ALGILARDAKİ BAŞARI
Başarının ölçütü nedir diye düşününce, çok uçsuz çıkmazlarda buluyor insan kendini.
Hayat başarısı mı?
Akademik başarı mı?
Başarılı bir insan dediğimizde aklımıza ne geliyor? Hiç kuşkusuz akademik başarılar…
Sayısal değerlerle ifade edebildiğimiz başarılar; 3 üniversite mezunu veya çok iyi kurumsal bir işletmede 5 yıldır yönetici pozisyonunda çalışıyor olmak…
45 yaşında bir profesör, uzman doktor veya arge mühendisi olmak. Evet, bu saydıklarımızın hepsi yüksek akademik başarı gerektiriyor. Ancak; akademik başarının yanında; merhamet, dürüstlük, empati ve vicdani değerler eksik ise veya kişi işini sevmeden yapıyorsa, bu başarılar, salt otoriter/ceberut yönetici veya robotik çalışan tipi gibi kimi tehlikeli sonuçları da beraberinde getirebilir.
30 yaşında; başarılarla geçmiş okul hayatının ardından hâkim olmuş bir genç düşünelim. Yetiştirilirken sadece okulda aldığı ders notları önemsenmiş; hisleri, düşünceleri ve tercihleri hiç fark edilmemiş, dikkate alınmamış bir hâkim… Ne denli doğru ve objektif, adil kararlar verebilir? Kendisine empati (sempati değil)ile yaklaşılmayan bir hâkim karşısındaki insanlara ne kadar yansıtabilir? Vereceği kararlar, onun salt hüküm verebilme gururuna sağlayacağı fayda ile doğru orantılı mı olmalı yoksa hükmünü verdiği kişi(ler) ve olaya empatik bir yaklaşımla herkes için doğru ve adil olan karar mı olmalı?
Peki biz meslek seçimini yaparken; 20 Matematik ve 25 Türkçe neti ile hukuk fakültesi kazanabilen, akabinde hâkim veya savcı olabilen ve tek ölçüt olarak çoktan seçmeli sınavlara tabi tutuğumuz gençlerden çok mu şey bekliyoruz sonrasında?
Nedir benim bu yaptığım sorgulama? Hiç olacak iş mi?
Neden, bizim değer yargılarımızın acımasız notları ‘bol keseden’ veriliyor, çoğu kez.. Tek seferde, hiç düşünemeden…
30 yaşında hâkim = Başarılı, 25 yaşında pilot = Başarılı, 25 yaşında iş bulamayan üniversite mezunu = Başarısız
28 yaşında lise mezunu bir garson = Başarısız mı demektir?
Bu şekilde düşünmeyen istisnalar da var pek tabii.
Ön yargılar ve peşin hüküm ile başarının ölçütünün yanlış algılanması sebebiyle insanlar hakkında yanlış değerlendirmelerde bulunmak o kadar kolay ki…
Yasayla birlikte âdil ve vicdanî kararlar verebilen hâkimler. hijyenik, güvenli ve güler yüzlü sunum yapan garsonlar, yolcuların güvenliğinin yanı sıra mutlu, keyifli yolculuğunu da önemsediğini yansıtan pilotlar gibi işini layığı ile yapan, en önemlisi işini severek yapan her insan başarılıdır.
Yaptığı işi severek ve vicdani değerlere dayandırarak icra edebilen her insan mutludur, mutlu insan da başarılıdır.
Çünkü; başarı sayısal bir ölçüt değildir. Başarı, kişiye özgüdür; kişinin hayat hikayesiyle birlikte anlam kazanır.
Sevinç ZAFER MUTLU