Azerbaycan'da 7 Şubat 2024 Çarşamba Günü Yapılan ve 30 Yıl Sonra Ermeni İşgalinden Kurtarılan Dağlık Karabağ Bölgesinde de Sandıkların Kurulduğu, 8. Cumhurbaşkanlığı Seçimini, Mevcut Cumhurbaşkanı İlham ALİYEV Büyük Farkla Kazandı. Yeni Dönem, Kardeş Azerbaycan Devleti ve Halkı için Hayırlı, Uğurlu olsun…

Aşk-ı Mevlana

FullSizeRender (4)

Dergimizin bu ilk sayısında geçtiğimiz aralık ayında Şeb-i Arus  törenleri ile anılan 1273 yılının 17 Aralık gününde hakka yürüyen gönüllerin tahtında en yüksek makamda yer almış sultanın,aşkın kemali olan ilahi ışığın yani Mevlana Celaleddin Rumi’nin hakkında  aklımın, dilimin ve kalemimin yeteceği kadar  olan bu yazıyla onu anmak, okuyanlar için içlerinde küçük de olsa bir “Mevlana Işığı” yakmak nasibiyle ilginize sunuyorum.

Bütün dillerde adı “Mevlana Celladdin Muhammed”  günümüzde kitap ve makalelerde Mevalana adıyla anılmış batı dillerinde Rumi Farsça eserlerde Mevlevi olarak isimlendirilmiştir.O nedenle bende hitabımda Mevlana olarak bahsedeceğim.

Mevlana bugün Afganistanın kuzeyinde yer alan Belh şehrinde dünyaya gelmiş, bilginler yetiştiren bir ailenin ferdi olan babası tarafından maddi ve manevi zenginlik içinde yetiştirilmiş, sonrasında da ailesiyle birlikte  Anadoluya göç ederek Konya’yı yurt edinmiştir.

Ünlü Fransız bilgin Pasteur;

“İlmin vatanı yoktur fakat alimin bir vatanı olmalıdır” demiştir. İşte Konya’yı vatanı sayan topraklarımız için en büyük şans, en büyük miras olan kültür hazinemiz, milli değerimiz Mevlana sadece bizim değil,  eserleri ve fikirleriyle tüm dünyalı olmuştur. Ancak onunla övünebilmemiz için onu anlamamız   onu anlatmamız ve  onun düşüncelerini yaşam felsefesi olarak benimsemeliyiz. Onun her cümlesi tek başına bir cevherdir. Onun gönül dünyasına giren herkes bu cevherden faydalanır.

      “ İki parmağının ucunu gözüne koy.Bir şey görebiliyormusun dünyadan?Sen göremiyorsun diye  bu alem yok değildir”

Günümüzde modern hayatın yorduğu, yalnız bıraktığı insanlar huzur aramaya, bazıları maddiyatla maneviyat arasında gidip gelmeye başlamıştır. İşte bu dönemde kendi içsel yolculuğuna çıkarak, kendini tanımak ve farkına varmak isteyenler  tasavvufa yönelmişlerdir ve    tasavvufun öncülerinden olan Mevlana onlara açılan bir sır kapısı olmuştur. Mevlana Hazretleri bu sır kapısını aralayarak içeri girmek isteyenlerin    içine dönüp, ne ararsa kendinde arayarak bulmasını öğütlemiş, onlara ışık ve rehber olmuştur.

Mevlananın eserleri dünyanın bir çok ülkesinde İngilizce olarak tercüme edilmiş doğudan batıya yayılmıştır. Söylemleri okyanus gibi bütün kıtaları birleştirmiştir. O hep birleştirici olmuştur. Ve bu gün dünyanın her yerinde anılıyor olması onun insanlığın diliyle konuşuyor olmasındandır. Mevlana; “insan yaratılmışların en şereflisidir” diyerek bütün insanları ayırt etmeden herkesi kucaklamış kardeşlik ve hoşgörü ile barışın sembolü olmuştur.

             Aynı dili konuşmak akrabalık ve bağlılıktır. İnsan yabancılarla kalırsa mahpusa benzer.Nice Hintli nice Türk vardır ki birbirine yabancı gibidir.(aynı dili konuşurlar)

      Nice iki Türk de vardır ki birbirine yabancı gibidir.

          Şu halde “mahremlik(yakınlık) dili”bambaşka bir dildir.Gönül birliği (gönüldaşlık) dil birliğinden daha iyidir.

          Mevlanayı anlamak tefekkür ve aşk işidir.Ona göre her şeyin özü aşktır, sevmektir.

“Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada suda olmazdı ateşte”

Onun yolu aşk, edep yoludur. O dünyanın nimetlerinden elini eteğini çekmiş kendi iç dünyasında maneviyata yönelerek ilahi aşka doğru yol almıştır.

Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebildiğin kadar yersin,

Denize testiyi daldırırsan, alabileceğin kadar su alırsın,

Gerisi kalır

Maneviyat  yolculuğunda Mevlana’ya eşlik eden ve onunla birlikte yürüyen Şems-i Tebriz hazretleri velilik makamının en yükseklerine çıkarmak için elinden geleni yaparak onun ilerlemesini sağlamıştır. Mevlananın “hamdım, piştim, yandım” sözleri buna en güzel örneklerdendir.Mevlanadan daha alim olan Şems öyle pişirmişti ki dostunu gelişmeye hazır olan Mevlana onu bile geçmiştir.   Onlar birlikte yanmışlar ve dostluğa da en güzel örnek olmuşlardır.

