.
Tersine çevirelim bilinen bir sözü, ilgisi dolayısıyla, noktalayalım onunla;
“Sağlık da vatan gibidir. Kıymeti kaybedildiğinde anlaşılır ancak”
Ne densin ki daha?
Allah’ın parmağı yok ki soksun gözümüze…
Sağlıklı günler dileği ile…
Osman ERENALP
Ankara, Eylül 2020