Şems-i Tebrizin şu sözlerini yazmadan geçemeyeceğim;

“Hakiki dost Allah gibi mahrem olmalıdır. Dostun çirkinliklerine hoşa gitmeyen hallerine tahammül etmeli, hatasından incinmemelidir.Dosttan yüz çevirmemelidir, dosta iftira etmemelidir. Nitekim rahmeti bol olan Allah kullarının ayıplarından günahlarından noksanlardan dolayı yüz çevirmez.Tam bir inayet ve şefkatle onların rızkını verir.İşte garasız ve ivasız dostluk budur.”

Mevlana ilahi aşk yolunda öyle bir yürümüştür ki adından sanından vazgeçmiştir.Kendi makamında hiçbir zaman yokluktan ayrılmamış hep tevazu göstermiştir. Bir gün ona;

“…falan sizi övüyor” diyene  “Ne haddime ki o beni övsün. Eğer sözlerimi övüyorsa harf, ses, dil, dudak baki değildir. Bunlar asıl değildir.Asıl olmayan kalmaz geçer gider.Yok o beni zatım bakımından tanıdıysa hakkı vardır, övebilir” demiştir.

İşte  onun bu ilim, irfan edep yolunda büyüleyici nefsinin peşinden gidenler yaşantısına derin manalar katmıştır. Onun veli kimliğiyle verdiği mesajlar akıl ve gönülleri nur ile yıkayarak, kirden kurtarmaya çalışmıştır. Yoluna gönül verenler yüksek ahlaka ve bilgeliğe ulaşmıştır. O insanoğlunun gönül gözünü açmıştır.

Bu dünya bir dağdır,

Yaptıklarımızsa ses;

Ses yankılanır,

Gene bize geri gelir…

Mevlana demenin ne olduğunu daha fazla kelimelerle açıklayacak olursak; Mevlana demek şiir demek musiki demek, semada kendini bulmak demektir. Peki sema ne demektir diye düşünürsek Mevlananın  Allah sevgisini aşk haline getirerek yeri ve zamanı belli olmadan içinden geldiği gibi değişik hareketlerle kendinden geçerek hakikate yönelmesi demektir.

Günümüze kadar gelen bu sema, semazenler tarafından belli zamanlarda, belli kural ve hareketlerle raks edilmektedir. Şems; sema  esnasında her hareketin ilahi bir anlamının var olduğunu, semada çark atmanın ve   dönmenin   Allah’ı her yönde görmeyi ve her yönden feyz almayı ifade ettiğini, ayak vurmanın, nefsini ayaklar altında ezmenin  onu galbe çalmak olduğunu belirterek, kolları yana açmanın ise ise kemale yöneliş olduğunu vurgulamıştır. İşte o nedenle sema eden bir kişi bir hiçlik bir kayboluşla başı dönmeden raksedebilmektedir.

Tarihte baktığımızda geçmişten günümüze ses getiren bütün alimler, bütün dervişler nice kötülüklerle zulümlerle ve nice çilelerle karşılaşmışlar,  ilahi aşkın gücüyle sabrederek  kendilerini aşk denizinin içinde bulmuşlardır. Bunun sonunda kendilerine verilen makamlar ise onların ismini, sözlerini düşüncelerini felsefelerini nesilden nesile taşımıştır.İhsan ve lütuf sahibi bu insanlar yüzyıllar geçsede   kitaplardan, hafızalardan, kalplerden silinmememişlerdir.Mevlanada  bunlara en güzel örneklerden birisidir.

“Bülbüllerin güzel sesleri beğenilirde, bu yüzden kafes çeker onları,

Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese.”

Bu yazıya başlarken bu kadar yazacağımı tahmin etmiyordum. Ama Mevlana Hazretleri bir derya. Daldıkça daha derinlere iniyorsun.O nedenle burada bitirmeyi hiç istemesem de beni anlayacaklara Mevlananın şu sözüyle noktalıyorum yazımı;

“Aynı dili konuşan değil aynı duyguları paylaşan insanlar anlaşabilir.”

Gülen Çiçek

Canım Türkiye’min Başkenti Ankara’da doğdum. 5 yaşında okuma yazma öğrendim ve ilk okuduğum kitap Atatürk’ün hayatı oldu. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarında şiir yarışmalarda çeşitli dereceler aldım. İşletme lisans öğrenimimden sonra Ahmet Yesevi Üniversitesinde Yönetim Organizasyon Yüksek Lisans eğitimi aldım. Çalışma hayatıma Jandarma Genel Komutanlığında memur olarak başladım. Sekiz yıl sonra istifa ederek kendi işimi kurdum. Sigorta, Reklam, İnsan Kaynakları, Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri adı altında şirketleri yönettim. Daha sonra bir Sivil Toplum Örgütünde Başkanlık Başdanışmanlığı ve Kadın Kolları Başkanlığı yaptım.2006 yılında özel sektöre veda ederek şu anda görev yaptığım Sosyal Güvenlik Kurumunda tekrar memuriyete döndüm. Görev yaptığım Kocatepe Sağlık Merkezinin dergisinde, ulusal dergilerde ve internet üzerinden yayınlanan bazı e-dergilerde deneme, makale, röportaj gibi çeşitli yazılarım yayınlandı. Halen Atatürk Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği bölümümde Ön lisans öğrencisiyim. Fırsat buldukça amatörce yazı çalışmalarıma devam etmekteyim.

Bunlar ilginizi çekebilir...

Bir yanıt yazın